Turizmin en büyük sivil toplum kuruluşu TÜRSAB’ın Başkanı Başaran Ulusoy: “Ucuz turizm ülkesi olmaktan kurtulmanın en iyi yolu çevreyi korumak”
Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Başaran Ulusoy, turizmin en büyük sivil toplum örgütü başkanı olarak her fırsatta, temiz deniz ve temiz çevre olmadan, denizi ve ormanları korumadan turizmin gelişemeyeceğini vurguluyor. Turizmi geliştirme adına bakir koyların ve ormanların yok edilmesine, beton yığınları ile işgaline karşı büyük mücadele veriyor. Geçtiğimiz günlerde karşılaştık. Yat turizmi hakkındaki görüşlerini sordum. Bir dokundum, bin ah işittim. İşte satır başları ile Başaran Ulusoy’un tespitleri...
*Sekiz yıldan fazla balık çiftlikleri ile uğraştım... Bir nebze olsun çözüm geldi ama yeterli değil. Hâlâ balık çiftliklerinin nerelerde olması gerektiğini, Tarım Bakanlığı’na da Çevre Bakanlığı’na da anlatamadık.
*Bakir koyları turizme açacaklarmış... Ne demek bu? Orası zaten yat turizminin en gözde merkezleri... Oraya gelen turistler, beş yıldızlı tatil köylerine ve otellere gelen turistlerden katbekat fazla para harcıyor. Türkiye’nin ve dünyanın en güzel yat turizmi parkurlarından Gökova’nın başlangıcındaki iki koya, otel ve tatil köyü yapmayı düşünüyorlar. Göcek, Hisarönü Körfezi gibi koruma altına alınmış alanlardaki korumayı kaldırmayı planlıyorlar. Bunları yapmak hem turizme ihanettir, hem de çevreye. Eğer buralarda otel yapan olursa, o güzelim doğaya betonu hançer gibi saplayan olursa, beddua ediyorum. O otel ve o beton yığını, oraya otel yapanın da yaptıranın da mezarı olur inşallah...
*Kitle turizmini daha da geliştirmek istiyorsanız, bu tesislerin dört ila altı ay değil 10-12 ay açık kalmasını sağlayacak politikalar geliştirmemiz lazım. Bunları yapmadan, kitle turizmine yönelik yeni tesis yapmak, Türkiye’yi daha da ucuzlatır. Bizim yapmamız gereken, turist sayısını artırırken, turistin harcadığı parayı da artırıp Türkiye’yi ucuz ülke olmaktan çıkarmak.
* Türkiye’yi ucuz ülke olmaktan çıkarmanın en iyi yolu çevreyi korumak, yat turizmini geliştirmek. Ayrıca termal turizm, sağlık turizmi, inanç turizmi, kongre turizmi gibi alanlara eğilmek gerek. Turizmi, Anadolu’ya yaygınlaştırmamız lazım. Bakir koyları beton yığınına dönüştürmek yerine, Anadolu’da otel ve tesis yatırımı yapmalıyız. Bunları yaparsak sadece turizm gelirlerini artırmakla sınırlı kalmayız, Anadolu’da da kalkınmanın, istihdamın, önünü açarız...
KAPTANIN MUTFAĞINDAN
Skarida Saganiki
Geçenlerde Selanik’e gitmiştim. İzmir’deki Birinci Kordon’un doldurulmadan önceki haliyle ikizi olan kordonunda oturup sahanda karides yedim. Onlar “skarida saganiki” diyorlar... Jumbo karidesler bir dakika kadar kaynayan suya atılıyor. Kafası ve kuyruğu kalacak halde kabukları ayıklanıyor, sırtındaki siyah şerit halindeki iç organları temizleniyor. Bir sahanda, zeytinyağında, halka halka kesilmiş soğan, küp şeklinde kesilmiş bolca domates, iki diş sarımsak, biraz yeşil biber ve maydanoz sapı soteleniyor. Tuz ve karabiber atılıyor. Domatesler suyunu salınca karidesler atılıyor ve iki-üç dakika daha pişirilip servis ediliyor. Benim teknede yaptığım ise biraz daha farklı. Onu da önümüzdeki hafta aktarırım.