Sevgi Gönül, 16 yıl önce yaptığımız bir söyleşide bana "En büyük korkum yalnızlık" demişti. Eşi Erdoğan Gönül öleli 2 ay bile dolmadan peşinden gitti. Yoksa Erdoğan Bey'in birkaç yıl süren hastalığı geri dönülmez noktaya geldiğinde, Sevgi Hanım da hızla ölüme götürecek akciğer kanserine mi teslim ediverdi kendini? Bilinçli ya da bilinçsiz... Kim bilir?
Koç ailesine renk katan Gönül çifti, artık sadece anılarımızda yaşayacak. Ailenin başı sağ olsun.
Erdoğan Gönül'ün ölümü üzerine, 20 Temmuz günkü köşemi Koç ailesinin bu aykırı çiftine ayırmıştım. Bu yüzden bugün sizlere, 8 Mart 1987 tarihli Cumhuriyet'te Sevgi Hanım'la yaptığım söyleşinden kesitler aktarmak istiyorum:
Burçlara inanırım
Vehbi Koç'un eşi Sadberk Hanım'ın vasiyeti üzerine açılan Büyükdere'deki müzenin en üst katında, sade bir çalışma odasındayız. Sevgi Hanım, siyah saçlarını her zamanki gibi ensesinde sımsıkı toplamış, gece mavisi ceketi açık renk gözlerini daha da belirginleştiriyor.
Sohbetimizin daha başında İkizler burcundan olduğunu söyleyip, ardından da benim burcumu soruyor. Anlıyorum ki Sevgi Hanım burçlarla epey ilgili.
"Burçlara inanıyorsunuz galiba" diye sorunca "Çoook inanırım" diyor ve ekliyor:
Kardeşiyle benzerliği
"İlimle - bilimle uğraşan kişiler, burçların fasarya olduğunu söylüyorlar. Ama ben aynı burçtaki kişilerin benzer özellikleri olduğunu görüyorum. Mesala kız kardeşim Suna (Kıraç) 3 Haziran'da, ben 5 Haziran'da doğmuşum. Dolayısıyla aynı burca giriyoruz. Suna ile beni tanıyanlar, ikimizi 2 ayrı dünya olarak görürler. Fakat dikkat edildiğinde, zevklerimiz de müşterektir, zaaflarımız da birbirine benzer. Bir yerde karakterimiz benzer."
Sevgi Hanım böylelikle bir anlamda, Koç Holding üst yönetiminde görev yapan kardeşi Suna Kıraç'ı da anlatmaya başlıyor.
"Kardeşiniz Suna Hanım ile aranızdaki bu benzerlik aynı terbiyeyi almış olmanızdan, aynı çevrede yetişmiş bulunmanızdan, aynı ana - babanın çocuğu olmanızdan kaynaklanamaz mı?" diye sorduğumda, Sevgi Hanım kesin bir ifade ile itiraz ediyor:
Yeşil ışığı beklerim
"Hayır, değil. Suna daha ciddi, daha mesuliyetine müdrik, gayet güzel hesap kitap bilen bir insandır. Ben ise daha gevşek, daha hisleriyle hareket eden, onun kadar işini ciddiye almayan bir insanım. Onda mesela olayları zorlama gücü vardır. Ben ise, ışık yeşil yandığı zaman geçiyorum. Dıştan bakıldığında büyük farklar görünmekle birlikte, Suna ile zevklerimizde, zaaflarımızda kardeş olmanın ötesinde benzerliklerimiz vardır.
"Ben, yeşil ışık yandığı zaman geçiyorum!" Sevgi Gönül, bu kişilik özelliğini ne kadar da güzel anlatıyor...
Babamdan ödüm patlardı
Kendisinin ve kardeşlerinin yetiştirilmesinde Vehbi Koç'un ne ölçüde etkisi olduğunu sorduğumda Sevgi Hanım'dan yine içtenlikli bir yanıt geliyor:
"Vehbi Bey bizlerle hiç uğraşmamıştır. Hep annem yetiştirmiştir bizi. Ama annemin şu akıllılığı oldu: Hep, 'babanız kızar' ya da 'bakın babanız şöyle istiyor' derdi, sanki babamın her şeyden haberi varmış gibi. Halbuki babamın hiçbir şeyden haberi yoktu, o hep işiyle uğraşırdı. Babamdan ödüm patlardı, çok korkardım. Ancak annem öldükten sonra babamın o kadar korkulacak insan olmadığını keşfettim..."
Yalnızlık korkusu
Sevgi Hanım, hiç çocuğu olmadığını ve bunu ne kendisinin ne de eşinin hiçbir zaman sorun haline getirmediklerini ifade ettikten sonra birden "Hayatta en korktuğum şey yalnız kalmak" diyerek bir süre uzaklara dalıyor:
"Yalnız kalan insanları görüyorum. Tabii o insanların kendi kabahatleri mi, çevrenin kabahati mi, onu takdir edecek durumda değilim. Babaannem 'Tenceren kaynarken, maymunun oynar' derdi. Ben tenceremin kaynaması bittiği zaman ne olacak diye korkuyorum."