Ülkelerin yolsuzluktan ne kadar arınmış olduklarını liderlerinin beyanları değil, uluslararası objektif ölçümler tayin eder.
Bu ölçümlerden belki de en iyi bilineni Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından hazırlanandır. Örgüt her yıl yayımladığı Yolsuzluk Algılama Endeksi ile ülkelere ayna tutuyor.
Birkaç gün önce yayımlanan son endeks Türkiye’nin dürüstleşme ve temizlenme konusunda daha bir fırın ekmek yemesi gerektiğini gösteriyor.
Türkiye, 180 ülke arasında 58’inci sıradadır.
En temiz ülkeler on üzerinden 9.3 puanla Danimarka, Yeni Zelanda ve İsveç’tir.
Türkiye’nin notu 4.6’dır. Bu not ilk 20 sıradaki ülkenin notunun yarısı kadardır.
Sınıfta kaldık
“Buna bakıldığında” diyor Uluslararası Şeffaflık Örgütü “Türkiye’nin yine sınıfta kaldığı, en hafif ifadeyle, oldukça başarısız bir seviyede bulunduğu ifade edilebilir.”
Temizlikte baş sıralarda olan ülkelerin hepsi sosyal ve ekonomik bakımdan gelişmiş demokrasi ve refah ülkeleridir. Alt sıralarda inildikçe gelişmişlik seviyeleri düşüyor. Somali 1 puanla 180’inci sıradadır. Irak ve Myanmar ise 1.3 puanla 178’inci sırayı paylaşıyor.
Yolsuzluğun tarifi basittir.
Yolsuzluk halkın refah düzeyinin yükseltilmesi için kullanılması gereken paraların bu paraların emanet edildiği politikacılar ve bürokratlar tarafından çalınmasıdır.
Bir ülkenin puanı ne kadar düşükse o ülkedeki yöneticiler o kadar çok çalıyor demektir. Bizim ülke on üzerinden 4.6 aldıysa bizimkilerin çok hırsız olduğu içindir.
Yolsuzluğun yaygın olduğu ülkeler, genellikle, yoksulluğun da yaygın olduğu ülkelerdir.
Yolsuzluk yoksulluğa karşı mücadelede önemli bir engeldir. Çünkü yoksullara harcanması gereken devlet paraları politikacılar, bürokratlar ve yandaşları tarafından hortumlanıyor.
Şeffaflıkla önlenir
Yolsuzluğun bir önemli sakıncası daha var: Demokratikleşmeye mani olmak.
Hırsızlar karanlık sever, demokrasi ise ışıktır. Çalanlar bilir ki ülke ne kadar şeffaflaşırsa, hesap verme zorunluğu ne kadar yerleşirse, yargı ne kadar bağımsız ve temiz olursa, basın ne kadar hür olursa, hırsızlık o kadar zor olur.
Bütün bunları gerçekleştirmek için vatanını paradan çok seven siyasi kadrolara ihtiyaç var.
Eğer Türkiye; Danimarka, İsveç veya Yeni Zelanda gibi dürüst yöneticilere sahip olsaydı bugün dünyanın en zengin ülkelerinden biri olurdu.
Bundan sonra Başbakan’ı elinde mikrofon “Onun hortumunu kestik, bunun hortumunu kestik” diye bağırırken duyarsanız, “Türkiye o zaman neden dürüstlükten sınıfta kaldı?” diye sorabilirsiniz.
Yanız uyarayım: Adamı döver.