Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Sarılık olan hastaya kürtaj ya da hemoroid muayenesi yapan doktora kurşun.. İki olayın nedeni de tıbbi etiğin ihmal edilmesi

Doktorun hastasına uygulayacağı her türlü tıbbi işlem için onu bilgilendirmesine ve onayını almasına "aydınlatılmış onam" deniyor. Bir tıp adamının bunu yapması şart mı?
Doktorların her şeyi bildiğinin, hastanın ise hiçbir şey bilmediğinin varsayıldığı geleneksel doktor - hasta ilişkisine göre hiç de şart değil. Günümüzde geçerli tıbbi etik anlayışına göre ise "evet, şart."
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Erdem Aydın, e - posta mesajında son dönemde tıp dünyasından medyaya yansıyan 3 ayrı traji/komik olayı "aydınlatılmış onam" çerçevesinde değerlendiriyor:
"Geçtiğimiz haftalarda medyaya yansıyan tıbbi haberler, hekimin hastasından 'aydınlatılmış onam' almasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bu hem hasta, hem de hekim açısından öyle...
Hasta açısından önemli iki önemli olayı ele alırsak... Sarılık için hekime giden hastaya kürtaj yapılıyor, hem de üç kere... Burada hastaya yönelik insanın aklına 'Niçin kürtaj olması gerektiğini sormaz?' sorusu geliyor. Demek oluyor ki, hasta hekimin her söylediğini, her türlü tıbbi müdahalesini sorgusuz sualsiz kabulleniyor. Bu olay hekimin tıbbi tanı ve tedavide tek başına karar verdiği geleneksel -bizim paternalistik hekim - hasta ilişkisi olarak adlandırdığımız- durumun bir sonucu. Halbuki hastanın müdahaleyle ilgili bilgi talebinde bulunlası gerekirdi.
Diğer haberde ise, kuyruk sokumundaki kıl dönmesi nedeniyle hekime gelen hastaya, guatr ameliyatı yapılmıştır... Hastane yetkililerine göre guatr teşhisi koyduğu için guatr ameliyatı yapılmış. Eğer bu doğruysa geleneksel hekimlik açısından fazla problem yok gibi gözükmektedir. Ama artık günümüzde böyle bir şey de kabul edilemez. Kişinin guatr hastalığı olsa bile bunun ameliyat gibi bir tedavisini hekim kişinin kendi istemi olmadan yapmamalıdır, yapamaz. Aynı şekilde hastanın hekimden kendisini bilgilendirmesini istemesi bir hasta hakkıdır. Hekimin de böyle bir talebi beklemeden hastayı bilgilendirmesi artık etik (ahlak) bir görev niteliğindedir.
Üçüncü olay ise hekim açısından önemlidir: Haber, parmakla hemoroid muayenesi yapan hekimin, hasta tarafından kurşunlanmasıydı. 'Aydınlatılmış onam'ın daha iyi anlaşılması açısından daha çarpıcı bir olaydır bu... Burada hasta fiziki değil manevi(!) bir zarar görüyor. Hasta muayeneyi, kendi değerleri çerçevesinde, kişilik haklarına karşı yapılmış bir saldırı olarak algılıyor. Hadise açık biçimde, hekim - hasta ilişkisinde hastanın kişisel değerlerine saygılı davranılmaması ve bilgilendirilmemesi sonucu ortaya çıkıyor.
Ülkemizde (kuşkusuz daha birçok ülkede de) günlük tıbbi uygulamalar sırasında her türlü tıbbi müdahalede hasta değerlerini göz ardı eden binlerce olay yaşanıyor. Hadiseyi bu defa ortaya çıkaran ise, olayın gürültülü şekilde sonuçlanması ve az kaldı bir hekimin ölümüne neden olacak olması...
Bu hadise için insanın, 'hastayı bilgilendirmeden ve hasta değerlerini önemsemeden yapılacak tıbbi bir müdahalenin, hekim aleyhine gelişen olası sonucunu göstermesi açısından ideal bir örnek' demek geliyor, ama durum hiç de öyle değil. "Aydınlatılmış onam" kişilik hakları bağlamında hasta özerkliğine saygı ilkesinin uygulamaya yansıyan biçimidir. Çağımızda insani değerlerin / hasta değerlerinin korunmasını sağlayan araçlardan bir tanesi; belli bir felsefenin ürünüdür. Yoksa, hekimi yasa dışı olaylardan korumak amacıyla ortaya konmuş değildir."

