Yerel seçim çekişmesi kızıştı... Partiler ittifak telaşında. Adaylar sahnede. Parti merkezleri ve aslında genel başkanlar çok sayıda başvuru arasından kendilerine göre en uygun adayı seçmeye çalışıyor...
“Adayın şehircilik konusunda bilgisi nedir? Yöneticilik deneyimi var mı? Liderlik yeteneği ne merkezde? Aday olduğu il veya ilçe ile ilgili projeleri var mı? Nasıl bir belediyecilik düşünüyor? Yabancı dil bilir mi?”
Partiler aday seçiminde bu kriterleri öne alacak mı?
Şu ana kadar bu yönde bir arayışın belirtilerine rastlamadık.
Kadıköy eski Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu diyor ki:
- Merak ediyorum, neden yerel seçim öncesi mevcut belediye başkanlarının başarı karnesi konuşulmuyor. Kim ne yapmış, kim neyi yapamamış? Hangi belediyenin ne kadar borcu var? Hangi belediye kaç proje gerçekleştirmiş? Halk kendi belediye başkanı hakkında ne düşünüyor? Bunlar bir kenara bırakıldı, isimler üzerinde yoğun bir tartışmadır gidiyor...”
Aynen öyle...
Şehir halkına refah ve mutluluk getirecek, yaratıcı projeleri olan, yönetim becerisi yüksek bir aday seçiminden ziyade bağlı olduğu partiyi memnun edecek bir aday arayışı göze çarpıyor.
Biz ise yaşadığımız şehirlerin sorunlarını çözecek birikim ve donanımda aday bekleyişindeyiz.
MONTRÖ
Emekli amiral Cem Gürdeniz soruyor:
İngiliz Savunma Bakanı Ukrayna Donanmasını Norveç ile yeniden ayağa kaldıracaklarını söylüyor. Bunun için ilk olarak iki Sandown sınıfı mayın avlama gemisi hibe edilmiş. Merak ettiğim bu gemiler Karadeniz’e nasıl geçecek? Rusya Ukrayna savaşı devam ederken; Türkiye Montrö Sözleşmesinin 19. Maddesini uygularken, son iki yıldır yabancı tek bir savaş gemisinin giriş çıkışına izin vermemişken bu iş nasıl olacak?
ÇÖPTEKİ ADAM
Moda sahilinde yürüyüşteyiz. Ortalık tenha. Üstü başı pek de kötü olmayan bir adam çöp konteynerinin yanında bir şeyler yapıyor. Son zamanlarda çöpten yiyecek toplayan normal giyimli insanlara sıkça rastlıyoruz. İçimiz kaldırmıyor. Yanından geçerken “Alın bunu bakın birisi düşürmüş” diyerek cüzdandan çıkardığımız bir 100 lirayı uzatıyoruz... O anda adamın pakete sarılmış bir şey yediğini ve kağıtları çöpe attığını fark ediyoruz. Yani çöpten yiyecek toplaması söz konusu değil. Ancak biz de parayı uzatmış bulunuyoruz. Adam şaşırıyor ama yine de parayı alıyor. Almam demiyor. Çöpten yiyecek toplamasa da demek ihtiyacı varmış. Bizim para boşa gitmiyor sonuçta. Arkamıza bakmadan uzaklaşıyoruz.
HAYDARPAŞA
Yapımı sadece iki yıl (1906 - 1908) sürmüştü. 13 yıl önce yandı. 6 yıldır restorasyonu sürüyor.
Bu restorasyon ve çevresindeki arkeolojik kazılar ne zaman bitecek? Bitince Haydarpaşa Garı ne tür hizmet verecek? Bilinmiyor...
Yurtsever insanlardan kurulu Haydarpaşa dayanışması ‘mutlaka gar kalmalı’, diyor. Bu yiğit insanlar her hafta Gar’da toplanarak tarihi yapının otele, AVM’ye vs. dönüştürülmesi planlarına karşı çıktılar. Binayı korudular. İyi yaptılar. Ancak Marmaray yapılmış, güzergâh değiştirilmişken Gar’ın artık yine gar olarak kullanılması mümkün mü?
Bendenize sorarsanız bu simge yapı Şehir Müzesi ya da Doğa Tarihi Müzesi olmalı. Bu iki müzeye sahip olmamak İstanbul’un kocaman bir ayıbıdır. Şehrin anıları hızla yok oluyor. Ve bir şehir müzemiz hala yok... Bahçesinde arkeoloji parkı olan bir şehir müzesi... Şehri tamamlayacaktır...
ŞENGÖRÜ
Bilimsel ve toplumsal konulardaki yorumlarını ilgi ile izlediğimiz sempatik hocamız Prof. Celal Şengör, şiir konusunda da ‘iddialı’ konuşuyor. “Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor” adlı kitabının bir yerinde diyor ki:
“Mehmet Akif’in müthiş bir şair olduğunu düşünüyorum ama kendisini sevmem. Örneğin Nazım Hikmet’ten çok daha iyi bir şairdir hatta mukayese bile edilmez.”
Gerçekten öyle midir? Akif, Nazım’dan mukayese bile edilmeyecek kadar iyi şair midir?
Edebiyat tarihimizin ünlü eleştirmeni Nurullah Ataç, bakalım aynı konuda ne diyor:
“Bazı insanlar var şiirden anlamamışlar, Hamid, Cenap Şahabettin, Mehmet Akif, Süleyman Nazif gibi kimseleri şair zannetmişlerdir. Bunlar şair değil şiircidir”
Akif, Nazım’dan daha iyi bir şair midir? Bu bir yana iki şair aynı terazide tartılabilir mi? Edebiyatçılar bu işe ne der?