Ekonomik politikalar ise hep dış kaynaklıdır. İlk günden günden ekonominin yolu hep dışarıda moda ekonomik modeller, yabancı iktisatçıların teorileri, dış ülkelerin dikte ettiği politikalarla tayin edildi. Hiçbir zaman, laf dışında, yerli modeller, yeri teoriler, yerli hedefler olmadı.Üç ayrı dönem var. Birinci dönem cumhuriyetin ilanıyla başlar. Cumhuriyet, Osmanlı'dan devraldığı ekonomik enkazla dünyaya gözlerini açtı.Bu dönemin özelliği o zamanlarda dünyanın hemen hemen her bölgesine moda olan kapalılıktır. Ekonomiye devlet hâkimdir. Türkiye'de imal edilen malların ithalatı yasaklanarak özel sektörde sermaye birikimi yaratılmaya çalışılır. Kapılar yabancı sermayeye kapalıdır. Döviz bulundurmak suçtur. Permiyle ithalat yapılır. İhracat düşüktür ve özel sektörün gündeminde değildir. Kurulduğundan beri Türkiye'nin ekonomik politikalarını belirleyen, ekonomik çöküntülerdir. Bu dönem 1980 iflası ve darbesiyle sona erdi. Türkiye, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) dikte ettiği ve Turgut Özal'ın yürürlüğe koyduğu reformlarla serbest piyasa ekonomisine yöneldi. Ekonomi dışa açıldı. Türk lirası konvertibıl oldu. İhracat ve turizm teşvik edildi. Tam olmasa da kapılar yabancı sermayeye açıldı. Özelleştirme yoluyla devletin ekonomiden çekilmesi gündeme geldi.Bunlar o dönemde globalleşmenin eşiğinde olan Batı dünyasının kalkınmakta olan ülkelere IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla empoze ettiği ekonomik modelin bir kopyasıydılar.Kısa bir süre işler iyi gitti. Mali disiplinsizlik, rüşvet ve yolsuzluk, politikacılar 2001'de Türkiye'yi yeni bir iflasa sürükledi. Yeni bir dönem açıldı. Türkiye gene, ama bu defa eskisinden daha köklü bir biçimde, ekonomi politikalarını yabancılara teslim etti. Mali yardım karşılığında IMF ekonominin dümenine geçti. Türk tarihinin en köklü ve geniş (ve gerekli) ekonomik reformları art arda yürürlüğe konuldu.Yelkenler en çok Batının çıkarına olan globalleşmenin rüzgârına açıldı.Bu defa serbest piyasa ekonomisine geçiş tam oldu. Merkez Bankası bağımsızlaştı. Bankacılık sektörü yirmiden fazla bankanın elenmesiyle sonuçlanan bir elden geçme yaşadı. Kapılar yabancı sermayeye tamamen açıldı. Globalleşmenin eşiği Özelleştirme hızlandırıldı. Kritik sektörleri düzenlemek üzere bağımsız kurumlar kuruldu.Türkiye, neredeyse kapılarını açtığından beri, IMF'nin dadılığındadır. Bütün ekonomi politikalarında Batı'nın büyük devletlerinin buyruklarını yerine getiren bu örgütün damgası var.Şimdi ne olacak? Olduğumuz yerden ileri gitmemiz için bir dizi reform lazım.Ama seçimlerin ardından neredeyse dört ay geçmiş olmasına rağmen hiçbir şey yapılmadı ve yapılacağına dair de bir emare yok.Ne kısa ne de uzun vadeli bir ekonomik hedef yok.Demek ki hiçbir şey değişmedi. Herhangi bir şey yapıldığını görmek için, eskiden olduğu gibi, bir kriz beklemek lazım. mmunir@milliyet.com.tr Reform lazım