Maaşın ilk yattığı gün ATM'ler çıldırtıyor

Sibel Çolak devlet memuru. Maaşı her ayın 15'inde Yapı Kredi'ye yatırılıyor. Bize başvurmasının nedeni ise hemen her ayın 15. günü sabahın erken saatlerinde, Yapı Kredi ATM'lerinde "para kalmadı" yazısıyla karşılaşmaktan bıkmış olması.
Geçtiğimiz ay iyice çileden çıkmış. Çünkü sabahın köründe tam 4 şube dolaştığı halde maaşından tek kuruş çekememiş. Çolak 15 Kasım günü sabah saat 06:00 sularında Maltepe şubesindeki ATM'nin önündeymiş. Para olmadığını görünce sırasıyla Küçükyalı'daki, Süreyyapaşa Migros'un önündeki ve Tugay Yolu'ndaki Yapı Kredi ATM'lerini denemiş. Ancak hepsinden eli boş dönmüş. "Belki para konmuştur" düşüncesiyle tekrar Maltepe şubesine gitmiş. Ve yine para bulamamış. Bu arada bankalar açıldığı için şube çalışanlarına durumu bildirmiş, ama değişen bir şey olmamış.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan Yapı Kredi yetkilileri, maaş ödeme günlerinde personel hesaplarına 00:01'den itibaren para yatırıldığını ve bunu izleyen saatlerde Tele 24'lerden yoğun biçimde para çekildiğini söylüyorlar. Yani daha gün ağarmadan ATM'lerdeki para bitiyor.
Diyebilirsiniz ki her ay maaşların yattığı ilk gün durum böyleyse ATM'lere sabahın ilk saatlerinde neden yeniden para konmuyor? Yapı Kredi yetkilileri, güvenlik nedeniyle çalışma saatlerinin başlangıcına kadar Tele 24'lere para takviyesi yapılmadığını belirtiyorlar. Zaten okurumuzun deneyimi de bu bilgiyi doğruluyor.


Kapital, acentaya kızdı sigortalıyı bekletti!

Kaskosunu Kapital Sigorta'ya yaptıran Çanakkaleli okurumuz Refik Şafak, 5 Eylül'de geçirdiği kazanın 885 milyon lira tutan hasarını hala sigorta şirketinden alabilmiş değil. Okurumuz dosyayı kısa sürede tamamlamış. Buna karşılık 14 Aralık 1999'a gün verilmesini içine sindiremiyor. Konuyu köşemize ilettiğinde "demek ki boşu boşuna sigorta yaptırmışım," diyordu.
Arkadaşımız Sinem Kütük'ün Kapital yetkililerinden aldığı ilk yanıt olumsuzdu. Gönderilen yazılı açıklamada ödeme gününün değiştirilemeyeceği belirtiliyor ve başka bir bilgi yer almıyordu. Sinem bunun üzerine konuyu Kapital Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Filiz Ateş'le görüştü. Ateş'in dediğine göre hasar ödemeleri en kısa zamanda yapılıyordu, ancak bu örnekte sigorta şirketiyle acenta arasında bir anlaşmazlık vardı. Ve anlaşılan okurumuz bu sürtüşmenin kurbanı olmuştu.
Şirket ile acenta arasındaki sorunun okurumuzun ödeme gününü etkilemiş olması pek hoş değil tabii. Konu bu şekliyle açıklığa kavuştuktan sonra okurumuzun ödeme günü de bir nebze olsun öne alınarak aralığın ilk gününe çekildi.

2. el oto ruhsatını aylardır alamıyor

İstanbullu okurumuz Gülsen Vardar'a geçtiğimiz haziranda 2. el bir Rover satan Çapraz Otomotiv, o zamandan beri arabanının ruhsatını vermiyor.
Arabayı oğlu için alan ve 6 milyar lirayı ruhsat işlemleri bitmeden ödeyen Gülsen hanım şimdi bin pişman.
Aylardır Çapraz Otomotiv'in sahibi Teoman Çapraz'ın peşinde koşmaktan yorulan Vardar, "Parayı ödediğimde ruhsatın birkaç gün içinde adımıza çıkarılacağını söylemişlerdi. Oğlum aylardan beri aracın eski sahibinin üzerine olan ruhsatın fotokopisiyle dolaşıyor ve bu yüzden zamana zaman polisle başı derde giriyor" diyor.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın Teoman Çapraz'ı defalarca araması da sonuç vermedi. İlkay'ın telefonlarını çıkmayan Çapraz bizim telefonlarımızın ardından okurumuzu arayarak ruhsatı en kısa sürede yaptıracağını söylemiş, ama okurumuz henüz ruhsatını alabilmiş değil.



Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr