Çocukluğumda, kese kâğıdının içinde eve gelen elmaların hemen hemen hepsi
kurtlu olurdu.
Bu elmaları, kurdu veya kurdun elmayı yiye yiye ilerlerken arkada bıraktığı siyah tüneli yemeden mideye indirmek uzmanlık işiydi.
Kurtlu elma şöyle yenirdi: Önce elmayı iyice inceleyip kaç kurt deliği olduğunu tespit ederdiniz. Çünkü, elmanın nasıl yeneceğini, sahip olduğu kurt delikleri belirlerdi.
Eğer kurt deliği tek ise, kurtlu deliğin yanından dikkatli bir ısırık alırdınız. Her bir ısırıkla kurt deliğinden uzaklaşarak elmayı yemeye devam ederdiniz. Elma dünya gibi yuvarlak olduğu için, Kristof Kolomb’un da tahmin ettiği gibi, yedikçe başladığınız yere, yani kurt deliğine yaklaşırdınız. Son ısırıktan sonra, eğer usta bir elma yiyicisiyseniz, elmanın koçanı ile kurt deliğinden başka bir şey kalmazdı.
Elma kurduyla mücadele
Eğer elmada iki veya daha çok kurt deliği varsa ve özellikle de elma küçükse, elmayı kurtları da yemeden yemek zor, hatta, imkânsızdı. Bu durumda bıçak kullanmak zorunda idiniz. Elmayı, keser, kurt deliklerini ayırır, temiz yerlerini yerdiniz.
Yerken, başkaları ne yapardı bilmiyorum, ama ben beyaz ve tombul kurtları bıçakla önce ikiye, sonra dörde ayırmaktan hoşlanırdım. Evet, maalesef, küçük Münir gaddar bir çocuktu. Bir gün, canı sıkıldığı günlerde bazen nasıl kara sinekleri yakalayıp kanatlarını kestikten sonra serbest bıraktığını veya galiba bunu yazmasam daha iyi olacak kibritle yaktığını anlatmasını istemelisiniz ondan. Korkunç!
Konuyu dağıtmayalım.
Elmalar kurtluydu çünkü o zamanlar tarım ilacı denen zehir kullanılmıyordu. Kimsenin de kurtlu meyvelerden şikâyeti yoktu.
Şimdilerde marketlerde bir tek kurtlu elma veya başka meyve bulmak imkânsız. Çünkü bütün meyveler acımasız, amansız ve durmak bilmeyen bir biçimde ilaçlanmakta.
İlaçlama yasak değil. Ama, yerim olamadığı için ayrıntısına giremeyeceğim birçok kurala uygun olarak yapılması gerekir. Bu kurallardan en önemlisi püskürtülecek ilaç miktarıdır.
Kimyasallara şaşırmadım
Ülkemizde genellikle bu kurallar (a) bilinmez (b) uygulanmaz (c) uygulanıp uygulanmadığı etkin bir biçimde denetlenmez. Tarım Bakanlığı’nın, denetlemek istese de, ki herhalde istiyordur, yeterli elemanı yoktur.
Bu nedenle Almanya’ya ihraç edilen Türk ürünü üzüm, armut ve dolmalık biberin yüksek oranda pestisit, yani zararlı kimyasal barındırdığına şaşırmadım. Dünya bu bilgiyi Green Peace çevre örgütünün bir açıklamasından öğrendi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Green Peace’in raporunu yalanladı. “O bütünüyle gerçek dışı itham ve iddialar oluşturuyor,” dedi.
Buna da şaşırmadım. “Doğrudur, Green Peace’in eline sağlık,” diyebilir miydi?
Ama Eker ne derse desin doğruyu söyleyenin Green Peace olduğu gerçeğini değiştiremez. Çevre örgütünün elinde Almanya’nın en saygın laboratuvarlarından birinden alınmış rapor var.
Eker’in elinde ne var? Laf.