Bir grup dünya çapında ekonomist, yatırımcı ve politikacı, nisan ayında New York’ta bir araya gelip ekonomik krizi tartıştılar.
Katılımcılar arasında ekonomistler Niall Ferguson, Paul Krugman ve Nouriel Roubini, yatırımcı George Soros ve eski senatörlerden Bill Bradley vardı.
Konu, “Kriz ve onunla nasıl başa çıkılır” idi. Cevabı bulunmaya çalışan sorulardan biri şuydu: İyileşmenin neresindeyiz?
Cevabı bilmek bir tarafa, dünyanın iyileşme sürecine girip girmediğini bile bilen yoktu.
Ama Bill Bradley’in cevabını ilginç buldum.
Bradley, “Citicorp (hisse senedi fiyatı olarak) 60’tan 1’e düşerse, sonra 3’e çıkarsa bunun iyileşme olduğunu sanmıyorum. (Yatırımcı) Warren Buffet, Goldman Sachs satın aldıktan sonra hisseler yüzde 45-50 düştü. Buffet’ın sadece yatırdığını geri alabilmesi için, 12 yıl boyunca her yıl yüzde 9 temettü alması lazım. Bunun iyileşme olduğunu düşünmüyorum.”
Kriz öncesine dönüş
Bu sözlerden şunu anladım: İyileşmeden anlaşılan kriz öncesine avdettir. Böyle bir geri dönüşün mümkün olduğuna dair bir de varsayım var.
Bu varsayım doğru mu? Bence değil. Eski finans dünyası gitti, yerine yeni bir finans dünyası geldi. Bu da, oluşum halinde, yeni bir ekonomi doğurdu. Yeni ile eski arasında dönüş yolu yok, ölüm ile hayat arasında olmadığı gibi.
Geçen hafta Cannes’da yapılan Türk perakendecileri zirvesinde Aslı Karadeniz ile konuşuyordum. Karadeniz, Boyner Büyük Mağazacılık Genel Müdürü’dür. Ona krizle nasıl başa çıktığını sordum.
“Kendimi başka bir ülkeye tayin olmuş düşünüyorum” dedi. “Tıpkı daha düşük gelirli bir ülkeye tayin olmuş çokuluslu bir şirket çalışanı gibi. Şimdi ‘Bu işi burada nasıl başarırım?’ diye düşünüyorum. Bu koşullar altında başarılı olmam lazım. Ekonominin düzelmesini beklersiniz tepe aşağı gidersiniz.”
Teoriler bir yana...
“Bu yeni ülkenin özellikleri ne?” diye sordum.
“Müthiş bir fiyat hassasiyeti var” dedi. “Buna uygun bir ürün yelpazesine sahip olmalıyım. Kredi çok pahalı. Demek ki, borçlanmamam lazım. Sermayedara da gidemem. Şirketten borçlanıyorum, yani tasarruf ediyorum.”
Karadeniz ile konuşurken aklıma Bradley’in söyledikleri geldi. Ve diğerlerinin.
Fiilen iş hayatının içinde, üretici ve tüketicilerle her an temas içinde olanlarla, teorilere göre konuşanlar arasında büyük bir fark var. İş hayatının içinde olanlar Türk ise fark daha da açıktır.
Amerikalılar ve Avrupalılar için kriz yeni bir olgu. Türk iş dünyası ise aşılıdır.
Eğer krizden geçiyorsam yanımda ünlü ekonomistler, yatırımcılar ve politikacılar değil, Karadeniz’ler olmasını tercih ederim.
Fırtınada dümende deneyimli bir kaptanın olması bir gemi mühendisinin bulunmasından iyidir.
NOT: Bir süre izin yapacağım için yazılarıma ara veriyorum. Hoşça kalın.