Meriç Köyatası

Meriç Köyatası

merickoyatasi@hotmail.com

Tüm Yazıları

İspark, İstanbul’da tekne bağlama yerleri kapasitesini artırıyor. İstanbul’un daha denizci bir kent olabilmesi için bu çalışmaların yanı sıra, sahil dolgu alanlarında küçük tekneler için park yerleri ayrılmasını öneriyorum

Denizci bir İstanbul için

* Yüzer iskelelerin sahilden belli mesafede olması nedeniyle teknelerden kaynaklı
deniz, çevre ve görüntü kirliliğine son verildi.

* Tekne Parklar ile Boğaz’ın dokusu korunarak, deniz suyunun temiz kalması sağlandı.

* Uygulama ile tekne halatlarının sahildeki babalara gelişigüzel bağlanarak vatandaşın geçişini engellemesi önlendi.

Haberin Devamı

* Tekne Park sisteminde; ofis hizmetleri (genel enformasyon, meteoroloji bilgileri, haberleşme vb.), genel hizmetler (su, elektrik, duş vb.), güvenlik ve teknik servis hizmetleri sunuldu.

* Tekne Parklar’dan kısa süreli bağlanmak isteyen tekne sahipleri de yararlanabiliyor. Haftalık, aylık ve yıllık abonelik hizmeti veriliyor.

* 16 metreye kadar olan tekneler Tarabya’da, 30 metreye kadar olan tekneler ise İstinye’de bağlanıyor.


Denizci bir İstanbul için

İspark, Tarabya ve İstinye’de toplam kapasitesi 700’ü bulan çok güzel tekne bağlama yerleri yaptı. İstanbul kıyılarında hedef 5000 tekne bağlama kapasitesine ulaşmak...

Denizci bir İstanbul için

Raf sistemi ile bir dönümlük alana 350 tekne sığdırmak mümkün. Bu sistemle, sahildeki dolgu alanlarına çok ekonomik şartlarda, çok sayıda tekne park etmek mümkün olabilecek.


Mayıs ayının sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İspark tarafından düzenlenen uluslararası bir sempozyumda, İstanbul’un ulaşım ve park sorunları tartışıldı. Büyük kentlerde tekne bağlama sorunları ve çözüm önerileri konusunda da benden bir tebliğ sunmamı istediler. İspark, İstinye ve Tarabya’da çok güzel tekne bağlama yerleri yaptı. Bebek’te çalışmalar sürüyor. Boğaz’da ve İstanbul’un kıyılarında 5000 tekne bağlama kapasitesi hedefliyorlar.
Özellikle şunu kabul etmeliyiz. Amatör denizcilik, sadece üst düzey gelir gruplarındakilerin, zenginlerin yapabileceği bir hobi ya da spor değil. Öncelikle bu önyargıyı kırmalıyız.

Sahilde mangal yapıyoruz
Bugün İstanbul’da da İzmir’de de küçük bir tekne alıp da akşamüstü iş çıkışı ya da hafta sonu bir yelken yapayım, denize açılıp stres atayım diyebilme gücüne sahip çok sayıda insan var. Ama bu insanlar tekne bağlayacakları yer olmadığı için denizle buluşamıyor.
Yatçılık, amatör denizcilik, yelkencilik, amatör balıkçılık bir lüks değil bir yaşam biçimidir, kültürdür. İkinci el otomobil fiyatına hatta daha düşük fiyatlara insanların denize açılma, denizden faydalanma olanakları vardır. Ama tek bir şartla... O da teknesini nereye bağlayacağı şartına bağlıdır. Bunun için marinaların yanı sıra, özellikle küçük tekneler için dünyanın birçok ülkesinde uygulanan raf sisteminin ülkemizde de belediyeler aracılığı ile uygulanmasını öneriyorum. Bu önerim İspark yetkilileri tarafından ilgiyle karşılandı. Sahil kesimindeki diğer belediyelere de aynı çağrıyı yapıyorum.
İstanbul’da Bakırköy’den Yenikapı’ya kadar, Caddebostan’dan Pendik’e kadar sahil şeridi dolduruldu. Çok geniş bir sahil bandı yeşillendirildi. Kent mobilyaları kondu. Aynı şekilde İzmir’de tüm Körfez sahil bandı ile çevrildi. Geniş bir yeşil alanda insanlar yürüyüş yapıyor, çekirdek çitliyor, çay içiyor. Hatta İstanbul’da halkımız hafta sonları deniz kıyısındaki bu alanlarda mangal yakıp piknik yapıyor.
Kilometrelerce uzanan sahil bandında, halkın denizle iç içe olmasını, denizle haşır neşir olmasını sağlayacak hiçbir düzenleme yok.
15 milyon nüfuslu İstanbul’da ağzına kadar dolu dört marina ile İsparkın yaptığı İstinye ve Tarabya var.

Haberin Devamı

Denizci bir İstanbul için

Amsterdam’da hemen hemen her ailenin bir teknesi var. Limana gelen okul gemisini halk böyle karşılıyor. Neden İstanbul ve İzmir böyle olmasın?

Haberin Devamı

Türkiye’de 2700 kişiye bir tekne düşüyor
Halkın denizle buluşması için ille de marina ya da balıkçı barınağı yapmaya gerek yok. Marinalar da yapılmalı ama marinalar ekonomik nedenlerden ötürü küçük tekne bağlamak istemiyorlar. Ama insanların, boyları 5 ile 8 metre arasındaki teknelerle denize açılabilmesi için sahildeki dolgu alanlarına belediyelerin birer rampa yapmaları, teknelerin, treyler üzerinde karada park etmeleri için park alanları tahsis etmesi, karada daha az alanda daha çok teknenin park etmesi için raf sistemi kurması gerekiyor.
İngiltere ve İtalya’da 100 kişiye bir tekne, Amerika’da 135 kişiye bir tekne düşerken, bizde 2700 kişiye bir tekne düşüyor. Kuzey Avrupa ülkelerinde deniz kıyısı kentlerde neredeyse hemen her ailenin bir teknesi var. İstanbul’da kayıtlı tekne sayısı 8500 civarında. Nüfusu ise bilinmiyor. 15 milyon nüfus deyip 4 milyon aile üzerinden hesap edersek, 470 aileye bir tekne düşüyor.

Ekonomik bir çözüm: Raf sistemi
Raf sistemi, Amerika ve Avrupa’da oldukça yaygın. Özellikle raf sistemi, kıyı bandında küçük bir alanda çok sayıda teknenin güvenli park etmesini sağlıyor. Bu sistemi Türkiye’ye
ilk olarak inşaatı yeni Beylikdüzü’ndeki West
İstanbul Marina getirdi.
Maliyeti ise oldukça düşük. Boyu 140 metre eni 7 metre olan
bir alana (Yaklaşık 1 dönüm ediyor) kurulacak raf sistemi ile
7 metreye kadar 360 tekne, karada güvenli bir şekilde park edebiliyor. Bu sistemin maliyeti ise en fazla 500-600 bin lira... 200 bin liraya tekneleri raftan alıp indirecek forklift yapıyorsunuz. 25-30 bin liraya çelik hasıra beton döküp denize iniş rampası yapıyorsunuz. 300 bin liraya da çelik konstrüksüyondan rafları yapıyorsunuz. Teknelerin karada, üçüncü şahıslara karşı güvenliğini sağlamak için de bu alanın etrafını çitle çeviriyor, fiberden bekçi kulübesi koyuyorsunuz.
Hepsi bu kadar...
İlk başlangıçta hiç raf sistemine girmeden, sadece 25-30 bin liralık yatırımla rampa yapılması, insanların küçük teknelerini küçük treylerler üzerinde kıyı bandında park etmelerini sağlayan, etrafı tel örgü ile çevrili güvenli park alanları tahsis edilmesi de yeterli olabilir. Bu tür bir uygulamada kıyı bandında tahsis edilecek 5 dönümlük bir alana yaklaşık 80 ile 100 tekne treyler ile park edebilir.
İnsanlar, nereye koyacaklarını bilemedikleri için küçük bir tekne alma fikrinden vazgeçiyorlar. Kıyı bölgelerimizde bu tür projelerin hayata geçmesi halinde, küçük tekne imalat sanayisinde de çok büyük bir gelişme yaşanacağı, büyük bir istihdam olanağının doğacağı da ortada...

Cetvelle çizilmiş gibi dolduruluyor
Bir de şu var... Maalesef ülkemizde kamu otoritesi, sıkıştığı zaman denizi doldurup alan kazanma arayışına giriyor. Sahil, cetvelle çizilmiş gibi dolduruluyor. Oysa dolgu yaparken girinti ve çıkıntılar dikkate alınsaydı kendiliğinden çok sayıda barınak da ortaya çıkacaktı... Hem Kartal’da, hem de Zeytinburnu tarafında, deniz doldurularak çok büyük kara alanları elde etme projesine başlandı. Bu dolgu alanları içinde, mendirekler planlayıp çok sayıda irili ufaklı bağlama yerleri düşünülürse, kendiliğinden ciddi bir tekne bağlama kapasitesi ortaya çıkar. Tabii bunları ille de beş çıpalı marina gibi düşünmemek de gerekir. Beş çıpalı marinaların yanı sıra, her bütçeye uygun şartlarda hizmet veren mütevazı ama güvenli bağlama yerleri olarak planlamak amatör denizciliğin gelişimine büyük katkı sağlar. n