Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gazeteleri internette okumak hoşuma gitmiyor. Eski modayım. Elim kâğıt tutsun, burnum mürekkep konusu alsın isterim. Bu nedenle Financial Times’ın paralı internet sitesine abone olmama rağmen İstanbul’da olduğum zamanlar kâğıt baskısını da satın alıyorum.
Fakat zamanımın bir bölümünü Kıbrıs’ta geçirmeye başladığımdan beri internete mahkûm oldum, diyeyim. Sabah ve Hürriyet dışında İstanbul gazeteleri adaya bir gün geç geliyor. Sabah ve Hürriyet de o kadar iştah açıcı değil, çünkü pek heyecanlı olmayan taşra baskılarını yolluyorlar.
Gazeteleri internette okumak bana ilginç bir şey öğretti: Birkaç istisna dışında, büyük gazetelerin kâğıt baskılarıyla internet nüshaları arasında büyük farklar var. O kadar ki, örneğin Milliyet ile milliyet.com.tr’nin ayrı gazeteler olduğunu bile söyleyebilirsiniz.
Aradaki fark internet ile gazete okuyucusu profillerinin farklı olmasından kaynaklanıyor. Daha doğrusu, gazetenin internet versiyonu için farklı bir okuyucu kitlesine gitmekten, planlı bir şekilde değişik bir okuyucu kitlesi yaratmaktan...
Bütün davranışları ölçüldüğü için internette gazete okuyan ortalama kişinin ne istediğini biliyoruz. Onun aradığı içerik, verdiği tepki, okumak için harcadığı zaman, aradığı derinlik farklı. Gazeteye çok az zaman harcıyor. Gazeteyi açtığı zaman karşısına çıkan ekrandan başka bir şeye bakmıyor.
Sabah yedi civarında internete konulan gazete gün boyu değişir. Belirli sayıda tıklama almayan haberler hemen kaldırılıp yerlerine başkaları konulur. Gün içinde gazetenin kâğıt baskısıyla internet versiyonunun arasındaki makas açılır.

Reklam için kâğıt cazip
İnternet editörleri belirli bir okunma sayısına erişmemiş haberleri daha yenileriyle değiştirir çünkü amaç mümkün olduğu kadar çok “trafik” elde etmektir. Daha çok reklam almak buna bağlıdır.
Gazete ile internet okuyucusunun farkını en iyi belli eden rakamlardır. Milliyet’in baskı sayısı 200 bin ise milliyet.com.tr’nin aldığı günlük ziyaretçi sayısı 1,7 milyondur.
Ama bu farkı reklam gelirlerinde görmüyoruz. Reklam için gazetelerin kâğıt baskısı hâlâ internetten cazip olmaya devam ediyor. İnternet basın sektörü reklam gelirlerinin sadece yüzde yedisini alıyor. Bu da reklam vericilerin internet trafiğine pek önem vermediği anlamına geliyor.
Daha çok trafik elde etmek için gazetenin orijinal çizgisinden sapıldığında ister istemez rota daha hafif bir çizgiye kayar. O çizgi de, anlaşılan, reklam vereni pek çekmiyor.
O zaman bu trafiğin faydası ne? Gazeteler kendilerini internete aktarırken orijinalden bu kadar çok sapacaklarına oldukları gibi kalsaydılar şimdi aldıklarından daha az mı reklam alacaklardı?