Bazı yerleri yazıp tanınmasına katkıda bulunmaya elim gitmez. Betona teslim olmamış, doğal yapısını korumuş bölgeleri, bir kıskançlıkla kendime ya da benim gibi düşünen deniz ve doğa dostlarına saklama bencilliği değildir bu. Doğa sevgisini içinde hissedenler, mutluluğun ve sevginin paylaşıldıkça çoğalıp büyüdüğünü bilirler.
Ama ne yazık ki, ülkemizde gözü dönmüş öyle bir lobi vardır ki temiz bir deniz, henüz tam keşfedilmemiş bir doğa parçası, orman ve yeşil gördü mü hemen ağaçları kesmeyi, koca koca beton binaları dikmeyi hayal ederler. Genellikle de bu hayallerini başarırlar. Kimi zaman, büyük beton binalarla işgal yerine birkaç ikoncan çıkartması ve sosyete akını yöntemiyle, o güzelim sakin beldeyi doğallıktan uzak, vıcık vıcık bir kültürle perişan ederler. Güzelim Göcek, Türkbükü gibi sakin beldelerin ne hale geldiği bunun en güzel örneklerinden sadece ikisidir.
Üzerine titrediğimiz, gözümüzün bebeği gibi baktığımız yerlerin önemli bir kısmında ise kimi zaman kasten, kimi zaman vurdumduymazlık ve cehalet sonucu orman yangınları çıkar.
Yangın fikrimi değiştirdi
Denizciliğin en keyifli yanı, kirletilmemiş temiz denizlerde yelken yapmak, beton canavarına teslim olmamış, etrafı ağaçlarla, ormanlarla çevrili koylarda demir atıp gecelemektir. Türkiye’nin en büyük zenginliklerinden biri de, çoğu bölgede denizlerinin ormanla buluşması, öpüşüp koklaşmasıdır. Denizlerimiz, temizliği ile olduğu kadar çevresinin bakirliği, betona teslim olmamışlığı ve ormanlarıyla güzeldir.
Ne yazık ki geçtiğimiz hafta çok kötü bir haftaydı. Önce Milas’ta uzun süren bir orman yangını çıktı. Ardından Datça, Foça ve son olarak da Seferihisar’da ciğerlerimiz yandı tutuştu. Seferihisar’da dört gün içinde üç ayrı yerde yangın çıkartıldı. Bölge orman yetkililerinin değerlendirmesine göre, bu yangınlar teröristlerin işi... Zaten Foça’da yangını çıkardığı iddia edilin bir de terörist yakalandı. Bir denizci olarak bu yangınlara neden olanları lanetliyorum.
İşte bu nedenlerden ötürü bazı yerleri yazmaya elim gitmez. Özellikle son zamanlarda, Hisarönü Körfezi ile Seferihisar Sığacık’ı yazmaktan korkar olmuştum. Son iki yıldır Hisarönü Körfezi de keşfedildi. Çok sayıda insan ve Göcek’te konuşlanmış büyük motoryatlar Selimiye’ye, Orhaniye’ye akın ettiler. Özellikle bu sene, üstelik çevre koruma bölgesi olmasına rağmen, seçimden de cesaret alan kişiler tarafından kimi kaçak kimi
kılıfına uydurulmuş inşaat faaliyetleri aldı başını gitti.
Sığacık için ise umutluydum. Çünkü Seferihisar gerek Belediye Başkanı Tunç Soyer’in girişimleri, gerek halkın tercihi ile Dünya Citta Slow (Sakin Kentler) Birliği’ne üye olmuştu. Halkın desteklediği bu girişim sonucunda doğal yapıyı, geleneksel kültürü çekirge sürüsü gibi talan eden zihniyet Seferihisar’a ve özellikle Sığacık’a giremezdi. Ancak felaket bu kez orman yangınıyla geldi. Bu yangın üzerine Sığacık’ın güzelliklerini yazmaya karar verdim.
Sığacık’ın inci kolyesi
Sığacık Körfezi, İzmir’in güneyinde yer alıyor. Körfezin iç noktasında Sığacık Mahallesi Seferihisar’ın şirin bir beldesi. Sığacık, antik dönemin 12 İyon Kenti’nden biri olan Teos’a 1 kilometre mesafede kurulmuş. Osmanlı’da Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nden kalma kale içi ve buradaki yerleşim, bozulmadan günümüze kadar gelmiş. Sığacık’ta gerek kale içinde, gerek hemen sahilde kurulan üretici pazarlarında satılan organik sebze ve meyvelerin tadına doyum olmuyor. Sahilde yer alan balıkçılarda, taze balık ve deniz ürünleri bulmak mümkün.
Geçtiğimiz yıl hizmete açılan Teos Marina’yı gezip görmüştüm. Tekrar gittim dolaştım. Marina, her havaya kapalı bir güzel yerleşim yerinin inci kolyesi gibi olmuş.
Marinanın müdürlüğüne, Marmaris’ten tanıdığım Burak Köylübay gelmiş. 29 yaşında, genç, girişken ve heyecanlı bir marina müdürü. Geçtiğimiz yaz sezonu başında açılır açılmaz yüzde 30 doluluk oranı yakalayan marinada doluluk yüzde 65’e ulaşmış durumda. Karasal alanlarda ise açılışta birçok dükkan boş iken bu yıl çok sayıda market, restoran, mağaza faaliyete geçmiş, dükkanlarda da yüzde 70 seviyesinde doluluk oranı yakalanmış. Kısa sürede bu oranlara ulaşmak başarı.
Sakinlik için ideal
Marinanın açılışının birinci yılında da, Uluslararası Yat Limanları Birliği’nden (THYA) 5 Altın Çıpa ödülünü almışlar. Marina denizde 480, karada 80 tekne kapasiteli. Marinanın küçük tekneler için ise ayrı bir güzelliği var. Marina içinden denize akan derede oluşturulan kanalda, boyu 5 metreye kadar olan sandallar için de 50 teknelik bağlama yeri bulunuyor. Marinanın bir diğer avantajı da, gümrük kapısının bulunması... Yatçılar, kısa süre içinde pasaport ve gümrükte giriş çıkış işlemlerini yapabiliyor.
Sığacık, Ayvalık ve Çeşme ile birlikte, temmuz ve ağustos aylarındaki sıcaklarda güney yerine kuzey ve orta Ege’de dolaşmayı önerdiğim yerler arasında geliyor. Sığacık Körfezi’nde başta Kokar olmak üzere, çeşitli havalara kapalı, bakir ve çok güzel koylar bulunuyor. Bu koyların önemli bir kısmına karayolu ile ulaşım bulunmadığından sakinlik arayan denizciler için ideal bir körfez.
Teos Marina’dan İzmir’e ve havaalanına karayolu ile 40 dakikada ulaşılıyor. Deniz yoluyla ile de Çeşme’ye 37, Kuşadası’na 33, Yalıkavak’a 88 mil mesafede...
KAPTANIN MUTFAĞINDAN
Asma yaprağında levrek
Sığacık, Sakin Kent olduğu için burada hemen her yerde çok çeşitli özgün ve lezzetli yemekler bulmanız mümkün. Marina içindeki Riparo Balık Lokantası’nda yediğim asma yaprağında levrek, güzel bir denemeydi. Balığı pişirirken suyunu kaçırmamak önemli... Levrek balığının içi temizlendikten sonra bir bütün olarak iki-üç kat asma yaprağına sarılıyor ve fırına veriliyor. Balık bir taraftan hiç kurumadan kendi öz suyu ile pişerken, diğer taraftan da asma yaprağının mayhoş lezzetini alıyor.