Zaman zaman savaşsalar da Osmanlılar ve Venedik Cumhuriyeti, Akdeniz’in iki iyi ticaret ortağıydı
Osmanlı-Venedik ilişkileri 15 ve 17’nci yüzyıllarda dönem dönem gerçekleşen 7 savaş haricinde kazan-kazan esasına dayalı, çok kârlı ticari işbirliği şeklinde yürüyordu.
1463-1479 Birinci Osmanlı-Venedik Savaşı’nda Mora ve Arnavutluk Türk hakimiyetine girmiş, Osmanlılar neredeyse Venedik’in eteklerine ulaşmıştı. Bu hezimet Venedik’i 25 Ocak 1479’da İstanbul Anlaşması’nı imzalamak zorunda bıraktı.
TİCARET HAKKI
İşte Osmanlılar ve Venedikliler arasındaki kazan-kazan felsefesinin temelleri bu anlaşmada atıldı. Venediklilerin Osmanlılara savaş tazminatı ve artık
her yıl 10 bin altın vermesi anlaşmayla karara bağlandı. Venedikliler de artık bir Türk gölü haline gelmeye başlayan Doğu Akdeniz ve Ege’de ticaret yapma hakkı kazandı. İBB’nin müzayedede satın aldığı Fatih tablosuyla gündeme gelen Gentile Bellini de bu anlaşma sürecinde İstanbul’a gelerek padişahı resmetti.
15 ve 16’ncı yüzyıllarda Venedik ve Osmanlı daha çok iki ticari ortaktı. Osmanlı dönemin en ileri gemicilik teknolojilerine sahip Venedik’in bu bilgisinden yararlanırken Venedik de Osmanlı’nın en önemli limanlarına girerek serbestçe ticaret yapabiliyordu. Daha doğrusu her iki ulus da ekonomilerinin iyiliği için birbirlerine bağımlı hale gelmişti. Bir Venedikli elçinin dediği gibi; “Biz tüccarlar olarak, onlar (Türkler) olmadan yaşayamayız.”
1838’e kadar
Osmanlılar, Venedik’e buğday, baharat, ham ipek, pamuk ve Murano cam işleri için kül, Venedik Osmanlılar’a sabun, kağıt, kumaş satıyordu. Bir Osmanlı limanında Venedik malını boşaltan aynı gemi, egzotik Osmanlı-Doğu ürünleriyle dönüyordu.
Venedik’in görkemli yapılarından Fondaco dei Turchi (Türk Hanı), 17’nci yüzyılın başlarında Venedik’teki Osmanlı-Türk tüccarlara tahsis edilmişti. Buram buram baharat kokan bu Türk gettosu, tüccarlar için bir pazar işlevi de görüyordu. Türk Hanı, Venedik Cumhuriyeti 1797’de Napolyon Bonapart tarafından işgal edildikten sonra bile, 1838’e kadar aynı fonksiyonla faaliyetini sürdürdü. Yapı bugün Venedik Doğal Tarih Müzesi olarak faaliyet gösteriyor.
e-ticaret yaparken ne kadar güvendeyiz?
Bebek, çocuk alışverişinde kriterleri değiştiren Türkiye’nin önde gelen e-ticaret sitelerinden ebebek, geçen pazar sabaha karşı ‘hack’landı. Milliyet, bu gelişmeyi tüm ayrıntılarıyla perşembe günü manşetinden duyurdu. E-ticaret sitelerine bu tip saldırılar özellikle online ticaretin patlama yaşadığı pandemi günlerinde daha da yaygınlaştı. Yaygın olmayansa sektörün Türkiye’deki en büyüklerinden biri olma iddiasındaki bir firmanın, bu satırlar tuşlanırken bile sitesini yeniden faaliyete geçirememiş olması.
Siteniz güvenli olsun
24 ay içinde e-ticaret sitelerinin yüzde 21’inde veri sızıntısı yaşandı. Siber güvenliği iyileştiren aksiyonların alınması, hem e-ticaret ve ödeme hizmetleri firmalarına, hem de kart kullanıcılarına ciddi katkı sağlıyor.
Siber güvenlik alanında faaliyet gösteren FinTech girişimi PCI Checklist’in kurucusu Kıvanç Harputlu, geliştirdikleri ‘Onboarding Scan’ isimli ürünle sanal POS hizmeti alan e-ticaret sitelerinin siber risklerini 5 dakika içerisinde tanımlayabileceklerini ve süreçlerini iyileştirebileceklirini söylüyor. Harputlu, “Ayrıca detaylı taramalarımız ve çözümlerimizle firmaların veri sızıntısı risklerini minimize ediyoruz. Böylece e-ticaret sitelerinin siber güvenlik duruşlarını iyileştiriyor ve hacker saldırılarının sayılarını azaltıyoruz. Başta bankalar gerekli tüm önlemlerini alıyorlar. Ödeme sistemcileri ve özellikle e-ticaret siteleri de siber güvenlik duruşlarına çok daha fazla dikkat etmeleri, sürekli denetleme yapmaları ve önlem almaları gerekiyor” diyor.
Paranızı ışıkla yıkayın!
Büyük salgınlar yüzyıllar boyunca insanlığı tehdit etti. Daha hangi aşamasında olduğunu tayin edemediğimiz yeni tip koronavirüs salgınında şu ana kadar 600 bine yakın insan hayatını kaybetti.
Kara Ölüm, İspanyol Gribi derken, içinde bulunduğumuz zaman dilimini yaşayan 3-4 kuşağın bahtına da Kovid-19 düştü. Salgının bu derece ölümcül şekilde yayılması, daha önce -bu kadar da- dikkate almadığımız hijyen olgusunu abartılı bir refleks haline getirdi. Teknoloji şirketleri de temeline hijiyeni oturtan AR-GE çalışmalarına hız verdi.
Berlin’de düzenlenen dünyanın en önemli tüketici elektroniği fuarı IFA’da 2018 ve 2019’daki ziyaretlerimde, Vestel’in hijyene odaklanan beyaz eşya prototipleri dikkatimi çekmişti. Şirket, ‘dünyada ilk’ iddiasıyla geliştirdiği ‘Gün Işığı Teknolojisi’ni, buzdolabı, çamaşır, bulaşık makineleri ve klimalara adapte etmişti. Vestel, bu teknolojiye sahip ürünlerinin lansmanını pandemi döneminde yaparak anlamlı bir adım attı.
29 dakika sürüyor
İçindeki havayı temizleyen buzdolabı,
yaydığı doğal ışıkla zararlı oluşumları engelleyen bulaşık makinesi, özel ışıklarla yıkayan çamaşır makinesi, bu ürünlerden bazıları. Sağlık Bakanlığı onaylı Gün Işığı Çamaşır Makinesi, ışıkla hastane bakterilerini bile yüzde 99.9 oranında çamaşırlardan uzaklaştırıyor. Alerji Uzmanı isimli bir programı da olan bu çamaşır makinesi, kedi, köpek tüyü, polen, ev tozu akarı, yaşayan ev tozu akarını etkili bir şekilde temizlediği iddiasında.
Susuz Gün Işığı programıysa, yine özel ışıkla çamaşır, ayakkabı, kağıt para, kredi kartı, cüzdan gibi birçok eşyayı 29 dakikada hijyenik hale getiriyor.