Zeugma çok sayıda eserini suya kurban verdi. Perre’nin toprak altındaki varlığı bilinen binlerce metrekare mozaiğiyse gün yüzü görmeyi bekliyor.
“Küçük ama mutlu.” Coğrafyacı Strabon, doğuyla batıyı, Yunan’la Pers’i ve hatta Roma’yı aynı bünyede buluşturan Kommagene Krallığı’nı böyle tanımlar. Batısında Fırat’a dayanmış şekilde, bugünkü Adıyaman, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ı içine alan bir bölgede hüküm süren Kommagene’den bize ulaşan kalıntıları gezip, coğrafyanın sıcak insanıyla muhabbet ederken, “Bu sıcaklık binlerce yıl öncesinden günümüze genetik bir miras mıdır?” diye düşünürsünüz...
O kadar barışçıldır ki Kommagene, Nemrut’ta 2 bin 150 metredeki dev heykeller olmasaydı kimbilir kim hatırlayacaktı Antiokhosgilleri... Yine de krallığa en parlak dönemini yaşatan I. Antiokhos’u ayrıca not düşmek gerekir bu satırlara.
Yazıtlarla belgelenen sıfatları “Tanrı”, “Adil”, “Tanrının Tezahürü”,”Kurucu” olan bir kral, hükmünden 2 bin yıl geçse bile güzel ve güçlü şekilde anılmayı hak etmez mi zaten.
O kral ki kendisini tanrılardan, yarı tanrılardan daha görkemli ve şık tasvir ettirmeyi de ihmal etmemiş.
1.Antiokhos’un dış politikası çağına göre ileri düzeyde diplomasi içerir. Kendisini “Romalılar ve Helenlerin Dostu”, olarak da tanımlayan Antiokhos, bu sayede Roma ve Parthlar arasındaki krallığının bağımsızlığını korumayı başarmış. Ölümünün ardındansa tanrısal hükümdar kültü önemini yitirmiş; onu yavaş yavaş yutan Roma, Kommagene’yi eyaletleştirmiş.
Septimus Severus Köprüsü gibi iddialı inşaat ve altyapı projeleri, Zeugma villarının zengin estetiği Roma Dönemi’nde Kommagene’de artan refah düzeyinin göstergesi olmuş. Kommagene tanrıları bu kez tasvirlerde kendilerini Roma imparatorlarıyla el sıkışırken bulmuş.
Zamanın tanığı mozaikler
Çetin coğrafyaya rağmen insanlarının inceliği, Kommagene’nin “barış yüzyılı” ve bugüne yansımaları hakkında ipuçları verir. Samosatalı (Samsat) Zosimos’un en nadideleri Zeugma evlerinin tabanını süsleyen mozaikleri gözünüzde canlanır. O mozaikler ki yıllarca ne coşkulara, ne kederlere tanık olmuş.
Ne yazık ki sanat eseri mozaiklerden bir kısmı şimdi sular altında kendilerine bekçilik yapan barajların ekonomik ömrünü tamamlanmasını bekleyecek daha onca yıl.
Binlerce metrekare mozaik de Adıyaman’da üzerine Örenli mahallesinin kurulduğu Perre antik kentinde henüz uykuda. Nekropolüyle birlikte “şimdilik” yüzölçümü 82 hektar olarak belirlenen Perre’de 1980’lerde önemli mozaikler keşfedilmiş. Ancak şahıs arazilerindeki bu keşifler, gerekli kamulaştırmalar yapılamadığı için gün yüzüne çıkarılamamış. Üzerine 50, 60 santim kalındığında toprak örtülen mozaikler yeniden aydınlanıp aydınlatacakları güne kadar uykuya yatırılmış. Keşke o gün belki yarın belki yarından da yakın olsaydı...
