Garip bir tesadüf eseri, Erdoğan’ın kendini çevrecilerin daniskası ilan ettiği gün, aşağı yukarı Ilısu Barajı’nın temel atma töreninin yıldönümüydü.
İkinci yıldönümü.
Barajın temeli iki yıl önce atıldı ama inşaat başlamadı. Başlama olasılığı da süratle azalıyor.
Proje için Türkiye’ye kredi açmayı üstlenen ülkeler taahhütlerinden vazgeçme eşiğine geldi. Çünkü, Erdoğan’ın adamları, baraj inşaatı başlamadan önce çevreyi ve insanları korumak için söz verdiği önlemleri yerine getirmedi.
Ilısu dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Hasankeyf’i sular altına bırakacak. On binlerce kişiyi evinden yurdundan edecek. Onun için Avrupa’da Almanya’da çevreci kuruluşların büyük tepkisini çekti. Bunların baskısıyla kreditör Almanya ve Avusturya, Türkiye’ye Ilısu’da 153 çevre ve insan hakları şartı koydu. Bunları yerine getir, parayı verelim, barajı yap, dedi.
Çevre taahhütleri
“Gâvurlar”ın ısrarı olmasa, bundan önceki bütün baraj inşaatlarında olduğu gibi, buldozerler, doğaya ve insanlara yapacağı zarar hesaba katılmadan çoktan işe koyulmuş olurdu.
Nitekim, organik Başbakanımızın adamları böyle olması için çok direndi. Ama Almanya, Avusturya ve İsviçre ayak diretti. Çünkü bizim için angarya olan çevre taahhütleri onlar için kaytarılması mümkün olmayan birer zorunluluktu.
Erdoğan’ın hafife aldığı, hatta alay ettiği çevrecilik, Avrupa gündeminin en önemli maddelerinden biridir. Oralarda, halkın oyuyla iktidara gelenler için çevrecileri işsiz güçsüz tayfası, ülkeye ve vatandaşa zarar veren kişiler olarak tanımlamak siyasi intihardır.
İnşa edilen 40 baraj var
Bu örnek, başkanın ne kadar “çevreci” olduğunu anlamaya yeter. Ama örnek çok. Halen inşa edilen 40 civarında baraj var. Yüzlerce baraj müteahhidini bekliyor. Binden fazla akarsu için ise şirketler proje hazırlıyor.
Bunların hiçbirinde, evet hiçbirinde, Ilısu için öngörülen çevre standartları uygulanmadı. Uygulanmayacak.
Eğer Başbakan gerçekten “çevreci” olsaydı “gâvurlar”ın Ilısu için talep ettikleri bütün çevresel ve insani koşulların bu barajlarda da uygulanması gerekirdi.
Ama bizde barajların birinci amacı elektrik değil, rant üretmektir. Müteahhitlere ve politikacılara ve bürokratlara ve onların illerdeki şişko uzantılarına. Türkiye’de çimento ve demir cinayetine kurban gitmemiş tek akarsu bırakmayıncaya kadar devam edecekler.
Başbakan birçok şeyin daniskasıdır. Keşke çevrecilik bunların arasında bulunsaydı.