Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sabancı Üniversite’nin kuruluşunda yapılan basın toplantısında bir gazeteci rahmetli Sakıp Sabancı’ya “Üniversiteyi şirketlerinize eleman yetiştirmek için mi kuruyorsunuz” diye sormuştu.
Sakıp Sabancı “Hayır, şirketlerimize rakip şirketler doğsun diye kuruyoruz” diye cevap vermişti.
Sabancı Üniversitesi’nin sahipliğindeki Inovent şirketi bu sözün tutulmasıdır.
Genel Müdür Serhat Görgün’ün sözleriyle Inovent; “Gelecek vaat eden iş fikri ve teknolojilere gereken ortamı yaratmak amacıyla kurulmuş bir yatırım, teknoloji transferi ve ticarileştirme şirketidir.”
Inovent bugüne dek “erken aşama iş fikrine sahip” 15 buluşu şirketleştirdi ve “kuluçka” merkezinde barındırdı.

Okyanusta damla
Inovent olmasaydı şirketleşmesi pek de kolay olmayan tamamı yeni kurulmuş teknoloji temelli bu şirketlerde bugün 4 milyon TL civarında ticaret yapılıyor ve yüze yakın personel istihdam ediliyor olmazdı.
Görgün “o kadar çok buluş, iş fikri ve girişimci ile karşılaştık ki, destekleyebildiğimiz iş fikirleri okyanusta damla olmanın ötesine geçemedi” diyor.
“Bu durum beni ümitsizliğe sürüklediği kadar da Türkiye’ye olan inancımı perçinlemekte, zira dinamik, risk almaya yatkın, yaratıcı bir girişimci kitlesinin gümbür gümbür gelmekte olduğunu bizzat tecrübe etmekteyim. Ancak hep söylendiği gibi bu kitleye gerekli ortam yaratılmazsa bu potansiyelin ne yönde şekil alacağı bir muamma olmaya devam edecek.”
Bütün bu sözlerin anlamı şudur. Türkiye’de denenmemiş fikirler ve yeni buluşlara sahip insanlar var ve bunların sayısı artıyor. Ama bu fikirleri ve buluşları yatırıma dönüştürecek İnovent türü “kuluçka” mekanizmaları yok. Ne devlette, ne özel sektörde.
Özel sektörde yok çünkü uzun vadeli düşünmek profesyonel yöneticilerin işine gelmiyor, patronlar ise, istisnalar hariç, o vizyonda olmuyorlar.

Az risk, fazla para
Her birinin işinde küçük yatırımlarla çok daha hızlı, daha az riskli ve kurallarını bildikleri alanda oyun oynayabilecekleri fırsatlar varken bu tarz iş fikirleri hayat evrelerinin bu aşamasında bu kişilerin ilgisini pek çekmiyor. Çok daha az zamanı ayırarak, üstelik bildikleri işlerde ve çok daha az riskle çok daha fazla para kazanabiliyorlar.
Son 5-6 yıl içinde bazı kırılmalar olduysa da Batı’da bu tür girişimleri destekleyen venture capital / risk sermayesi girişimleri bizde hâlâ doğuş halinde. “Başımıza icat çıkarma”, “Eski köye yeni adet getirme” kültürü devam ediyor. DNA’larımızda hâlâ teknoloji üretmek yok.
Türkiye’ye düşen rol, erken aşama iş fikirlerine, teknolojiye ve araştırma geliştirme faaliyetlerine ağırlık vermektir. Bu noktada görev iş dünyasının yanı sıra devlete, üniversitelere ve erken aşama yatırım yapan yatırım enstrümanlarına düşüyor.
Osmanlı’dan beri endüstrileşmeyi ıskalayan Türkiye’nin artık bu şeytanın bacağını kırması lazım.