Â
"Kente olay istemem. Huzursuzluk çıkaranın bacağının kırılması için size tam yetki veriyorum. "      Geçen ekim ayında gazetelerde yer alan bu sözler Denizli Valisi
Yusuf Ziya Göksu'ya ait...
Göksu bu konuşmayı basın mensuplarının da hazır bulunduğu bir toplantıda polislere hitaben yapmıştı.
     Â
"Birileri bir sopa bulmuş, büyütmeye gerek yok. "      Bu sözleri İstanbul Valisi
Erol Çakır bundan bir ay kadar önce sarfetmişti hatırlıyorsunuz...
     Â
"İnsan hakları insana gösterilir. Huzuru bozanlara insan hakları çerçevesinde saygı göstermedin diye polisi suçlamak bize acı geliyor..."      Bu sözler de Kayseri Valisi
Nihat Canpolat'a ait ve dünkü Milliyet'te yer aldı. Vali bu konuşmayı Polis Teşkilatı'nın 155. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen toplantıda yapmış.
      Yapar... Çünkü hukuk, zarafet, ağırbaşlılık, devlet sorumluluğu gibi kavramlar Türkiye'ye bol gelmeye başladı. Devlet gücünü arkaya alıp dayılık yapmak marifet sayılıyor. Hatta belki terfi sebebi oluyor. Devam..!
Hadi kafa atalım...
      Sabah bizi işe götüren sürücü
"Tatlıses FM"de abuk subuk bir program dinliyor. Ben de kulak misafiri oluyorum. Programcı bir ara yaratıcı zekasının ürettiği müthiş soruyu dinleyicilere aktarıyor:
     Â
- Kime kafa atmak istersiniz?      Telefonlar kilitleniyor tabii. Arayan arayana. Bir kadın
Sibel Can'a kafa atmak istedi. Çoluk çocuğunu düşünmeden
""""öyle" ne biçim hareketler yapıyormuş. Ardından 15 - 16 yaşlarında bir kız aradı. Komşularına kafa atmak istiyormuş. Çünkü komşular apartmanın elektrik parasına ortak olmuyormuş... Daha neler neler..
      Bu satırları gönderen
Mine Kılıç sözlerini şöyle noktalıyor:
     Â
- Anladım ki şiddet kadın - erkek hepimizin içine işlemiş. İngilizler 2 ölü 4 yaralıyla yine de ucuz kurtulmuşlar...Saygın gaz
      İpragaz firması, tüketici memnuniyetini ilke edinen firma ödülünü kazanmış... Firmanın önceki günkü gazete ilanında Sanayi ve Ticaret Bakanı
Kenan Tanrıkulu imzalı ödül plaketi de yer alıyordu. Okurumuz
Ali Gömeç plaketin giriş paragrafındaki
"Sayın İpragaz A.Ş" hitabına dikkat çekiyor:
      - Bir kuruma
"Sayın" dendiğine ilk kez tanık oluyorum. Bu hitabın altına imza koyan da bir Sayın Bakan... Dilimizi nasıl katlettiğimizin somut örneğidir...
Haksızlık etme!
      ANAP Genel Başkan Yardımcısı
Ahad Andiçan dün Meclis kulisinde bir grup gazeteciyle sohbet ediyordu. Söz dönüp dolaşıp insan haklarına gelince bir gazeteci sordu:
      - Hükümetiniz, insan hakları konusunda o kadar iddialı laflar etmesine karşın karakollarda değişen fazla birşey yok. Bırakın polisi, bazı valiler bile neredeyse dayağı, işkenceyi savunur konuşmalar yapıyorlar. Bu alanda niçin dişe dokunur ilerleme kaydedemiyoruz acaba?
     Â
- Aaa, bakın o kadar da haksızlık etmeyin karakollarımıza, diye yanıt verdi
Andiçan, ardından müstehzi bir edayla şöyle devam etti:
     Â
- Hatırlarsınız, eskiden karakola düşen her vatandaşımız kafası - gözü yarılmış bir halde çıkardı buralardan... Ama artık bazı vatandaşlarımız sapasağlam çıkıyorlar (!) Bu az bir gelişme mi? Düzgün sporcu
      Geçmiş günlerde bir röportajda gözümüze çarpmıştı...
Fatih Terim diyordu ki:
     Â
- Futbolculara nasıl konuşulacağını da öğretiyoruz. Her cümlenin sonunda "yaaa yaaa"
dememelerini sağlamaya çalışıyoruz".
     ÂÅžimdi dikkat ediyoruz... Bunu baÅŸarmış gibiler... BaÅŸta Büyük
Hakan, Okan ve
Emre olmak üzere G.Saraylı futbolcular kamera karşısında rahat ve düzgün konuşuyor. Böyle konuşuyorlar da ne mi oluyor? Çok şey... Bir kere
"Futbolcu" sözcüğü
"Kafasız" sıfatının argo karşılığı olmaktan çıkıyor. Milyonların sevgilisi futbolcular gençlere iyi örnek oluyor. Sporun daha yaygın biçimde benimsenmesi ve sevilmesini sağlıyorlar.
Fatih Terim ne kadar kutlansa azdır...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr