Fransa cumhurbaşkanlığı seçimi birden "ders alma" güdülerimizi tetikledi. Ne var ki bilgi yanlış olunca çıkarılan ders de ters oluyor. Siyasetçi Ercan Karakaş bir "yanlış ders"e dikkati çekiyor:
- Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulanan iki turlu sistemin aynen genel seçimlerde de uygulandığını sanıyoruz. Yanlış...
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura en çok oy alan iki aday kalıyor.
Milletvekili seçiminde ise seçim bölgesine kayıtlı seçmenlerin yüzde 12.5 kadar oy alan her aday ikinci tura kalabilir. Bu sayı 3 de olabilir, 5 de olabilir. Sistem küçük partilere parlamento şansı veriyor... Ama Le Pen gibi demokrasi düşmanlarının dışlanmasına olanak tanıyor.
Fransa’daki seçimden alınacak "en önemli dersi" ise görmezden geliyoruz... Bu da sosyalist Jospin’in kaybedince çekilmesidir...
Samimi olmayı vaat edebilirim, tarafsız olmayı asla.
Geçen çarşamba gecesi CNBC - e kanalında "Seremoni" adlı bir film izledik. Ünlü yönetmen Claude Chabrol’ün bu filminde bir burjuva ailesine hizmetçi olarak alınan Sophie’nin "okuma yazma bilmemesi" çoğu kişiye çok şaşırtıcı geldi. Oysa eser gerçek bir olaydan yola çıkmıştı. Fransa’da okuma yazma bilmeyenlerin (illetre) oranı ne kadar biliyor musunuz? Resmi rakamlara göre 6 ile 7 milyon arasında... (Bin değil milyon!)
Fransa’nın iki turlu seçimi bizi birden cezbetti. Peki hangi işimize yarayacak?
Malum Fransa’da bu sistem faşizmi engellediği için seviliyor.
Faşist katilleri affeden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ne işine yarayacak?
Vergi kaçakçısı, hortumcu, hırsız, katil, kara paracıların üst organı gibi çalışan... Yalnız bugünün uğursuzluklarına değil geçmişin kanlı mirasını da sırtlayan bu "hırsız ve katiller demokrasisi" iki turlu sistemle hangi kirden arınacak? Söyler misiniz?
Meslektaşımız Ankara’nın acar televizyon muhabirlerinden biri... Pek çok meslektaşımız gibi onun da şu aralar en büyük hayali Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile röportaj yapabilmek... Geçtiğimiz 23 Nisan günü, Meclis’te verilen kokteylde Cumhurbaşkanı Sezer’in salona girdiğini görür görmez hemen yanına yanaştı.
-Sayın Cumhurbaşkanım dedi, dün gece sizi rüyamda gördüm.
-Hayırdır?
-Sizinle röportaj yapıyordum efendim.
Sezer taktiği anlamıştı, gülerek yanıt verdi:
-İyi o zaman, demek ki siz sıranızı savmışsınız!
Sayın Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz beyefendiler,
Size bir sorumuz var...
İktidar partileri olarak Meclis’ten çıkarttığınız af yasasıyla binlerce hırsızı, uğursuzu, hortumcuyu, katili affettiniz. O sırada affedemediğiniz hortumcuları, istekleri doğrultusunda, davalarını DGM’lerden Ağır Ceza Mahkemelerine aktararak bir ölçüde kurtardınız... Dün Haluk Kırcı ve Mehmet Ali Ağca’yı hapishaneden çıkartacak yasayı geçirdiniz... Şimdi de yurtdışına para kaçıranlarla naylon fatura kullananları kurtarmayı öngören yasa teklifini Meclis’e sunmaya hazırlanıyorsunuz. Hırsızlara, uğursuzlara, katillere, hortumculara, para kaçıranlara ve naylon faturacılara bu jestleri yapıp onları sürekli sevindiren iktidar olarak... Hayatında hiç kimseyi öldürmemiş... Hiç hırsızlık yapmamış... Banka hortumlamamış... Yurtdışına para kaçırmamış... Naylon fatura kullanmamış... Kısacası, namuslu ve dürüst Türk yurttaşları için de bir jest yapmayı düşünür müsünüz? Bu sınıfa giren yurttaşların (sizin eseriniz olan) ağır sorunlarına çözüm bulmak için de çalışıyor musunuz?
TBMM Başkanlığı’na,
Yeni Af Yasası’yla Mehmet Ali Ağca’yı ve Haluk Kırcı’yı hapisten kurtardığınız için Yüce Meclisiniz’i kutlarım.
Mehmet Ali Bayar "Değişim için geldim demiş"
Değişim için geldiyse siyasete namaz kılarak değil, üniversitede konferans vererek başlamalıydı.