Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’nun beceremediği Ilısu Barajı değildir, Ilısu Barajı’nın temsil ettiği uygarlık sınavıdır.
Türkiye, hayatında ilk defa, Ilısu’da çağdaş normlara uygun bir baraj inşa edecekti. Ekosisteme, tarihi mirasa ve sular altında kalacak topraklarda yaşayan insanlara özen göstermeyi öğrenecekti.
Kamu kurumları bunların bilgisini dağarcıklarına atabilselerdi, ülkemizdeki bütün barajların bundan sonra aynı özenle yapılacağını ümit edebilecektik.
Maalesef, bu iş Eroğlu’na imkânsız geldi. Ne başardı ne de başarısızlığından gereken dersi aldı. “Beceremedim” diyemediği için de suçu başkalarının üzerine atmaya çalışıyor.
Geçenlerde, bakanlığının basın bölümünden beni aptal sandıklarını gösteren bir mektup aldım.
Eroğlu’nun, baraj projesini ihaleye açmamak için dış kredi formülüne sarıldığını yazmıştım. Devlet Su İşleri’ni (DSİ) de yerine getirmesi mümkün olmayan yükümlülüklerin altına sokmuştu. Bunlara cevap veriyorlardı.*
Dış kredi konusunu es geçtiler. Neden Hazine’nin önerdiği finansman yönteminin kabul edilip ihale yapılmadığını da.
İkinci konuyla ilgili olarak da doğruyu söylemediler. “DSİ inşaat öncesi yapılması gereken bütün görev tanımlarını başarıyla yerine getirmiştir” dediler. Bu, Uzmanlar Komitesi tarafından raporlanmışmış.
Uzmanlar Komitesi, DSİ’nin Ilısu konusundaki mükellefiyetlerini izlemekle görevli, çokuluslu bir eksperler grubudur.
DSİ’nin bütün görevleri “başarıyla” tamamladığını raporladıkları doğru değildir. Raporları DSİ’den istedim ama açık olmasına rağmen vermediler.
DSİ mükellefiyetlerini yerine getirmiş olsaydı Almanya, Avusturya ve İsviçre açmış oldukları krediyi geri çekemezlerdi.
Uzmanlar Komitesi’ne göre, Ilısu Barajı tamamlandığında 185 yerleşim merkezi sular altında kalacak, buralarda yaşayan 55,000-65,000 kişinin yeni yapılacak mekânlara taşınması gerekecek.
Bu sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın en büyük nüfus taşıma işidir ve kendi başına, neredeyse baraj projesi kadar büyük bir iştir.

Haberin Devamı

Nisanda üçüncü kez hedef kondu
“Bu kadar büyük sayıda insanı başka yerlere yerleştirme konusunda Eylem Planı hazırlamak en az 3, en çok 5-6 veya daha çok yıl gerektirir” diyor rapor.
Dünya Bankası’nın, finanse ettiği birçok baraj projesinden edindiği tecrübe budur.
Ama bu işler Ekim 2006’da kredi açan ülkelerle programa bağlanırken Eroğlu, “Bize 1,5-2 yıl kâfi” dedi. Başkalarının planlamaya ayırdığı zamandan daha kısa bir zamanda Türkiye planlama, kadastro, istimlak, inşaat ve taşınma işini tamamlayacaktı.
Tabii ki olmadı.
Eroğlu kreditörlerle 2007’de Zürih’te yapılan toplantıda havlu attı. Bir yıl ek süre istedi.
Gene olmadı.
Nisan 2008’de üçüncü defa yeni hedef koydu. Bu defa işler çabuklaştı ama gene yeteri kadar ilerleme sağlayamadı. Çünkü devlet kuruluşlarının “Uluslararası yeniden yerleşim standartları konusundaki bilgisi ya kısıtlı ya da namevcut” idi.
Eroğlu o kadar laçka idi ki, 2007 sonuna veya 2008 başına kadar Bayındırlık Bakanlığı’na ve Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ) inşaat programında yer alacaklarını haber bile vermemişti.
16 Şubat 2009 tarihli bir Uzmanlar Komitesi raporunda şu bilgi var: Barajla ilgili inşaat faaliyetlerinde oldukça mesafe kaydedilmiş olmasına rağmen diğer üç konu (çevre, yeniden yerleşim, kültürel miras) hâlâ çok arkadan geliyor ve inşaatın başlama tarihine kadar aranın kapanması mümkün değil.
Kreditörler, Eroğlu’na altı ay süre verdikten sonra bu ay başında paralarını geri çektiler.
Yüzlerce sayfalık uzman raporlarında açıkça ortaya çıkan bir şey varsa, Sayın Eroğlu, başından beri hedefleri tutturmanızın mümkün olmadığı, hayal âlemi içinde yaşıyor olduğunuzdur.
İkincisi, “Bölgesel bir güç olmamızı istemiyorlar” dediğiniz (herhalde onları kastediyorsunuzdur) Almanya, Avusturya ve İsviçre’nin hedefleri tutturabilmeniz için yırtındıklarıdır.
Üçüncüsü, bu işin sizi çok aştığıdır.

