Birkaç gün önce Amerika'nın Kansas eyaletinde oturan bir kadından aldığım mektupta şunlar yazıyordu:"Uçsuz bucaksız bir göğün altında, bir zamanlar iki adam boyu otlarla kaplı, gönüllerinin peşinden oradan oraya göçen bilge, yerli Amerikalıların olduğu ve acaba soyumuz bir gün tükenecek mi tasasından uzak bizon sürülerinin salındığı bu uçsuz bucaksız gibi gözüken ovalarda artık o denli otlar yok. Bunların yerini, eski dünyadan gelenlerin yetiştirdiği ormancık denilebilecek korular ve kocaman yapay göller almış. Arta kalan göz alabildiğince yayılmış topraklarda ise her türlü tahıl yetiştiriliyor. Yerli Amerikalıların da soyu kurumuş gibi. Bizonlar nerede derseniz, onlar da soylarının devamı için birkaç çiftlikte yaşamaktalar."İki gece önce, gece yarısına doğru, evimin bahçe kapısından içeri girdiğimde tanımadığım bir kedi, bacaklarıma dolandı. Miyavlayarak aş istedi, ama evde yiyecek hiçbir şey yoktu. Ertesi gün bakkaldan bir torba mama aldım. Kedi karnını doyurdu, kabın içinde kalan yemeğe sırtını dönüp uzaklaştı. Mamasını daha sonra yemek için saklamak veya başında nöbet tutmak gibi bir alışkanlığı yoktu. Aynı durumdaki bir insanın yapacağının tersini yapıyordu. Ve bence, insandan daha akıllı davranıyordu. Güney Amerika'yı 15. yüzyılda kolonize ettikten sonra Portekizliler, şimdi adı Brezilya olan topraklarda şekerkamışı yetiştirmeye başladılar. Yerlileri kullanmak, Afrika'dan esir getirmekten daha ucuz olacaktı. Onları zincire vurup şekerkamışı plantasyonlarında çalışmaya zorladılar. Ama, yerliler birkaç kamış kestikten sonra duruyor, kırbaca rağmen devam etmiyorlardı. Nedenini öğrenmek kolay olmadı, ama sonunda çözdüler. İnsanın kendine yetecek olanından fazlasını kesmesini yerlilerin aklı almıyordu. Yerliler kedi gibiydiler.Beyaz adam çıkagelmeden önce Afrika ve Avustralya'daki insanlar da kedi hayatı yaşıyorlardı. Dün gece, 19. yüzyılın ortalarına doğru Amerika'nın batısında geçen bir film izledim. Bir sahnede Amerikalılar trenin penceresinden tüfekle ateş ederek keyif için bizon öldürüyorlardı. Meşhur naralarını atarak. Geçenlerde, dişçide beklerken bir dergide okudum. Kanada hükümeti bu yıl daha çok kutup ayısı avlanması için ruhsat vermiş. Bunun nedeni, son zamanlarda ayıların yerleşim yerlerinin yakınlarında alışılandan daha çok sayıda görülmeye başlanmış olmasıymış. Yetkililer bunu ayıların sayısının artmasına bağlamışlar. Gerçek neden daha sonra öğrenildi. Buzlar süratle eriyor, kutup ayılarının yaşama ve beslenme alanları daralıyordu. Ayılar çoğaldıkları için değil, yiyecek bulmak ümidiyle yerleşim yerlerinin kıyılarında dolaşıyorlardı.Kim bilir bu arada kaç ayı öldürüldü.Kendini beğenmiş beyaz adam, dünyayı bir çiftlik, kendini de bu çiftliğin kâhyası sanıyor. Nerede kaç hayvan vurulacak, hangi mevsimde ne kadar balık tutulacak, hangi mevsimde hangi kuş avlanacak, hangi bataklık kurutulacak, hangi nehrin önüne set çekilecek, nerede ne ekilecek, kurgulayabileceğini sanıyor. Lego kutusunun başındaki çocuk gibi.Kedi mi akıllı, beyaz adam mı? Öğrenmemize çok zaman kalmadı. mmunir@milliyet.com.tr Buzlar süratle eriyor