Varlık Vergisi konusunda Aydınlık’ın son sayısında o yılları bizzat yaşamış iktisatçı Aslan Başer Kafaoğlu’nun geniş bir yazısı yer aldı. Kafaoğlu, 1942 yılında ambar memurluğu yapmakta imiş... Savaş döneminin esas yükünü köylülerin, işçilerin, ücretlilerin çektiğini anlatırken diyor ki:
- Örneğin 1942’de köylü ürününün yüzde 12’sini kilosu 20 kuruşa en yakın tren istasyonuna teslim etmek zorundaydı. Oysa buğday satış fiyatı piyasada 40 kuruştu. Böylece her kiloda köylü kayıtlara geçmeyen bir vergi ödemiş oluyordu. Aynı köylü ürününün yüzde 8’ini parasız olarak yine en yakın tren istasyonuna teslim etmek zorundaydı. Köylü savaş yılları finansmanının yüzde 35’ini, benim hesaplarıma göre yüzde 55’ini karşılamıştır. Bu nokta Maliye ve Ekonomi yazınında hiç dile getirilmemiştir. Ambar memuru olarak verginin uygulanışına tanık oldum. On yıllarca bekledim bu zulmün sanatçılarımızca belirlenmesi için. Çıkmadı.
... Biraz da Yol Vergisini ödeyemeyen köylülerin yollarda taş kırıp çalışmalarını yazsınlar. Yıllık 6 lirayı ödeyemediği için yüz binlerce köylü yollarda çalıştırıldı. Girilen enflasyonist sürecin ağırlığını da ücretliler çekti. Varlık Vergisi ödeyen azınlıklar savaş finansmanının sadece yüzde 5,6’sını karşılamıştır... Netice... Madalyonun görülecek başka yüzleri de var...
İnsanların kötü olduğunu görmek beni hiç şaşırtmıyor, fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum.
Goethe
CHP Belediye Başkanları toplantısının sonuç bildirgesinde bir bölüm:
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi yolsuzlukların en büyük halkalarından biridir
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve şirketlerin yöneticileri hakkında trilyon liralarla ifade edilen yolsuzluk iddialarına kamuoyunun dikkatini çekmeyi görev biliyoruz.
Sayın başkanlar sağoğlun varolun...
Peki ama bütün bu yolsuzlukları neden hep basın ortaya çıkarttı da sizler belediye meclis koltuklarında oturduğunuz halde hiç farketmediniz? Neden sonuna kadar sustunuz? Sebep ne? Duygusal mı?
DYP Balıkesir milletvekili İlhan Aytekin, Kültür Bakanlığı’nın Nâzım Hikmet’in 100’üncü doğum yıldönümü nedeniyle yaptığı hazırlıkları eleştiren sorular sormuş... Önergeyi alıp baktık.. Sekiz soruluk önergede tam 11 tane Türkçe hatası var... "Doğrumudur?" sözünde olduğu gibi tüm sorular ayrı yazılacak yerde bitişik yazılmış mesela... Sayın milletvekili gençliğinde kafayı komünistlere takacağı yerde şiire taksa... Nâzım’a diş bileyeceği yerde şiirlerini okuyup anlamaya çalışsa.. Hem Türkçesi düzgün olacaktı hem edebiyatı...
Afganistan’da Ladin’i arayan Amerikan komandoları özel bir tişört giyiyor. Üzerinde şu yazılı:
"Bağışlamak Allah’ın işi / Bizim işimiz randevuyu ayarlamak..."
Koalisyon Hükümeti biliyorsunuz yolsuzluk rayları üzerinde kuruldu... O raylar üzerinde yürüyor. Bu Hükümet Mesut Yılmaz’ın yolsuzluk dosyaları aklanarak kuruldu. O dosyaların aklanması için Tansu Çiller’in yolsuzluk dosyaları da aklandı. Cumhur Ersümer, Koray Aydın gibi bakanlar hakkındaki yolsuzluk söylentilerini koalisyon liderleri sonuna kadar örtmeye çalıştılar. Savcıları ceza ve tehdit ile sindirdiler. Jandarmayı etkisizleştirdiler. Bürokratları koruyacak yasalar çıkardılar. Hortumcuları kurtarmak için DGM yasasını değiştirdiler.
Bugün iktidarda olan partiler, sömürü düzeniyle tam bir uzlaşma içindedir. Başbakan Ecevit ve ortakları iç ve dış sömürüye evet dedikleri ölçüde koltuklarında kalabilecekleri inancındadır. Koltuklarında kalabilmek için her türlü iç ve dış soyguna evet demek eğilimindedirler. O yüzden devlet hazinesi har vurup harman savruluyor. Soyguna bakanlar da katılıyor. Soyguna bakanların katılması liderlerce normal karşılanıyor.
***
Bu iktidarın IMF ile 1998’de ve 1999’da hiç ihtiyaç olmadığı halde neden anlaşma imzaladığı hâlâ bilinmiyor. Ama IMF programı sonucu ülkenin iflas ettiği, milyarlarca doların dışarıya transfer edildiği biliniyor. Ne adına? ABD tarafından Hükümet’e verilen "2004’e kadar iktidar" desteği adına... Halk açlık, işsizlik, sefalet içinde sürünüyor. Ne adına? Hükümet’in birkaç gün daha koltukta kalabilmesi adına... Gaflet, dalâlet, hıyanet... Bu sözcükler bile etkisini kaybetti bugün geldiğimiz noktada... Düşünün nerelerdeyiz...
Türk insanı tembel mi?
Pardon beyler, Türk insanının önce iş bulması gerekiyor, bu sonraki soru!.
Cumhur "halk" demek.. Cumhurbaşkanı "halkın" başkanı... Ama her cumhurbaşkanı halkın başkanı olmaz. Türkiye’nin bir şansı var... Bugünkü Cumhurbaşkanı halkın başkanı... Sezer dün yine "halk" ı seslendirdi:
- Hükümet DGM yasasını iade ederek yolsuzlukları kolaylaştırdı.
- Tütün Yasasını yeniden gönderdiler, üreticiyi perişan edecekler...
- 8-10 bankadan 15 -17 milyar dolar çalındı. IMF’den gelecek para buraya gidecek.
Bunların hepsi ortadaki gerçekler. Utanacak hükümet yok ortada...