Çocukluğu yurtdışında geçmiş... Üniversiteyi ABD'de bitirmiş... Oradaki 10 yılın 8'inde farklı işlerde çalışmış...
      - ABD'de hiç kimse
"Türk olduğum için" benimle çalışamayacağını söylememişti... Ne garip... Yurda döndüm ve bu sözleri ilk defa kendi memleketimde duymak zorunda kaldım:
"Biz Türklerle çalışmayız..!"
     ÂOkurumuz, dil eÄŸitimi konusunda master diplomasına sahip... Yurda döneli 6 yıl olmuÅŸ. Bir ara BeÅŸiktaÅŸ'taki
British English dersanesine baÅŸvuruyor:
     Â
- Türk hocalarla çalışmıyoruz, yanıtını alıyor.
      Peşinden de geçenlerde Antik English dershanesine başvuruyor...
      Halkla İlişkiler Sorumlusu hanımefendi (o da Türk üstelik) yine aynı şeyi söylüyor:
"Türklerle çalışmıyoruz.."      Okurumuz devam ediyor:
      - Geçenlerde bir başka dershane sahibi kibarca itiraf etti:
"Ne yapalım, "ğrencilerimiz yabancı istiyor. Neticede eğitim de para kazanmanın bir yolu. Ve biz de ticari bir kuruluşuz..."       Okurumuz ekliyor:
      - Ben Türk hocaların yabancı hocalara tercih edilmeleri gerektiğini söylemiyorum. Ancak bir hocayla görüşmeden, onun tecrübesini, bilgisini ölçmeden sadece Türk olduğu için geri çevrilmesi hangi
"eğitim" anlayışına sığar...
Åžehrim Kocaeli...
      Zaman durmuş, şafak sökmez olmuş,
      Güneşin batışı bir özlem,
      Sevgililer mehtabı seyredemiyor artık deniz kıyısında,
      Zaman geçmiyor bu şehirde,
      Arabalar durmuş hareket etmiyor,
      İnsanlar koşuşturmuyor işten eve,
      Zamanın unuttuğu bir yer artık güzel şehrim,
      Denizde dalgalar dövmüyor artık kumsalı ,
      Unutmuş martılar bu koyları,
      Bomboş artık şehrim,
      Bir sessizlik, bulut gibi kaplamış her yeri,
      Kimsenin gücü yetmiyor onu kaldırmaya,
      Orda bir dağın eteğine kıvrılmış şehrim can çekişiyor.
      Sanki son sözlerini fısıldıyor bana rüzgarla,
      "Beni unutma" diyor, "beni unutma"
      Son gözyaşlarını bırakıyor gökyüzü,
      Benim gibi duygularını saklayamıyor o da,
      Son sözcüklerim boşanıyor bir sel gibi;
      Elveda
     Â
Özgür Karaduman     Â
(Kocaeli Ãœniversitesi)Kokainli para...
      İngiltere'de kağıt paraların üzerinde yapılan bir kimyasal inceleme sonunda paraların yüzde 99'unun üzerinde kokain izi bulundu. Nasıl olur, bu ülkede kokain kullanan o kadar çok mu, diye soracaksınız. Mesele başka... Meğer kokain bir gram da kullanılsa vücut yağına karışır ve kokainmanın tuttuğu herşeye bulaşırmış... Bizim paraların da herhalde azımsanmayacak bölümü kokainlidir. Bütünü ise malum: Enflasyonlu...
     Â
***      Eldeki para hürriyet aletidir. Peşinden koşulan para ise tam tersine kölelik aletidir.
     Â
J.J. Rousseau     Â
***Ekmek parası...
      Dilenci dilenirken
"Allahım, bana bir ekmek parası!" diye dua ediyormuş. Oradan geçen
Temel, adamın eline birkaç kuruş sıkıştırmış:
     Â
- Bir ekmek parası için Allah'ı meşgul etme, benim daha önemli işlerim var...Müdürün jesti...
      Emniyet Genel Müdürlüğü'nde görevli Emniyet Müdürü
Yüksel Babal dün Portekiz'in Ankara Büyükelçisi'ne bir faks mesajı çekti... Ülkemizde pek sık tanık olunmayan bir incelik niteliğindeki mesajında
Babal aynen şunları dedi:
     Â
Sayın Büyükelçi,      1995 - 1998 yılları arasında Portekiz'de bulunan T.C. Büyükelçiliği'nde güvenlik ataşesi olarak görev yaptım. Ülkenizi ve insanlarınızı çok sevdim. Büyük sanatçınız
Amalia Rodriguez'in ölümü dolayısıyla yaşadığınız üzüntüyü paylaşıyorum. Kendisine tanrıdan rahmet, ülkenize başsağlığı diliyorum.
      Saygılarımla.
Aktaş'ın borçları
      Devletin İstanbul'un Anadolu yakası dağıtım işini devrettiği Aktaş Elektrik'ten tahsil edemediği alacağı, 1997 yılı itibarıyla 23 trilyon lira... Rakam, Teftiş Kurulu'nun 8 Ağustos 1997 tarihli Teftiş Kurulu raporunda yer alıyor. Borç bugün ne miktara ulaştı?.. Ne şirket, ne Enerji Bakanlığı bunu açıklamıyor. 1997 yılının 23 trilyonu bugün yaklaşık 60 trilyon... Deprem için yurt içi ve yurt dışından toplanan paraların bir buçuk katı... Bu para faizsiz kredi olarak şirkete kullandırılıyor.
      Teftiş Kurulu raporu hazırlanırken Enerji Bakanı bugünkü Fazilet Lideri
Recai Kutan'dı... Rapor açıklandığında Bakan
Cumhur Ersümer.. Sonra DSP'li
Ziya AktaÅŸ geldi gitti. Tekrar
Cumhur Ersümer Bakan oldu.
      Bu bakanlar Aktaş'ın borcunu tahsil etmek için ne yaptı?.. Hiçbir şey... Borcun kamuoyuna duyurulmaması için adeta özel çaba sarfedildi.
      Peki ne adına? Hangi çıkar uğruna?..
      Uçan kuşa borçlu olup yüzde 140'a varan faizlerle borç para toplayan... İğneden ipliğe zam yapıp vatandaşın ümüğünü sıkan devlet... Böyle borçları neden görmezden gelir?
      Bu nevi şirketler siyasi partilere ne kadar para yardımı yapmıştır?
      Siyaset ve devletle hangi çıkar ilişkileri içindedir?
      Merak etmez misiniz?
      Bu arada Elektrik Mühendisleri Odası'nın bir yetkilisinin şu sözleri dikkatimizi çekiyor:
     Â
- Göreve gelip giden bakanlardan daha çok Enerji Bakanlığı bürokrasisine dikkat etmek lazım. Bakanlık bürokrasisi bu tür konuları bakanlardan hep gizlemiştir... Daha doğrusu bakanları uyutmuştur...      Bakanlıkları ve siyasetçileri maaşa bağlayıp devleti yağmalayan daha kaç şirket var?
      Bunu da merak etmez misiniz?
      Merak etmeyenler.. Neden ülkenin ve devletin bataklığa sürüklendiğinden şikayet eder dururlar!..
Gel Zeman git zaman...
     Â
Hasan Pulur'la günlük mutat futbol sohbetimizi yapıyoruz.
Hasan Ağabey Fener'in yarınından umutsuz. Damarına basıyoruz:
     Â
- Hasan abi, Fener Zeman'
la şampiyon olamaz mı?
      El cevap:
     Â- Zamanla olur...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr