Türkiye’nin Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde çoğunluktan koparak İran’a karşı uygulanacak ambargoya karşı oy kullanması oluşum halindeki bir gerçeği kristalleştirdi.
Türkiye artık ABD ve Avrupa’nın bütün dış politika konularında desteğine güvenebileceği, kolaylıkla manipüle edilen, uysal ve sadık bir müttefik değil.
AKP en sonunda Soğuk Savaş’ın sona erdiğini fark etti ve dış ilişkilerinde bunun yarattığı hareket özgürlüğünü kullanmaya başladı.
Bu gelişmeyi etkileyen birkaç başka önemli unsur daha var.
Bunlardan biri Fransa, Almanya ve Avusturya gibi kibirli Avrupa ülkelerinin küçük düşürücü bir stille Türkiye’yi dışlamalarıdır.
Bir diğeri ise AKP’nin İslami eğilimi ve bunun neredeyse otomatik olarak beraberinde getirdiği İsrail ve Amerikan düşmanlığıdır.
AKP’nin dış politikasını sık sık soğukkanlı rasyonellikten uzaklaştırıp bağırma-çağırmalı duygusallığa taşıyan, hakkında şüpheler uyandıran neden bu unsurdur.
Amerika’nın ambargodan esas amacı İran’ın bileğini bükerek onu müzakere masasına getirmek değildi. Güvenlik Konseyi’nden oybirliği ile bir karar çıkararak mollalara dünyanın tek vücut halinde İran’ın nükleer emellerine karşı olduğunu göstermekti. Türkiye, Brezilya ile birlikte ambargoya karşı çıkarak, Obama ve Hilary Clinton’ın çok büyük önem verdikleri bu hamlenin altını oydu.
Bunun şu anda kestirilmesi mümkün olmayan bir bedeli olacak.
Türkiye’nin ABD ile ilişkileri durdurulması zor bir kötüleşmenin başlangıcında olabilir. İsrail’le ilişkilerin tedrici olarak dibe vurmasına benzer bir süreç Washington ile de yaşanabilir.
Bunun tetiği artık yakın bir olasılık haline gelmiş olan Ermeni Soykırım Yasası’nın Kongre’de yasalaşması olabilir.
Dış politikada her şey karşılıklıdır.
Türkiye ABD ve Avrupa’nın sadık bir müttefiki iken ABD ve Avrupa da Türkiye’nin sadık müttefikleri idiler. AKP Türkiye’yi yavaş yavaş bağlantısız bir konuma sokarken bu desteği kaybetmeyi risk ediyor. Bunun Türkiye’nin ne kadar çıkarına olduğunu Erdoğan’ın iyi hesapladığını sanmıyorum.
Türkiye’nin İran’ın lehine oy kullanması mollaların atom bombası yapmayacağı varsayımına dayanıyor. Dünyada bu varsayıma inanan, Çin ve Rusya dahil, hiçbir ülke yok. Yarın Tahran bir nükleer deneme yaparsa Türkiye’nin, AKP’nin savunması ne olacak? Nükleer mollalara karşı kimin nükleer şemsiyesinin altında saklanacak?
AKP, İsrail’e karşı Hamas’ı tutarak Suriye ve İran’ın beğenisi kazandı. Bütün dünyaya karşı İran’ı tutarak da mollaların ve Hamas’ın beğenisi kazandı.
İçeride de yılların ezikliğini ve aşağılık kompleksini taşıyan bir çoğunluk bu kafa tutmalara bayılıyor.
Ama bunlara büyük dış politika kazancı denebilir mi?
Tarih, dış politikada durup dururken büyük oyunlar çevirmeye kalkanlardan her zaman şüphelenmek gerektiğini söylüyor.