Ama en azından binlerce yıl toprak altında beklemiş, birkaç yıl daha bekleyebilir diye avunabilir insan
Adıyaman Müzesi Müdürü Mehmet Alkan, gün yüzüne çıkarılmasıyla Perre’nin önemli mozaik kentlerinden biri olabileceğini söylüyor. Alkan, Samosatalı Zosimos’a ait mozaiklerinden kentte bulunabileceği konusunda umutlu.
İki dünya arasındaki Zeugma
Bu toprakların özündeki memleketçilik iki hemşeri arasında “Toprağım” hitabında vücut bulur. Büyük sanatçı Zosimos da Samsat’la özdeşleşmiştir. Antik Samsat yani Samosata’nın önemli kısmı su altında kalsa da 21’inci yüzyılın Samsatlıları “toprakları” Zosimos’la ne kadar gurur duysa azdır.
Zeugma’nın Fırat manzaralı evlerinin tabanlarını süslemek üzere döneminin önemli kentlerinden Zeugma’ya davet edilen Zosimos, ilk yaptığı mozaiklere, mesela “Aphrodite’nin Doğuşu”na “Samosatalı Zosimos yaptı” yazarken, tanındıktan sonra yaptığı mozaikelere yalnızca adını yazmayı uygun görmüş.
Ama 1800-2 bin yıl önceki bu gelişme Samsatlıların moralini bozmasın; çünkü o hep “Samosatalı” Zosimos...
Milliyet Arkeoloji olarak İş Sanat’la birlikte düzenlediğimiz “Kültürel Miras Buluşmaları”nın dördüncüsü için bulunduğumuz Zeugma’da, Mousalar Mozaği’ni, Kazı Başkanı Kutalmış Görkay’ın anlatımı eşliğinde incelerken de derin düşüncelerden alamadık kendimizi.
Çünkü hemen yanıbaşımızda Fırat’ın derinliklerine kurban verdiğimiz bilinen, bilinmeyen değerler hiç çıkmadı aklımızdan. Kutalmış Hoca’nın anlatısında işte bu değerler hayat buluyordu.
Kutalmış Görkay’ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan “Zeugma” isimli çalışmasının alt başlığı “İki Dünya Arasında: Yaşamdan Ebediyete Zeugma’da Evler ve Mezarlar” kentin ana fikri gibidir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Kommagene nasıl hem doğu hem de batıysa, Zeugma da doğuyla batı arasındaki sınırdır. Kommagene’den sonra bir garnizon kenti hüviyetine bürünen kentin kalkınmasında hem lejyonlar hem de “dünyalar” arası ticaret etkili olmuş.
Helenistik Dönem’de bir Makedon kolonisi olarak tasarlanan kent, stratejik konumu ve Marcus Antonios’un kurduğu Lejyon IV Scythica’dan kaynaklanan askeri pozisyonu sayesinde en parlak zamanını Roma Dönemi’nde yaşadı. 4-5 bin askerlik lejyonun bulunduğu kentin o dönemdeki nüfusunun 40-50 binler olduğu düşünülüyor.
Ne yazık ki bir zamanlar Fırat’ın manzarasına doyamayan kentin önemli kısmı bugün Fırat’ın karnında.
MS 252-253 yıllarında Zeugma’ya saldıran Sasaniler, her şeyi yakıp, yıkar. MS 4’üncü yüzyılda kentte yaşam tekrar filizlense de bir daha eski görkemine kavuşamadı.
Arkeolojik bereket
Perre arkeolojik açıdan bereketli bir antik kent. Kazılarda son olarak bulunan Medusa başlı bir phalera (askerlerin göğüs plakasına takılan bir tür madalya) heyecan yaratmıştı. 2021 sonlarına doğru da M.S. 123 yılına tarihlenen bronz bir askeri diploma bulunmuştu. Bu diplomalardan dünyada 100 bin adet basıldığının tahmin edildiğini söyleyen Adıyaman Müze Müdürü Mehmet Alkan, “Büyük bir kısmı fırınlarda eritilmiş. Dünyada şu ana kadar 800 adet bulundu. Sonuncusunun burada çıkması heyecan verici” demişti.