Bankalar ekonominin kan dolaşım sistemidir. Sistem tıkandı mı ekonomi yavaşlamaya başlar.
ABD’de sermayesi azalan veya tükenen bankalar birbirlerine ve kredi müşterilerine borç vermeyi kıstı. Kredi alamayan şirketler yeni yatırımlarını erteliyorlar, günlük işlerini yürütmekte zorlanıyorlar, hatta maaş ödeyemiyorlar, personel azaltıyorlar. Üretim azalıyor, işsizlik artıyor. Bu da hem bankaları hem de genel ekonomiyi besleyen damarlardaki tıkanmayı takviye ediyor.
ABD’de durum bu veya bu olma yolunda. Ama kriz ABD’nin tekelinde kalmayacak. Bundan bir sene önce hepimizin de-coupling, yani gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden bağımsız olarak kalkınmalarını sürdürebilecekleri varsayımına mürekkep harcıyorduk. Soğuk Savaş’ın bitimiyle tarihin sona erdiği inancı gibi bunun da geçersiz olduğu kanıtlandı. Kriz ABD’den Avrupa’ya sıçradı oradan da kuş gribi gibi başka ülkelere yayılıyor.
Doğada olduğu gibi dünya ekonomisinde de her şey birbirine bağlıdır. Kansas’ta bir Amerikalı blucin almaktan vazgeçer, Kayseri’de bir Türk işsiz kalır.
Çare ne?
Çare olmayan şeyleri söylemek daha kolay. İrlanda, Almanya, Avusturya ve Danimarka’nın yaptığı gibi tasarruflara güvence vermek çare değil. Güvence, Türkiye’de acı tecrübeyle öğrendiğimiz gibi, sorumsuz bankacılığı teşvik eder, iyi bankaya olduğu gibi kötü (ve ölüme terk edilmesi gereken) hakkı olmayan bankayı da koruma sağlar. Kötü bankanın ömrünü hakkı olmayan bir şekilde uzatır. Türkiye’nin başını belaya soktuğu gibi, güvence, onu uygulamaya koyan ülkelerin de ileride başına dert açacak.
Devletlerce teker teker alınan önlemler de kâfi değil. Kriz dünya bankacılık sisteminin sanılandan daha entegre, birbirine dayalı olduğunu ortaya çıkardı. Kriz, global olduğu gibi, alınacak önlemler de global olmalıdır. Ama bunu sağlayacak ne örgüt ne de bir mekanizma var.
ABD ve Avrupa’da ekonomistlerin yavaş yavaş üzerinde uzlaşmaya başladığı formül şudur: Devlet parasıyla bankaların sermayelerini takviye etmek. İngiltere büyük bankalarının sermayelerini takviye etmek için 50 milyar sterlinlik bir fon kurdu. Parayı kabul eden bankalar kısmen millileşmiş olacak.
Ölen ölecek, kalan kalacak
Fakat, salı günkü Financial Times’ın da vurguladığı gibi, bu yolla bankaları güçlendirmek de kolay değil.
Gelişmiş dünyada az sayıda işin peşinde koşan çok sayıda banka var. Hepsine sermaye pompalamak doğru değil çünkü hepsinin yaşaması rasyonel değil. Hangi bankaların sermayesi takviye edilecek, hangileri kaderine terk edilecek, hangileri, daha güçlü bankalara monte edilecek? Bunu kararlaştırmak kolay değil.
Bankaları kurtarmak ekonomiyi kurtarmak anlamına gelmiyor. Bankalar kurtarılsa da kurtarılmasa da dünya yavaş büyüme, yoksullaşma dönemine girecek.
Kriz nefessiz kalıncaya kadar devam edecek. Ölen ölecek, kalan kalacak. Yeni bir dünya kurulacak.
YARIN: Türkiye’yi ne bekliyor?