Paris'te OECD'de çalışan Türk uzmanlardan
Mehmet Öğütçü depremle ilgili bundan sonra yapılacaklar konusunda yararlı tavsiyelerde bulunuyor. Okuyalım:
      1) Uluslararası yardım konusunda dikkatli olmak gerekiyor. Resmen oksijen suyu, pamuk, aspirin taleplerinin sonu gelmeli. Tasarlanacak somut projelere para gelecektir. Bunun için ulusal / uluslararası proje danışmanlık şirketleri
      süratle devreye sokulmalıdır. Dünya Bankası, Avrupa İskan Fonu ve diğer ikili resmi yardım kuruluşları dipsiz kuyuya para / yardım akıtmazlar. Para istemek için önlerine somut projeler koymanız şarttır.
      2) Deprem gününden itibaren yurtiçi ve yurtdışından akmakta olan insani yardımların ayrıntılı dökümünün her gün İnternet'te bir sayfaya kaydedilmesi, ne kadarının hangi bölgeye, hangi amaca harcandığını da yine kalem kalem bir tabloda gösterilmesi şeffaflık ve insanların bağışlarının dipsiz kuyuya gitmediğini göstermek bakımından çok önemlidir. Umarım bu bilgiler
"devlet sırrı" değildir. Hiç kuşkum yok, Türkiye'de yüzlerce gönüllü bu bilgilerin elektronik bir veri tabanına geçirilmesi işinde çalışmaya hazırdır. Sadece üniversitelerin bilgisayar öğrencilerinden 20 - 30 kişilik bir grup bu işi iki haftada düzene koyar.
Ä°ÅŸkence konusu...
      Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk dünkü yazımızla ilgili olarak aradı... Bakan'ın
"İşkencecilere indirimi güvenlik görevlilerinin şevkini kırmamak için kabul ettik" şeklinde Radikal gazetesinde yayımlanan beyanını ele almıştık dün...
Hikmet Sami Türk yaptığı basın toplantısında bu yönde bir soru geldiğini ancak kendisinin o soruyu onaylayan bir yanıt vermediğini bildirdi. Konunun Radikal'e yanlış yansıdığını söyledi. Bugüne dek işkenceye karşı tavır aldığını ekleyen Bakan, işkencecilere ceza indirimini öngören yasaya koalisyonun koşulları nedeniyle olumlu oy verdiğini belirtti.
Gönüllü ihtiyacı
      Deprem bölgesinde halkın desteğe ve morale ihtiyacı sürüyor. Ne var ki ilk günden başlayarak onlara yardıma koşan gönüllüler yoruldu. Çoğu dar ve sabit gelirli olan doktorlar, teknisyenler, hukukçular peyderpey geri dönerken yerlerinin boş kalmaması gerekiyor. Depremzedeleri unutmayalım.
      Bu bağlamda bir notu buraya iliştirelim...
      Kadıköy Şifa Hastanesi'nin Gölcük'te kurduğu Sahra Hastanesi'nin doktor, laborant, psikolog, hemşire ihtiyacı var. Hastane sabah akşam servis kaldırıyor. Gidenlerin yiyecek ve yatacak ihtiyaçlarını karşılıyor. İlgi duyanların 0216 449 22 22 no:lu telefondan
Esin Hanım'a müracaatı...
Dostluğa hücum
      Okurumuz "e mail" notunda ilginç bir teklifte bulunuyor:
     Â
- Neden Yunan televizyon kanallarından birini kablolu TV'ye eklemiyoruz, diyor,
böylece Komşu'da olup bitenleri biraz olsun izleme imkanımız olur. Pek sevdiğimiz Yunan müziğiyle kulaklarımızın pasını sileriz...
      Buna benzer öneriler pek sık geliyor. Ege'nin iki yanındaki halk biribirini kaybedip yıllar sonra bulan akrabalar gibi... Geçmişteki yakınlığı ve aynı tarih ile coğrafyayı paylaşmaktan doğan sevgiyi canlandırmaya çalışıyor.
      Bu karşılıklı sevgi bugünden çok yarına ilişkin umutlar veriyor.
      Siyasetçiler bugüne dek arkalarında halk desteği olmadığından dostluk adımları atamadılar. Düşmanlığı körükleyerek bunu oya dönüştürmek daha kolaylarına geldi. Bugün rüzgar artık dostluğa doğru esiyor. Halklar bu rüzgarı dindirmemeli.. Siyasetçileri yakınlaşma ve dostluğa zorlamalı...
      Yunanistan - Türkiye arasında kıta sahanlığı, hava sahası, Adaların silahsızlandırılması, Kıbrıs gibi ana sorunlar bir anda çözümlenmez elbet. Ama küçük adımlar neden hemen atılmasın... 10 Eylül'de Atina'da, 12 Eylül'de Ankara'da yapılacak ortak toplantılarda dostluk yolunun taşları neden küçükten büyüğe doğru döşenmesin... Yapacak o kadar çok şey var ki...
      Mesela turizm ve ticarette işbirliği... Ders kitaplarında düşmanca bölümlerin ayıklanması... İki ülkedeki tarihi eserlerin karşılıklı olarak onarımı... Öğrenci mübadelesinin artırılması... Ege'deki yangınlara karşı işbirliği... Yunanistan'ın teröre kucak açmaktan vazgeçmesi... Türkiye'nin Heybeliada Ruhban Okulu'nu yeniden açması... Rumların İstanbul'da bıraktığı gayrimenkulleri satmalarına olanak verilmesi (Böylece başta Beyoğlu enkaz yığını olmaktan kurtarılacaktır)... Gibi...
      Türk ve Yunan halkları sevgi mübadelesini bir siyaset zorlamasına dönüştürmeli. Siyasetçileri her konuda anlaşmaya zorlamalı. Yıllardır silah tacirlerinin hatırına pompalanan düşmanlık yalnız manevi değil maddi yönden de çok kayıplar verdirdi iki halka... Ege'deki hava ve deniz devriye masrafları bile milyonlarca dolar götürüyor her yıl. Dostluk bir ekonomik ferahlamaya da katkı yapacaktır. Aman bu rüzgar dinmesin. Dostluğu derinleştirelim...
      ***
      Ecevit, "Cumhurbaşkanı keşke fikrimi sorsaydı" demiş...
      Fikrinizin ne olduğu çıkardığınız af yasasında o kadar açık ki...
      ***
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr