Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Demokrasilerde halk ile yönetenler arasında yazılı olmayan bir anlaşma var. Bu anlaşma uyarınca halk yönetenlere ülkenin dümenini teslim eder, karşılığında yönetenler ülkeyi dürüstçe idare etmeyi vaat eder.
Dürüst idarenin ölçüsü kamu yararıdır.
Alınan her kararın, harcanan her kuruşun kamu yararına, halkın çıkarına olması gerekir.
Kamu yararı ilkesinden sapıldığında, kararlar halk yararına değil de bazılarına rant yaratmak için alındığında, bu sessiz mutabakat bozulmuş olur. Hükümetin üçüncü Boğaz Köprüsü ile ilgili yer seçimi böyle bir bozulmanın örneğidir.
Hükümet köprüyü İstanbul’un kuzeyine, Garipçe ve Poyraz mevkileri arasında, daha çok ormanların ve su kaynaklarının bulunduğu bölgeye yapacağını açıkladı. Amaç, İstanbul’un iki yakası arasındaki trafik sıkışıklığını rahatlatmakmış.
Eğer amaç buysa bu güzergâh yanlıştır. Çünkü burada trafik yoktur.
Gelgelelim amaç İstanbul’un yerleşim bulunmayan alanlarını iskâna açıp buralardaki arazi sahiplerine rant kazandırmak ise o zaman doğrudur. Çünkü İstanbul’un yapılaşmamış alanlarının büyük bir bölümü buralardadır.
Bir de uzman raporlarına bakalım:
Karayolları Genel Müdürlüğü 1995-1998 yıllarında yaptığı çalışmalarda hükümetin önerdiği güzergâhı inceledi ve yapılabilir bulmadı. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (DPT) da geçtiğimiz ocak ayında İstanbul’un trafik sorununa çare olmayacağı için bu güzergâha karşı çıktı.
DPT ve Karayolları’nın değerlendirmeleri bağımsız ulaşım ve şehircilik uzmanları tarafından da desteklenmekte.

Gayrimenkul spekülasyonu
O zaman durum açıktır: Hükümetin esas amacı, her ne kadar böyle olmadığını savunsa da, İstanbul’un kuzeyindeki boş alanları iskâna açarak rant yaratmaktır. Nitekim, bu beklenti ile bu bölgelerde hummalı bir gayrimenkul spekülasyonu hüküm sürmekte.
Güvenilir kaynaklardan gelen haberlere göre Çatalca ile Gebze arasında, TEM otoyolunun kuzeyinde kalan ve henüz yapılaşmamış olan arazilerin çoğu el değiştirdi veya değiştiriyor.
Orman vasfını kaybettiği varsayılan araziler de devlet tarafından tapulandırılıp satılıyor. Aynı şekilde, yapılaşma yasağı olan su havzalarındaki köylülere ait tapulu arazilerde de yoğun satış var.
Mevcut iki köprüdeki trafiğin yüzde doksandan fazlası şehir içi trafiğidir. Sıkışıklığı meydana getiren bu trafiktir. Mühendislere ve şehircilik uzmanlarına göre sıkışıklığın giderilmesi için köprünün, eğer yapılacaksa, mevcut iki köprü arasında konumlanması gerekir. Bir uzmanın sözleri ile: “Kuzeyde köprü yaparak güneydeki sorunu halledemezsin.”
Üçüncü köprü bir başka önemli nedenle daha mevcut iki köprü arasında yapılmalıdır: Raylı sistem. İstanbul gibi dev kentlerde ulaşım sorununun çözümü metro gibi raylı sistemlerdir. Kuzeyde yapılacak köprü sadece araç geçişi için olacaktır. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım geçen nisanda yaptığı açıklamada “Projede raylı sistem öngörmü-yoruz. Sadece araç geçişi öngörülüyor” dedi ama nedenini açıklamadı. Yıldırım’ın şu sorulara cevap vermesi lazım.
- Eğer iki köprü arasına yeni bir köprü yapılırsa hem üzerinden metro geçer ve hem de İstanbul’un iki yakası arasındaki araç sıkışıklığı rahatlar. Bu durumda, köprü, hangi hesaba göre Garipçe-Poyraz mevkiinde konumlandırılmıştır?
DPT 11 Ocak 2010 tarihli mektubunda bu projenin yapılabilirliğinin olmadığını resmi bir yazıyla belirtmiştir. Buna rağmen, çözmek için yola çıktığı soruna hiçbir katkıda bulunmayan söz konusu projede niçin ısrar edilmektedir?

Haberin Devamı

YARIN: Üçüncü köprü İstanbul’un cinnet senaryosudur