Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Amerika’da ekonomiyi iyileştirmenin yolunun ülkenin “yaşayan ölü” bankalarını millileştirmekten geçtiğine dair akım güçleniyor.
Bu tezi destekleyenlerin arasına eski Merkez Bankası (FED) Başkanı Alan Greenspan da katıldı. Özel sektörcülüğün piri sayılan Greenspan, bir gazeteye verdiği demeçte, “Hızlı ve düzenli bir yeniden yapılandırma gerçekleştirmek için bazı bankaları geçici olarak kamulaştırmak gerekebilir” dedi.
Amerika’nın en büyük 50 mali kurumun çoğu iflas durumdadır.
Bankaları bu duruma düşüren, alacaklarının büyük bir bölümünün “şüpheli” hale gelmesi, değer kaybetmesidir.
Şüpheli alacak, borçlu acze düştüğü için geri alınamayan veya kısmen geri alınabilen alacaktır. Şüpheli alacak alacağın çoğunu teşkil ettiğinde banka sermayesini tüketmiş olur, yani teknik olarak batar.
Bu durumdaki banka yeni kredi vermez veya vermeye çekinir. Bankaların kredi verme yeteneğinin zayıflaması ekonomin çarklarını yavaşlatır.

Sorun, konut kredilerinde
Ekonominin canlanabilmesi için bankaların yeniden yapılandırılması, kredi kanallarının açılması gerekir. Bunun olması için de (1) bilançolardan şüpheli alacakların ayıklanması, (2) sermaye takviyesi yapılması gerekir.
Bankalar kendi kendilerini düzeltmez mi? Neden devletin onlara el koyup yeniden yapılandırması gerekir?
Amerikan bankalarının şüpheli alacaklarının büyük bir bölümü doğrudan veya dolaylı olarak konut kredilerinden kaynaklanmaktadır. ABD’de herkes, Bill Gates değilse, banka kredisiyle konut alır. Konut fiyatları beş yılda ikiye katlandı. Bir buçuk yıl önce patlak veren kriz, konut fiyatlarını çökertti, konut kredisi alan birçok kişiyi banka borçlarını ödeyemez duruma düşürdü.
Örnekle anlatmak gerekirse: Banka defterlerinde 100 dolar olarak görünen bir konut kredisinin gerçek değeri belki de 50 dolar veya 50 doların altındadır. Çünkü kredinin kefaleti olan konutun değeri düşmüştür.
Kriz dolayısıyla, satışa çıkarılsa satılması mümkün bile olmayabilir.

Zehirli varlıklar satılacak
Normal koşullarda bu tür alacakların da piyasası vardır. Ama bankalar satmaya istekli değil.
Bu aşamada şüpheli alacaklar büyük bir iskontoyla satılacakları için büyük zarar yazmak kaçınılmazdır. Bu yolu seçmek bir anlamda sermayenin tükenmiş olduğunu resmen tescil etmek, iflas bayrağını dikmektir.
Anlaşılabilir nedenlerle, hiçbir banka bunu yapmaya gönüllü değil.
Bu operasyonu sadece devlet yapabilir. Eğer beklenen olursa, 1992’de İsveç’te, 2001’de Türkiye’de olduğu gibi, kötü bankalar kapatılacak. “Zehirli varlık” diye bilinen şüpheli alacaklar, gene Türkiye’de olduğu gibi, piyasa fiyatından özel sektöre satılacak. Zehirli varlıkların yükünden kurtarılan “iyi” bankaların sermayeleri takviye edilecek. Temizlik harekâtı tamamladıktan sonra sağlığına kavuşan bankalar özel sektöre yeniden satılacak
Bu ne zaman olur? Bence bu iş, geç değil erken, yavaş değil çabuk yapılacak.