Türkiye’de yaşayanların yurtdışındaki bankalarda milyarlarca dolarlık birikimi var.
Kimilerine göre 50, kimilerine göre 100 milyar dolar yabancı bankalarda yatıyor. Maliye Bakanlığı’nın tahmini 80 milyar dolardır.
Bir zamanlar döviz bulundurmak yasaktı. Bırakın yurtdışındaki bankalarda para depolamayı, Türkiye’de cebinizde iki dolarla yakalansanız hapse atılırdınız. “Döviz kaçakçılığı” ağır bir suçtu. Özal’la birlikte 1980’lerden sonra para giriş çıkışı serbest bırakıldı. Bankalarda döviz hesabı açmak serbest oldu.
Ama, hâlâ, şirketler ve yüklü parası olanlar birikmiş kârlarını veya servetlerinin büyük bir bölümünü yurtdışındaki bankalarda tutmaya devam eder. Hükümetler de, özellikle ekonomik durgunluk zamanında, bu paraları Türkiye’ye çekmeye çalışır.
Güvensizlik bitmeli
Bu girişimler boşunadır çünkü gidiş nedeni, yani güvensizlik, ortadan kalkmadan geliş olmaz. Belki olmaması da iyidir. Çünkü bu paraların büyük bir bölümü zaten Türkiye’ye geldi veya Türkiye’de kullanılıyor. Nasıl mı?
JPMorgan ekonomisti Yarkın Cebeci’ye göre, şirketlerin yurtdışından sağladıkları döviz kredilerinin büyük bir bölümü aynı şirketlerin yabancı bankalardaki birikimleri teminat gösterilerek alınıyor.
Cebeci’ye göre, aralık ayında Türk şirketleri 3.7 milyar dolar tutarında borç kapatırken, 3.3. milyar dolar yeni kredi aldı. Yani, eldeki kredilerin yüzde 90’ı yenilendi. Kredi kaynaklarının kurumuş olduğu bir dünya krizi esnasında bu şaşırtıcı bir başarıdır.
“2008 yılında banka dışı özel kesim toplam olarak 25 milyar dolar civarında geri ödeme yaparken, toplam 47 milyar dolar civarında yeni kredi kullandı” dedi Cebeci. “Dış piyasalardaki bozulma göz önüne alındığında göz kamaştırıcı bir başarı. Ben, bunun bir kısmının, hepsinin değil, nakit teminat karşılığı borçlanma olduğunu düşünüyorum.”
Son birkaç yılda özel sektör borçlanma büyümesi diğerlerinden fazladır. 2006’da 118 milyar dolar olan özel sektör borç toplamı 2008’de tahminen 191 milyar dolar oldu.
Sermaye takviyesi
IMF ile bir anlaşmaya varılması halinde Cebeci bu stokun yüzde 70’inin vadesi geldiğine uzatılabileceği düşüncesinde.
Cebeci’ye göre, bu da Türkiye’deki firmaların yurtdışında önemli miktarda varlığa sahip olduklarını ve kriz zamanlarında bunları memlekete geri getirmek için borçlanmayı araç olarak kullandıklarını gösteriyor.
Türk şirketlerinin vergi avantajı dolayısıyla borç kullanmayı sermayeye tercih ettiklerini de unutmayalım diyor Cebeci ve şu keskin gözlemde bulunuyor: Büyük bir olasılıkla yabancı sermaye yatırımları olduğundan az, özel sektör borçlanması olduğundan çok tahmin ediliyor.
Yani, demek istiyor Cebeci, şirketlerin yurtdışında depoladıkları kârlarının borçlanma görüntüsü altında geri dönmesi yatırım addedilmelidir. Borçlanma değil.
Firmalar aslında borç almıyorlar. Endirekt sermaye takviyesi yapıyorlar.
Türkiye’nin krize neden bu kadar dayanıklı olduğunu merak edenlere bir ipucu...
Dünkü yazımda DYH’ye verilen vergi cezası 826 milyon dolar olarak yer almıştır. Doğrusu 826 milyon TL olacaktır. Düzeltirim...