Türkiye'nin milli geliri 1999 yılında adam başı 3 bin doların altına düştü... Milli gelirimiz yıllardır 3 bin doların biraz üstünde biraz altında dolaşıyor.
      Önceki gün gazetelerde Yunanistan'ın milli geliri yer aldı: 12 bin dolar...
      Türkiye ve Yunanistan Ortak Pazar'a (bugünkü Avrupa Birliği) giriş anlaşmalarını aynı yıllarda (1963 - 64), hemen hemen aynı koşullarda imzalamıştı... Çünkü iki ülkenin ekonomik durumu hemen hemen aynı düzeydeydi. Adam başına milli gelirde dikkat çekici bir fark yoktu.
      Aradan geçen 36 yılda milli gelir açısından Yunanistan bizi dörde katladı.
      1964 yılının bir başka önemi de var...
      O yıl
Süleyman Demirel'in hükümette ilk kez yer aldığı yıldır.
      Türkiye 36 yılın çok büyük bölümünü
Demirel - Özal - Ecevit yönetiminde geçirdi.
Demirel ülke yönetiminde en uzun süre yer alan isim oldu.
      Ve
Demirel'in siyasi hayatta kaldığı 36 yıl içinde Yunanistan Türkiye'yi 4'e katladı.
      Bu fark onların AB'ye girmiş olmasıyla izah edilemez.
      Bu fark Yunanistan'ın geçen 36 yıl içinde Türkiye'den daha iyi yönetildiğini ortaya koyuyor.
      Bu fark Türkiye'nin kötü yönetildiğini ortaya koyuyor.
      Bu fark Türk halkının kendine değil başkalarına çalıştığını ortaya koyuyor.
      Aradan geçen 36 yılda koltuğa ABD'nin himmetiyle oturtulan siyasetçiler borçlarını ülke kaynaklarını dışarıya akıtarak ödediler.
      Ülkeyi fakirleştirip yandaşlarını zengin ettiler.
      Türkiye'nin 36 yıldır yerinde saymasının başka geçerli bir izahı yoktur.
      Var ise
Demirel'in eteğine yapışıp salya sümük ağlayanlar bunun ne olduğunu anlatmalıdırlar.
Skor çok acı...
      Kendini bilmez cani ruhlu birkaç kişi yüzünden dünyaya rezil olduk. Dün Avrupa’nın bütün kanallarında ilk haberdik... İngiliz holiganların ne serseri olduğunu bütün dünya biliyor. Ama serserilik cinayete mazeret olmaz. Polisin dünya ekranlarında sergilenen ihmalci görüntüsü mazeretle ortadan kaldırılmaz. UEFA kupasında başarılı bir yılı şenliğe dönüştürecektik. Birkaç kendini bilmez herşeyin tadını kaçırdı. Maçı kazansanız ne olur... Görüntünüz bu olduktan sonra...
`Yapma numara!..'
     Â
Süleyman Demirel'i
"Güniz Sokağa" sürükleyen önceki günkü gelişmeleri, DYP Genel Başkanlığı döneminde çok yakınında yer alan bir isim olan
Mehmet Dülger'le konuştuk:
     Â
- Manzarayı nasıl değerlendiriyorsunuz?      - Yıllarca Türkiye'nin kaderini elinde tutmuş bir insanın böyle bir hata yapacağını düşünemezdim...
     Â
- Çıkarılacak dersler?..      - Bizim yönetim tarzımızın
"korkutmak" ve
"menfaat temini" esaslarına dayandığı bir kez daha anlaşıldı. Korku öyle yayılmış ki, koskoca
Ecevit bile
Süleyman Bey'in gitme ihtimalini ima ederek
"Kaos olur" diyor.. Yapmayın etmeyin, madem bir kural koymuşsunuz, uyacaksınız..
"Burası Türkiye, sen Türkiye'yi bilmezsin!" deyip ikide bir kuralı bozmaya kalkarsanız olmaz.
"Bizim memlekette futbol böyle oynanıyor!" deyip Leeds maçında elle gol atsak, sonra da bu golün geçerli olduğunu ispata kalkışsak, olur mu?
     Â
- Süleyman Demirel'in yerinde siz olsaydınız?..      - 5 + 5 tartışması daha ilk çıktığında çıkıp
"Ben anayasanın emrini yerine getireceğim. Yedi sene bittikten sonra allahaısmarladık!" derdim. Daha 3 - 4 gün önce beyanatı vardı;
"Herşey benim dışımda" diyor. Kim inanır?.. O arada diyor ki:
"Avrupa ve ABD'de iki kere seçilme imkanı var. Bir kereliğine 7 senenin pek de iyi bir formül olmadığını, bu tecrübeyi yaşamış biri olarak çok iyi anladım!.." Ciguli'nin harika bir şarkısı var:
"Yapma bana numara" diyor. O geldi aklıma... Bizim siyasetçimiz oyunda hep kazanan olmak ister. Onun için sürekli oyunun kuralını bozuyor.
"Sandıktan mutlaka ben çıkmalıyım" diye tedbir alacaksanız, sandığa ne lüzum var?..
     Â
- Demirel'le uzun süre birlikte çalıştınız. Bu gibi fikirlerinizi aktarma fırsatı bulabilmiş miydiniz hiç?      - 1991 seçimlerinde
Süleyman Bey'in propaganda başkanıydım. Çok büyük bir tartışmamız oldu.
"Düşün peşime!" diyordu.. Bu şu demek:
"Ben sizi nereye götürürsem, oraya gitmeye razı olmalısınız!.." Karşıydım buna ben. Siyasetçi fareli köyün kavalcısı değildir. Bir davanın bayraktarı olan kişinin
"Düşün peşime!" demek yerine,
"Gelin, yolumuz budur; bunu paylaşanlarla beraber olalım" gibi bir slogan geliştirmesi gerekir...
Sağlıklı kazanç!
      Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı'ndan Prof.
Nazmi Bilir üşünmemiş; sigarayı bırakan kişinin
"ekonomik" kazançlarını hesaplamış... Sigaradan tasarruf edilerek kazanılan parayla neler alınabiliyormuş, bir bakın:
     Â
1 gün sigara içmezseniz: 1 hamburger
     Â
2 gün içmezseniz: 60 kontürlük bir telefon kartı
     Â
3 gün içmezseniz: 1 maç bileti
     Â
1 hafta içmezseniz: 12 kilogramlık bir tüp gaz
     Â
2 hafta içmezseniz: 1 aylık elektrik faturası
     Â
1 ay içmezseniz: 1 düdüklü tencere
     Â
2 ay içmezseniz: 1 Cumhuriyet altını
     Â
3 ay içmezseniz: 1 takım elbise
     Â
6 ay içmezseniz: 1 haftalık tatil paketi
     Â
1 yıl içmezseniz: 1 yıl yakacak kömür
     Â
2 yıl içmezseniz: En büyük boy buzdolabı
     Â
3 yıl içmezseniz: 1 adet bilgisayar
      ***
      Baba’nın cumhurbaşkanı olmayacağı kesinleşince dün borsa yaklaşık 900 puan yükseldi. Piyasaya ve ülkeye aniden istikrar geldi. Şair’in hesabı yine ters çıktı...
      ***
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr