Bankalar halktan topladıkları tasarrufların bir bölümünü rezerv olarak Merkez Bankası’na yatırmak zorunda.
Bu uygulama dünyanın hemen hemen her ülkesinde var.
Bizde rezerv oranı Türk Lirası tasarruflarda yüzde 6, döviz cinsinden tasarruflarda ise yüzde 11’dir. Bankalar, tasarruf mevduatınıza yatırdığınız her 100 liranın yüzde 6’sını, her 100 doların yüzde 11’ini Merkez Bankası’na vermek zorundadır.
Finansal krizin Türkiye’ye gelmesinden sonra bankalar, hükümetten, “karşılık” olarak bilinen bu rezerv yüzdesinin düşürülmesini istediler. Bu istek makuldur. Hatta, bankalar talep etmeden yapılması gerekirdi.
Nitekim, üç gün önce, Çin Merkez Bankası, rezerv oranlarını aşağıya indirdi. Financial Times’a göre, bu hareketin amacı, “ihracat taleplerindeki düşüş ve gayrimenkul piyasasının krize girmesi dolayısıyla sendeleyen işadamlarına kredi vermek üzere bankaların kasasında bulunan para miktarını çoğaltmaktı.”
Hiçbir şey yapılmıyor
Türk bankaları Çin’den daha kötü ekonomik koşullarda faaliyet gösteriyorlar, onların da “sendeleyen işadamları”na kredi vermek için kaynaklarını güçlendirmeleri gerekiyor. Buna itiraz edebilecek herhangi birinin bulunacağını sanmıyorum.
Başbakan dışında, tabii.
Gazetelerin yazdığına göre, o bir banka genel müdürüne: “Karşılığı düşürürsem bunu işadamlarına kredi olarak verecek misin?” diye sormuş. Bankacı da “Hayır” diye cevap vermiş.
Türkiye’de, böyle bir soruya böyle bir cevap verecek kadar salak bir banka genel müdürü olduğuna inanmıyorum. Ama Başbakan’ın bankaların rezerv oranının inmesinden elde edilecek nakdi ceplerine atacaklarını varsayacağına kolaylıkla inanabilirim. Bu, onun kafa yapısına çok uygun.
Erdoğan bir yandan bankaları kredi musluklarını kıstıkları için azarlıyor. Diğer yandan açmak için hiçbir şey yapmıyor. Azarla, istediğini yaptıracağını sanıyor. Ya da “Devlet bankalarını devreye sokarım” gibi ancak cahillerin inanabileceği tehditlerde bulunuyor.
Kim kimi fonluyor?
Erdoğan, bankacılık istatistiklerine bakarsa, şöyle bir şey görecek: Özel bankalar kasalarında bulunan tasarrufların tamamına yakın bir bölümünü kredi olarak müşterilerine veriyorlar. Devlet bankaları kasalarında bulunan tasarrufların büyük bir bölümüyle hazine tahvili alıyorlar. Bankalar Birliği’nin verilerine göre, haziran ayında Akbank, İş Bankası ve Yapı Kredi mevduatlarının yüzde 88’ini kredi olarak verdiler. Bu ortalama, üç devlet bankasında yüzde 63 idi.
Türkçesi: Özel bankalar özel sektörü fonlarken devlet bankaları devleti fonluyor.
Tasarruflar azalıyor, yabancı kaynaklardan elde edilen fonlar kuruyor, ekonomi yavaşlıyor. Şüpheli alacakların oranı yükselme eğiliminde. Tepki olarak bankalar kredi musluklarını kısmaları doğal. Dünyanın her yerinde aynı şey oluyor.
Korku eskiden dağları bekliyordu, şimdi bankaları bekliyor. Hükümetlerin bankalara milyarlarca dolar/sterlin/euro sermaye pompalamasına rağmen ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde bile banka kredisi almak çok zor.
Bizde bırakın sermaye desteği yapmayı, hükümet bankalara ait fonları bile onlara iade etmeye yanaşmıyor. Başbakan’dan hemen her gün azar ve hakaret duymak da cabası.