Haberin Devamı

Veysel Eroğlu'nun fiyaskodan açmaza Ilısu yolculuğu
10.7.2009
Çevre Bakanı Veysel Eroğlu hummalı bir faaliyet içinde. Türkiye’nin başına getirdiği Ilısu fiyaskosunun suçunu başkalarının üstüne yıkmaya çalışıyor.
Projenin “Türkiye’nin bölgesel güç olmasını istemeyen devletler” tarafından engellendiğini söylüyor. Gazetecilerin "Kimler?" sorusuna, "Şu ülke demem, ama siyasetle uğraşan herkes bilir" dedi.
Ama hiç kimse bilmiyor. Çünkü öyle bir ülke yok.
Projenin tökezlemesinin tek nedeni Eroğlu’nun ta baştan aldığı yanlış kararlardır. Bunları da kendisinden önceki bakana da yüklemeye çalışıyor ama nafile.
Eroğlu 2003-2007 arasında Ilısu projesinin sahibi olan Devlet Su İşleri’nin  (DSİ) genel müdürü idi. Milletvekili seçilince 2007 Çevre Bakan’lığına atandı. Birkaç gün sonra DSİ bu bakanlığın uhdesine verildi. Yani, ta başından beri bu işin içindedir.  Ilısu ile ilgili bütün temel kararları o verdi.
Bu kararlardan biri ve ilk yaptığı hata, finansman konusunda Hazine’nin tavsiyelerine uymamaktır.
Proje’nin ilk aşaması için 1,3 milyar Euro civarında paraya ihtiyaç vardı. Hazine defalarca bu parayı DSİ’ye sağlamayı önerdi. Eroğlu “evet” deseydi inşaat şimdiye kadar belki yarılanmış olacaktı. Ama kabul etmedi. Paranın 534 milyon Euro’luk bölümünü yabancı devletlerin ihracat kredi kurumlarından almayı yeğledi.
Neden?
Çünkü kredi bu şekilde sağlandığında projeyi ihalesiz istediği şirketlere verebilecekti.
Eski bir üst düzey Hazine görevlisi olayı şöyle hatırlıyor: “O zaman kendilerine (Eroğlu’na)  demiştim ki, şayet devlet bu barajın yapımında milli güvenlik hassasiyeti görüyor ise, bu işi 'ihalesiz, yabancı kredilerle' yapmak yerine, vazgeçin ısrar etmekten, biz Hazine olarak size gerekli 1-2 milyar doları bütçe tahsisatıyla verelim. Bir an önce yapın, bitirin bu işi. Tabii ki yanıt `siz bu islere karışmayın,’ oldu.
Finans krizinden önce Hazine’nin borçlanması kolaydı.
“O dönem kredi finans piyasaları bolluğunda da rahatlıkla yapardık,” dedi eski Hazine’ci. “Bankacılar Hazine’ye para vermek için sırada beklemekteydi dersem abartmış olmam, üstelik olağanüstü ehven koşullarda.”
Eroğlu ‘Siz Hazine’ye gelen kredi sözleşmelerini müzakere edin, imzalayın işlem tamamdır’,” diyerek konuyu kapattı.
Ama işlem tamam değildi. Krediyi açan Almanya, Avusturya ve İsviçre Ilısu’da Dünya Bankası standartlarının uygulanmasını dayattı. Ekosistem, tarihi kalıntılar ve yeniden yerleşim konusunda 150’yi aşkın koşul öne sürüldü.
Eroğlu ikinci büyük hatasını yaparak bunları kabul etti. Ama gerekenleri yapamadı. Çünkü bürokraside bu işleri yapmak için gerekli inanç ve beceri birikimi yoktur.
Üç devlet krediyi iptal etti. Onları bankalar sendikasyonuna katılan üç Avrupa bankası izledi. Proje finansmansız kaldı. Üç sene boşu boşuna harcanmış oldu.
Eroğlu şimdi projeye dış kredisiz devam edeceğini söylüyor.
Bu onu yeni açmazlarla karşı karşıya bırakacak.  Dış kredi ortadan kalkığına göre işi ihale etmemenin mazereti de ortadan kalktı demektir. Mevcut yükleniciler ne olacak?
Kredi bulmak da zorlaştı ve faizler yükseldi. Yeni finansmanı nereden bulacak?  Ve hangi maliyetle?
Ve çevrecilerin ve çevredeki halkın taleplerine nasıl cevap verecek?

