Bir elinizde fırça, diğerinde palet olduğunu düşünün. Gerisi yeteneğiniz ve hayal gücünüze kalmış.
Geçen haziranda denediğim Sony’nin PlayStation’a özel sanal gerçeklik seti (VR) Morpheus’tan yola çıkarak bahsetmiştim; evde eğlence anlayışında yeni bir çağın eşiğindeyiz. Aralıktan itibaren farklı markaların peşi sıra satışa sunacağı VR setleri, kitleleri evlerinin oturma odasına çivileyecek; milyonlar gerçeklikten gönüllü kopacak.
Sıra HTC Vive’da. 20 dakikalık tecrübem, VR’nin insanoğlunun evrimine insan işi bir müdahale olduğunu düşündürdü. Üretkenliğin, sosyalleşmenin sonuna ilişkin düşük yoğunluklu alarm zilleri çaldı kafamda.
İçinde göz hareketlerini takip eden iki kamera, çok sayıda sensör olan HTC Vive rakiplerinden daha kaba görünüyor. Bana eşlik eden HTC yetkilileri, test ürününün henüz tamamlanmış versiyon olmadığını özellikle vurgulayarak, donanımda kozmetik bir dönüşüm olabileceğinin sinyalini verdi.
Rakiplerinden en büyük farkı, HTC Vive’la ayaklarınızı da kullanacak olmanız. Alet oturmak yerine özellikle ayakta kullanmak üzere tasarlanmış.Önce odanızın sınırlarını tanımlıyorsunuz HTC Vive’a. Sanal dünyada oyun oynarken ya da mesela bir müze gezerken reel dünyadaki odanızın duvarlarına yaklaştığınızda gözünüzün tam karşısında, uyarı çizgileri beliriyor. Böylece heyecan fırtınasında duvara toslamaktan kurtuluyorsunuz. Monitörler göz başına saniyede 90 kare, 1200x1080 piksel çözünürlükte bir görüntü sunuyor.
HTC Vive’ın rakiplerine bir diğer artısı, önde gelen oyun yapımcılarından Valve’le birlikte geliştirilmesi. Bu sayede HTC Vive’a yönelik oyun içerik zenginliği garanti. Ancak onu entegre edeceğiniz bilgisayarda iyi bir grafik kartı zaruri.
Kafa seti, kalın ve uzun bir kabloyla bilgisayara bağlanıyor. Hareket halinde sizi en fazla zorlayacak olan, ayağınıza dolanma riski taşıyan kablo. Seti, Wii’ninkileri andıran kablosuz iki kontrolör tamamlıyor.Bir yüzünde menüler arasında gezinmenizi sağlayacak dokunmatik daireler, diğer yüzünde birçok işinizi göreceğiniz tetik fonksiyonlu tuşlar var.
Mavi balinayla yüzleşme
Tecrübe ettiğim demo, denizin 20-30 metre dibinde yatan bir batığın güvertesinde yaptığım gezintiyle başladı. Daha doğrusu Seti kafama geçirdikten birkaç saniye sonra kendimi güvertede buldum. Sola dönüp iskele bordaya doğru birkaç adım attıdığımda karşıma çıkan dev mavi balina korkuttu ardından büyüledi. Burun buruna geldiğim balina gözünü kırparak sanki varlığımdan haberdar olduğunu işaret etti. Geminin dipte oturduğu zemine göz atmak için sancak bordaya birkaç adım atıp aşağıya baktığımda uçsuz bucaksız bir uçurum gördüm. Gözümün önünden balık sürüleri geçiyordu; sanki yüksek bütçeli bir animasyonun başrolündeydim.
Demolardan bir diğeri Valve’ın karakteristiğini yansıtacak şekilde düzenlenmiş bir robot fabrikasıydı. Kontrolörler vasıtasıyla robotlarla temasa geçtim, açtığım kapılardan ilerledim. Demonun sonunda kafa setini çıkardığımda yüz ifademi dışarıdan biri olarak görmek isterdim.
HTC Vive’ın şimdilik görebildiğim tek handikapı tasarımının dışarıdan görünüşü. Bu da kafa setini kullanan hiç önemli değil; çünkü kullanmaya başlayınca zaten boyut değişiyor.
Yanıtı en çok merak edilen soru, “Baş ağrısı yapıyor mu?”ya 20 dakikalık bir testten sonra yanıt vermek imkânsız. Uzun süreli kullanımda baş ağrısı potansiyeli var. Ama mutlaka HTC Vive ve muadilleri uzun süreli kullanıma karşı önlemler alacaktır.
NASA’dan ‘Marslı’ya güzellik
Ridley Scott’ın “Marslı”sı dün vizyona girdi. Andy Weir’in romanından uyarlanan filmde Matt Damon’ın canlandırdığı astronot Mark Watney, ekibinin bir fırtınadan sonra gezegeni terk ettikten sonra Mars’ta tek başına hayatta kalma mücadelesi veriyor. Watney, kendisini öldü sanan Dünya’ya hayatta olduğu mesajı göndermeye çalışırken diğer yandan elindeki imkânlarla seracılığa başlıyor.
NASA, geçen pazartesi -öncesinde sosyal medyada bir heyecan dalgası da yaratarak- “Mars’ta tuzlu su bulduk” dedi. Bu keşif, bilim dünyasında heyecan yarattı. Ancak açıklamayı “Marslı”yla ilişkilendirip, sosyal medyada “Koskoca kuruluş kalkmış film promosyonu yapıyor” diyerek NASA’yı topa tutanlar da oldu. Böyle tarihi bir duyurunun “Marslı”nın vizyona girmesinden 3-5 gün önce gelmesi bir tesadüf olabilir miydi? Film için NASA’yla yoğun bir mesai harcamış olan Scott, Mars’ta su olduğunu birkaç aydır bildiğini söyleyerek, “tesadüfün” aslını ifşa etti. NASA bilgisayarlarındaki diğer bilmediklerimizse hâlâ merak konusu...