YazarlarMerhamet ve minnet

Merhamet ve minnet

24.10.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Merhamet ve minnet

Merhamet ve minnet


Bugün bu iki kavrama yönelik düşüncelerimi ve kızgınlık ağırlıklı duygularamı paylaşmak istiyorum sizlerle. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre "merhamet", bir kimsenin veya başka bir canlının karşılaştığı kötü durumdan duyulan üzüntü, acıma; "minnet", yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu sayma, gönül borcu demek.
Ağlayan bir çocukla karşılaştığınızda, hüzünlü bir yüze baktığınızda, kişilik kompleksleri ile boğuşan ve hem diğerlerini hem de kendini hırpalayan bir insan gördüğünüzde, soğukta çadırın içine büzüşmüş insanlarla karşılaştığınızda, içiniz acır. İnsan olan, var olanı görmezden gelmez, dönüp gitmez ya da uyumaz. Paylaşır, acıyı yok etmeye çalışır. Gizli veya açıkça yaptıkları, karşısındaki insanın onurunu incitmeyecek davranışlarla örülüdür. Kimliğini ortaya koymasının nedeni, gizlice yapma yolunun olmaması ya da başka insanlara da model teşkil etme düşüncesi yüzündendir. Merhamet duyan insan, minnet duygusu yaratacak tavırlardan ve gösterimlerden kaçınır, çünkü minnettarlık duygusunun yol açacağı boynu büküklüğün ve zedelenmişliğin farkındadır. O zaten yapması gerekeni yaptığı için, teşekkür bile beklemez. Paylaşmasının getirdiği, yürekteki o hoş duyguyla huzur içinde yatağına yatar ve paylaşacak kişiliği ve gücü olmasının onurunu yaşar.
Kurum ya da kuruluşlar için de durum böyledir. Çalışanının sağlık koşulları ile ilgilenmek, hayat standartlarını yükseltmek, insanca yaşamasını sağlamak zaten görevidir. Bunlar yapıldığı için şükran duyulmasını beklemez. İyi organize olmuş kurum ve kuruluşlar, yaptıklarının, çalıştırdıklarının motivasyonunu yükselteceğini ve verimliliği artıracağını bilerek, gizli bir hedef belirlese de, minnettarlığa gereksinim duymaz.
Aynı şeyler devlet için de geçerlidir. Devlet yetkilileri, görev ve sorumluluk bilinciyle, bulundukları konumun ve sahip oldukları yetkilerin kendilerine geçici olarak verildiğini bilerek, vatandaşı için çalışır.
Hal böyleyken, neden bazı devlet adamlarının el öptürdüğü, yaptıklarını gerine gerine anlattığı, şükran beklediği ve buna izin verdiği, anlaşılabilir gibi değil bence Türk geleneklerine göre, el öpme saygı ifadesi olabilir, ama kaç kişinin elini öperiz ki? Zaten yapması gerekenleri yaptığı, x statüsünü işgal ettiği için bir insana, artı bir saygı duymamız mı gerekiyor? Kaldı ki, bin türlü sorunun içinde ve kaygıyla, onurlu bir hayatı yeniden kurmak için kıvranan depremzede Ali Bey'e, Ayşe Hanım'a el öptürerek, onları nerdeyse teşhir ederek, "iyi devlet adamlığını" mı gösteriyoruz, "zengin ve iyi kalpli" işadamlığını mı?
Zaten devlet adamı ya da insan olmanın gereğini yerine getirirken neyin törenini düzenliyoruz?
Yok resimler asmalar, el öptürmeler, yetmedi ismini vermeler.
Minnettar olmak rahatsızlık verici bir duygudur. Minnettarlık uyandırmak veyahut minnettarlık gösterilerine izin vermek de gelişememişliğin göstergesidir.
Havalar soğudu diye ne bulsak biz üstümüze geçiriyoruz. Muayenehanemin kaloriferleri yanmıyor diye söylenip duruyorum. Kalın giysilerime ve dört duvar arasında olmama rağmen soğuğa katlanamadığım için kızıyorum kendime, utanıyorum görüntüler gözlerimin önüne geldiğinde. Çadırda yaşayan güzel gözlü ya da çirkin suratlı çocuklar, yaşlı ya da sağlıklı kadınlar erkekler ne yapıyor bu soğukta?
Bırakalım artık seremonileri, laf kalabalığını da bir an önce ev bulalım insanlarımıza. Hava iyiden iyiye soğudu.


KEŞFETYENİ
Survivor'da sürpriz açıklama! Yarışmacılar dondu kaldı
Survivor'da sürpriz açıklama! Yarışmacılar dondu kaldı

Cadde | 25.04.2025 - 13:05

Survivor son bölümde sürpriz bir gelişme yaşandı. Acun Ilıcalı'nın sözleri şoke etkisi yarattı.

Yazarlar