Ülkede demokrasiye inanmış ve seçimde isteyerek ya da istemeyerek Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermiş yüz binlerden aynı talep yükseliyor: İstifa!
Rakibi karşısında 12 kez seçim kaybetmiş bir liderin hâlâ koltuğunda oturması dünya demokrasi tarihinde görülmüş değil.
CHP içindeki tabloya gelince... Tepkileri dindirmeye (gaz almaya) yönelik zoraki bir hareketlilik var. Merkez Yönetim Kurulu MYK üyeleri görevden topluca istifa ederken, Genel Başkan Kılıçdaroğlu olağan kurultay için düğmeye bastı.
Kurultayda seçmenlerin beklediği değişim gerçekleşir mi? Böyle bir olasılık yok denecek kadar zayıf. Çünkü kurultayı oluşturacak delegeler yine genel başkan ve çevresi ile belediyeler tarafından belirlenir. Bir değişime fırsat verilmez. 2014 yılında yaşanan Ekmeleddin İhsanoğlu yenilgisi üzerine olağanüstü kurultay toplanmış, o bozgunun tek sorumlusu olduğu halde Kemal Kılıçdaroğlu yeniden genel başkan seçilmişti.
Kurultayla birlikte değişimin gerçekleşmesi için Genel Başkan’ın istifa etmesi, kurultayda adaylığını koymayacağını açıklaması gerekir.
Mevcut yapıyla girilecek bir eş dost kurultayından sadece Kemal Bey’e güvenoyu çıkar.
Ve CHP yerel seçime, kaybetmeyi âdet haline getirmiş bir liderle girer.
Genel başkanından umut kesilmiş bir parti yerel seçimde ne yapar? Sormak dahi gereksiz!
GENÇLER
Yaklaşık iki ay önce... Kapının zili çaldı, gelen iki genç:
Biz Cumhuriyet Halk Partisi gençlik kollarındanız, dediler, bize sormak istediğiniz bir şey var mı acaba?
Soracak bir şeyimiz olmadığını söyledik, gençler izin isteyip gittiler.
Eğer zor duruma düşmeyeceklerini bilsem bazı sorular sorardım.
Örneğin:
Partinizin eğitim politikası nedir?
Enflasyonu nasıl önleyeceksiniz?
Tarımda üretimi nasıl arttıracaksınız?
Diye sorardım ama cevap veremez, mahcup olurlardı.
Çünkü partinin bu sorulara yanıt veren bir programı yoktu.
Bir önceki seçimde kapıya bu defa AKP gençlik kollarından türbanlı iki hanım gelmişti. Ellerinde küçük bir kitapçık vardı. Genel Merkez’de hazırlanmış bu kitapçıkta AKP’nin yatırımları, açılışları, başarıları anlatılıyordu. Bu kitapçık vatandaştan gelebilecek sorulara somut ve tutarlı yanıtlar verebilmeleri için hazırlanıp, halkla temas edenlerin ellerine tutuşturulmuştu.
14 Haziran seçimi öncesi, bırakınız gençleri, CHP’nin milletvekili adayları bile ağır sorunları nasıl çözeceklerini halka anlatamadılar. Çünkü ellerinde bir çözüm programı yoktu. Kemal Bey’in bol keseden vaatleri ise inandırıcı olamadı.
Meclis seçiminde Cumhur İttifakı’nın 322 vekiline karşılık Millet İttifakı 212 vekil çıkarabildi. Seçim ilk turda kaybedilmişti. Kılıçdaroğlu ikinci turu kazansaydı da Meclis onu çalıştırmayacaktı.
ORHAN KEMAL
Büyük yazar Orhan Kemal’i ölümünün 53’üncü yılında (1914 - 2 Haziran 1970) saygıyla anıyoruz.
Onun Baba Evi, İki Arkadaş, Bekçi Murtaza, Bereketli Topraklar Üzerinde gibi öykü ve romanları su gibi okunur. Sade yurttaşın yaşamını büyük bir ustalıkla romanlara taşır. Yazdığı hikâyeler yüzünden Adana’da takibe uğrar. İşsiz kalır. Arkadaşı Yaşar Kemal’le birlikte Adana’dan kalkar, İstanbul’a gelirler. Bir el arabası bulacak, sokaklarda sebze satacaklardır. Ancak para bulamazlar. İş yatar. Orhan Kemal uzun yıllar işsiz kalır. Hayatında bir gün bile geçinememiştir.
Polis takibi, işkenceler, hapisler... Orhan Kemal tüm baskılara rağmen halktan yana tavrını ömrü boyunca bir milim bile değiştirmemiştir. Yaşar Kemal bu aziz dostu için şöyle demektedir:
- Orhan, demir gibi huyu olan, yılmayan, sevmekten ve yazmaktan bıkıp usanmayan, insanlar azıcık mutlu olsunlar diye hiçbir şeyini esirgemeyen, büyük, usta bir sanatçıdır.
Milletler Orhan Kemal huyunda, namuslu, iyi, sevgi dolu insanları var diye millet olurlar. İnsanlar içinden bir insanın halk sevgisi uğruna beladan belaya uğraması, en korkunç yoksulluklara düşmesi, sonuna kadar da hiçbir ödün vermeden dayanması insanlık için de övünülmesi gereken bir davranıştır. Hele bu insan büyük bir yazarsa...
GOL
Bizim böyle zamanlarda anımsadığımız bir fıkra vardır. Neden AKP’den çok CHP’nin eleştirildiğine ilişkin.
Maç bitmiş.
Takım 6-0 yenilmiş. Oyuncular süklüm püklüm soyunma odasına girmiş. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
O sırada kapı açılıyor. İri yarı kulüp başkanı top gibi içeri dalıyor.
Doğru yedek kalecinin üzerine giderek başlıyor tekme tokat dövmeye.
Zavallı kaleci bir yandan kendini korumaya çalışırken bir yandan da çığlık çığlığa bağırıyor:
- Başkan bana ne vuruyorsun yahu ben oynamadım ki… Benim kabahatim ne? Başkanın öfkesi dinmiyor:
- Ulan form tutup kaleye geçseydin bu maçta biz 6 gol yer miydik dürzü. Al sana, al sana...