Haberin Devamı

T.C.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
11.07.2009

Sayın Metin MÜNİR
Milliyet Gazetesi Yazarı
Gazetenizin bugünkü (11 Temmuz) nüshasında yayımlanan “Eroğlu’nun fiyaskodan açmaza Ilısu yolculuğu” başlıklı yazınız incelenmiş ve aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görülmüştür.
Yazınızda Ilısu Barajı ve HES’in finansmanı konusunda Hazine Müsteşarlığı’nın tavsiyelerine uyulmayıp dış kredi yoluna gidilerek bir hata yapıldığı, daha sonra dış krediyi sağlayacak kuruluşların şartlarının kabul edilerek ikinci bir hata yapıldığı iddialarına yer verilmektedir.
Ilısu Barajı ve HES Projesinin, Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun 20.03.1997 tarih ve 1997/9532 sayılı Kararı ile 25.10.2004 tarih ve 2004/8033 sayılı tadilatına göre; iç ve dış finansman ihtiyacının tamamını karşılamak üzere sağlanan kredilerin Hazine Müsteşarlığı’nca uygun bulunması kaydı ve müzakere edilerek sözleşmeye bağlanması suretiyle yürütülmesine karar verilmiştir.
Bu karar neticesinde 14.08.2007 tarihinde DSİ Genel Müdürlüğü ile Ilısu Konsorsiyumunu oluşturan firmalar arasında inşaat yapım sözleşmeleri imzalanmıştır. Projenin finansmanını temin etmek maksadı ile de kredi sözleşmeleri 15.08.2007 tarihinde Hazine Müsteşarlığı ve Uluslararası Bankalar Konsorsiyumu arasında imzalanmıştır. Açıkça görüleceği üzere Ilısu Projesi’ni bugünkü duruma getiren süreç, 1997 yılında yani 2003 yılından 6 yıl önce başlamıştır. Dolayısıyla yazınızda “birinci büyük hata” olarak değerlendirilen iddia boşlukta kalmaktadır.
Yazınızda “ikinci büyük hata” olarak değerlendirilen İhracatçı Kredi Kuruluşları’nın (İKK) şartlarının kabul edilmesine rağmen yerine getirilemediği iddiası da gerçekleri yansıtmamaktadır. Zira İKK ile DSİ Genel Müdürlüğü arasında 06 Ekim 2006 tarihinde imzalanan Nihai Değerlendirme Toplantısı Mutabakat Zaptı uyarınca yerine getirilmesi gereken 153 görev tanımından DSİ’nin üzerine düşen kısmı hayata geçirilmiştir. Söz konusu 153 adet görev tanımında yer alan faaliyetlerin 89 adedi DSİ’nin sorumluluğunda olup, bunlardan 47 adedi yoğun çalışmalar neticesinde eksiksiz olarak tamamlanmıştır. 89 adet görev tanımında belirtilen faaliyetler baraj inşaatı öncesini, inşaat ve işletme aşamalarını kapsamaktadır.
DSİ bu çerçevede inşaat öncesi yapılması gereken bütün görev tanımlarını başarıyla yerine getirmiştir. Bu husus söz konusu faaliyetlerin takibiyle görevlendirilen Uzmanlar Komitesi tarafından da raporlanmıştır.
Dolayısıyla DSİ Genel Müdürlüğü’nün 153 şartı yerine getirmediği ve bu yüzden İKK’nın projeden çekildiği iddiası da kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır.
DSİ’nin üzerine düşen bütün sorumlulukları hayata geçirmiş olmasına rağmen İKK’nın projeden çekilmiş olmasının sebebini anlamak için geçmişe bakmak yeterli olacaktır. Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik ile Karkamış gibi ülkemiz enerji üretimi ve tarımı için hayati ehemmiyete sahip barajlarımızın inşaatlarına da zamanında ulusal ve uluslararası kamuoyundan tepkiler gelmiştir. Dolayısıyla bugünkü tepkiler de tabiatın, tarihi ve kültürel değerlerimizin korunmasından çok, sınır aşan sularımız üzerinde baraj yaptırmamak gayesiyle gösterilmektedir.
Çevrenin, tarihi ve kültürel varlıkların korunması ve yeniden yerleşim konularında gerekli bütün çalışmalar yerine getirilmiş olup, kredi sözleşmesinin iptal kararının ilmi, teknik hiçbir bir yönü bulunmamaktadır. Bu kesinlikle siyasi bir karardır. Çünkü Türkiye’nin geleceği aydınlıktır. Türkiye şu anda bölgesinde büyük bir güçtür. Bundan bazı ülkelerin rahatsız olması gayet tabidir.
Netice olarak Türkiye Cumhuriyeti, Ilısu Projesini yapacak güçtedir. Bakanlığımızın Ilısu Barajı’nı yapmak için herhangi bir desteğe ihtiyacı yoktur. DSİ, bunun gibi yüzlerce barajı tamamlayarak, milletimizin hizmetine sunmuştur. Bu baraj da en güzel şekilde yapılacaktır.
Bilgilerinize sunulur.

Çevre ve Orman Bakanlığı
Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

 
Sn Metin Münir, bugünkü (11.07.2009) “Eroğlu’nun fiyaskodan açmaza Ilısu yolculuğu” başlıklı yazınız üzerine ekteki açıklamayı gönderiyoruz..

 
Saygılarımızla,
Çevre ve Orman Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
Tel   : 0312 207 67 37
Faks:0312 207 67 87