TBMM’de oluşan "Kutsal İttifak"ın oylarıyla Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında soruşturma açıldı. Oysa yolsuzlukla suçlanan bakanlar paçayı sıyırmıştı. TBMM’de "Temiz Toplum İttifakı" kurulamıyor ama "Şeriatçı İttifak" kolayca kurulabiliyor.
Bostancıoğlu’nun elbet hataları var. Ama soruşturma bu hatalar ve daha iyi eğitim niyetiyle açılmıyor. İki büyük günahı var Bakan’ın; 1) Norm kadro uygulamasıyla atamalarda torpili kaldırdı... 2) Türbanı yasakladı...
Türban serbest bırakılmalı mı? Türbanda direnenler amaçları sorulduğunda "inançlarımızı yaşamak" diyorlar. Tartışma buradan başlıyor. Çünkü inançlar türbandan ibaret değil. Ve tüm inançların uygulamaya konulabilmesi için toplumsal düzenin Suudi Arabistan ya da İran’da olduğu gibi şeriat esaslarına göre ayarlanması gerekiyor.
Anadolu Müslümanlığı dini yalnızca "Tanrı ile kul arasında bir köprü" gördüğü için demokratik hayatla uyuşuyor. Radikal İslam tam tersine...
Özetle... Türban büyük bir paketin ilk parçası. Kadınları da mücadelenin içine çektiği için en kritik ve stratejik direniş. Türban kavgası kazanılırsa bunu diğer talepler izleyecek diye düşünülüyor...
Demokrasi ve Cumhuriyet yanlıları türbana karşı bu endişeyle tepki gösteriyor...
Bir bahçen, bir de kütüphanen varsa eğer; ihtiyacın olan her şeye sahipsin demektir...
Filistin’le ilgili ne yazıyor diye "Jerusalem Post" gazetesini açınca hemen sayfanın tepesinde "27 Nisan 5762" tarihi gözümüze çarptı... Ne demek bu? Sorup soruşturduk... Tevrat dünyanın 5762 yıl önce kurulduğunu kabul eder, İbrani takvimi o tarihten başlarmış. Peki ya içinde bulunduğumuz ayın adının "Nisan" olarak geçmesi?.. Meğer bizim kullandığımız ay adlarının üçü; Şubat (Şevat), Nisan (Nisan) ve Temmuz (Tamuz) İbranice’den geliyormuş... Doğrusu bugüne dek duymamıştık...
Britanya adasında yaz kış yağmur eksik olmaz.. O yüzden bir İrlanda atasözü şöyle diyor:
- İrlanda’da yaz mevsiminin geldiğini yağmur damlaları ısınınca anlarsınız...
Ankaralı okurumuz İrem Soydal, bu söze İskoçya’da duyduğu espriyi ekliyor:
"Üstü açık bir tur otobüsünde Edinburgh kentini gezerken ahmak ıslatan yağmuruna yakalanınca rehberimiz: - Çok şanssızsınız, dedi, yılın 300 küsur gününde yağmur yağan bir kentte yağmura denk geldiniz!"
Memleketimiz yine bir "Kürtçe türkü kriziyle" çalkalanıyor. Önce Bitlis’te yaşandı, şimdi de Hakkâri Yüksekova’da... Milliyet olayı "hoşgörü ve birlikte yaşama" penceresinden gördü. Ama mülki otorite diğer güzergâhtaki ısrarını sürdürüyor.
Kürtlerin içinden teröristler çıktığına göre, Kürtçe türkünün içinden de terör çıkabilir endişesi hâkim görünüyor.
Bu bakış açısı devletin genetik kodlarında var. Reşat Ekrem Koçu’nun "Osmanlı Tarihinde Yasaklar" adlı kitabı söz konusu kuşkuculuğun komik örnekleriyle dolu:
* Piknik yerlerinde "hafifmeşreb kadınların" erkeklerle buluşmaları sorun teşkil ediyor. Devlet hemen çaresini buluyor. 1752’de Kadınlara Mesire Yasağı hakkında ferman yayınlanıyor. (1752)
* Osmanlı’da Arnavutlar hamamlarda tellak olarak serbestçe çalışabiliyorlardı. Fakat, Arnavut isyancı Patrona Halil, Beyazıt hamamından çıkarak isyanı yönettiği için devlet önlemini aldı: Arnavutlara Hamam Tellağı Olma Yasağı konuldu. (1730)
Konulma sebebi bilinemeyen yasaklar da mevcut... Gayrimüslimlere hamamda takunya giyme yasağı, çingenelere ata binme yasağı, evlerde yemek çeşidi yasağı vb. gibi...
Şimdi gülüyoruz... İlerdeki kuşaklar da 2000’lerin başındaki bu Türkiye’ye çok gülecekler!
Bayar ailesinden dokuz kişi daha çıksa da Bayern Münih’e karşı Bayar Ankara takımı kursak!...
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Kemal Alemdaroğlu TBMM’nin Bostancıoğlu hakkındaki kararını kınamıştı. Meclis Başkanı İzgü, Kemal Alemdaroğlu’nu eleştirdi. Prof. Yüksel İnan dün anımsattı:
- 1776 Virginia İnsan Hakları Beyannamesi ve 1789 Fransız İnsan Hakları Bildirgesi, "vergi ödeyen herkes, kendisini yönetenleri eleştirme hakkına sahiptir", der. Eleştirme hakkının kınama hakkını da içerdiğini kabul eder. Sayın Başkan’ın bilgisine...