Yüz milyonlarca dolara mal olan Formula 1 iflas etti. Ilısu Barajı’nın temeli üç yıl önce atıldı ama inşaat başlamadı ve hiç başlamayabilir.
Milyar dolarlık AWACS erken uyarı uçakları belki ordunun bu güne kadar satın aldığı en gereksiz araçlardır.
Nükleer Enerji Santralı ihalesi bir fiyaskoya dönüşmek üzere.
Türkiye-Suriye hududunu mayınlardan temizleme işi çıkmaza girecek.
Büyük zaman ve para kaybına neden olan bu projeler, AWACS hariç, AKP hükümetine aittir. Ama herhangi bir başka hükümet dönemine de ait olabilirlerdi. Çünkü bu kara delikleri yaratan hastalıklar siyasi sistemin tamamında var ve devlet yapısının da kalbindedir.
Övünülecek bir şey yok
Nedir bunlar? Rant iştahı. İşi bilmemek. Örgütlenme becerisinden yoksunluk.
Ahlaksızlık ve/veya akılsızlık da diyebiliriz.
Yukarıda saydığım beş işin beşinin de çıkmaza gireceğini iş başlamadan defalarca yazdım.
Bundan kendime bir övünme payı çıkaramam. Çünkü herhangi bir meraklı kişi, benim gibi, kısa bir araştırmadan sonra, hepsinin kof çıkacağını öğrenebilirdi.
O kadar açıktı ki her şey, kör olmamak yetiyordu.
700 yıllık devlet geleneğimiz var diye övünüyoruz ama övünülecek bir şey yok. Çünkü, bir arkadaşımın dediği gibi, “bal tutanın parmağını yaladığı”, “gemisini kurtaran kaptanların” dümeni hiç bırakmadığı bir gelenektir bu.
Morarıncaya kadar övün, çalış, güven. Kafalar böyle kaldıkça bu maratonun çıkış noktası ile varış noktası aynıdır: Geri kalmışlık.
Batı’nın bu işleri iyi yapma alışkanlığına sahip ülkelerinde büyük harcama gerektiren, tartışmalı projeleri yürürlüğe koymadan önce konu incelenir ve hükümete veya meclise rapor sunulur.
Partiler üstü saygı ve güven
Raporu hazırlamak üzere bir kurul kurulur. Başına ülke veya, varsa, dünya çapında saygınlığa sahip, siyaset dışından bir kişi getirilir.
Konunun uzmanı olmak dışında bu kişilerin en büyük özelliği onlara duyulan “partiler üstü” saygı ve güvendir.
Tema Vakfı’nın kurucularından Hayrettin Karaca’yı, eski Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’yi, işadamı Bülent Eczacıbaşı’nı böyle tiplerin örnekleri olarak gösterebilirim.
İngiliz hükümeti için iklim değişikliği konusundaki raporu yazan ekonomist Nicholas Stern de böyle bir insandı.
Özellikle çok tartışmalı bir konu olan nükleerde bu yola gidilmesi şarttı. Ama gidilmedi. Çünkü kamuoyunu ikna etmek otoriter huylu yöneticilerin kaygıları arasında değil.
Her şeyi yapmanın doğru yolunun ne olduğu sır değil, biliniyor. Sır olan, veya olduğu sanılan, bunların neden Ankara’da bilinmediği veya bilmenin işe gelmediğidir.
İlgilenenler nükleer konusunda yapılan acınası hataları yarınki yazımda okuyabilirler.