Â
Pınar Çınar, Ziraat Fakültesi mezunu ve bu fakültelerden mezun olanların çoğu gibi işsiz... Gelecekte de olsa mesleğini icra etme şansı bulunmadığını görünce, öğretmen olurum düşüncesiyle kursa gitti, pedagojik formasyon sertifikası aldı.
      Mayıs ayında Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere sınav açacağını duydu. Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gitti, 3 milyon lira vererek sınav kılavuzu aldı. Ardından 1.5 milyon lira evrak ücreti, 12 milyon lira da sınav parası ödeyerek başvurusunu yaptı. Devlet Personel Başkanlığı'nın 16 Temmuz'da ÖSYM'ye yaptırdığı sınavı kazandığımı öğrenir öğrenmez de atanması için Milli Eğitim Bakanlığı'nın yolunu tuttu. Gerisini kendisinden dinliyoruz:
      - Bana, mezun olduğum bölümden öğretmen kabul edilmediği, bu nedenle de atamamın yapılamayacağı söylendi. Oysa böyle bir şey baştan yoktu. Meğer Bakanlık Talim Terbiye Kurulu bizler sınava girme hazırlıkları yaparken bu yönde bir karar almış. Tabii karardan benim gibi pek çok arkadaşımın haberi olmamıştı. Eğer öğretmenlik yaptırılmayacaksa o zaman bizi niçin, hem de o kadar paramızı alarak sınava kabul ettiniz, diye sorduğumda aldığım yanıt aynen şu oldu:
      - Sınavı yaptıran Devlet Personel Başkanlığı sadece kazanacağı paraya bakar. Ne kadar çok kişi sınava girerse o kadar çok para kazanacağından böyle şeyleri düşünmez.
     Â
Pınar ve onun durumunda olanlar şimdi Milli Eğitim Bakanlığı'nı mahkemeye vermeye hazırlanıyorlar. Sonuç bakalım ne olacak?
Metronun öyküsü
      İstanbul'un yüzyıllık düşü
"metro"nun Taksim - Levent arasında uzanan 8 km'lik bölümü (4 yıl gecikmeyle) nihayet açılıyor.. Tanıtım amacıyla bugün gazeteciler metroya bindirilip gezdirilecek...
     Â
Nurettin Sözen'in belediye başkanlığı döneminde temeli atılan metronun ilk 2 yıl boyunca tüm yükünü omuzlayan (o günün Belediye Genel Sekreteri)
TuÄŸrul Erkin'le sohbet ediyoruz telefonda..
"Metro" düşünü gerçek kılan bu sürecin uzun hikayesini
"kısa bir özet" halinde şöyle aktarıyor:
      - Biliyorsunuz, metro için yüzyıl başından beri çok defa temel atma girişimleri oldu, ihaleler açıldı. Ama bir türlü olmadı. Nihayet biz metroyu gündemimize alırken dedik ki;
"Bunu ancak mümkün olduğu kadar bölersek gerçekleştirebiliriz." Çünkü şehrin büyük bölümünü kapsayacak 25 - 26 km'lik bir projeyi
"bir defada" yapmak için 2 milyar dolar finansman gerekiyor. Bu dev paketi finanse etme imkanı yok.
"Hepsini birden yapacağız, Hazine garanti versin" dediğinizde olmuyor. Metronun daha önce yapılamamış olmasının en önemli nedeni bu.. Parçalara bölünmemiş oluşu.. Bir diğer neden de: Böylesi büyük yatırımları göze almak siyasi açıdan riskli.. Çünkü gerçekleşmesi uzun süreceğinden bitiminde büyük olasılıkla yönetimde olmayacak, ondan nemalanamayacaksınız!
     Â
- Siz böyle düşünmediniz..      - Hayır, görev süremiz içinde bitmeyeceğini bile bile başladık. İstanbul'da metro düşü bugün gerçekleşiyorsa eğer, bu büyük ölçüde
"siyasi getirisi ne olur, bizim dönemimize yetişir mi?" gibi soruların akıldan silinmesiyle olmuştur. Dönemin belediye yönetiminin siyasi rant hesabından uzak tavrının tek örneği bu da değildir. Kazlıçeşme'nin kaldırılması ve Park Otel'e karşı verilen mücadele bu konuda örnek diğer yaklaşımlardır.
     Â
- O aralar kimi eleştiriler de geldi...      - Evet...
"Metro diye iki delik açtılar" da denebilmiştir o dönem.. Ama biz daha o gün açıkça şunu söylemiştik:
"Bu uzun erimli bir iştir. Kıskançlığa, haset göstermeye gerek yok. Herkes 5'er km. ekler, şehir soluk alır. Keşke önceki belediye başkanlarından her biri kendi dönemlerinde 5'er km. yapsaydı da metromuz bugün 25 - 30 km. uzunluğa kavuşmuş olsaydı..."
Cadı avı
     Â
"Cadı avına çıkmayalım. Bütün memurlara irticacı gözüyle bakamayız."     ÂKim söylüyor bu lafları? Bir süre önce, "Devlet kadrolarını irticacılar iÅŸgal etmiÅŸtır... Rejim tehlikededir... Bu memurların hemen tasfiyesi gerekir" diyen BaÅŸbakan
Bülent Ecevit' in Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk.       Kim söyletiyor: Başbakan
Ecevit...      Hedef kim?
      Genelkurmay Başkanı
Hüseyin Kıvrıkoğlu.       Çok değil iki hafta önce KHK'yi Çankaya'ya dayatırken ne diyordu Başbakan
Ecevit:Â Â Â Â Â Â "Asker istiyor..."
      Peki arada ne değişti?
      Arada
Fethullah Gülen hakkında tutuklama kararı çıktı. Asker
Gülen'in karşısında,
Ecevit ise yanında yer aldı. Ve birden askerlerin
"irticaya önlem" isteği
Ecevit 'in dilinde
"cadı avı" oluverdi. Ordu -
Gülen kavgasında
Ecevit'in karşı tarafta yer alması çok önemli bir gelişme...
Güzel Ankara!
      Yurt dışından dönüp Ankara'ya yerleşen okurumuz yazıyor:
      - Türkiye'nin başkenti Ankara kentten çok köy görünümüne ilerliyor. Korkunç bir görsel kirlilik (Her yerde devasa tabelalar, ilanlar, küvet diye adlandırdığım havuzlar, zevksiz meydanlar, mavinin en çirkin tonu ile boyanmış köprü korkulukları)... İlaveten gürültü kirliliği... Dostlarıma bu kentte nasıl yaşadıklarını soruyorum. Bana şunu tavsiye ediyorlar:
     Â
- Görme, duyma, boşver...      Rantiyenin ve müteahhidin biraz daha para kazanması için mahvedilen şehirlerde insanlara yapılan tavsiyeye bakın... İnsan olduğunuzu kısmen unutun diyorlar... Başka türlü yaşama hakkınız yok...
     Â
BaÅŸkasından daha fazla bir iÅŸ yapmıyorsanız ondan üstün olduÄŸunuzu ispat için boÅŸuna çabalamayın...     Â
CervantesVizite
      Fıkra
Şakir Süter'den...
      Havalı bir sarışın hanım eczaneye girir:
     Â
- Bana bir şişe kolonya, bir de deodorant verir misiniz?      Siparişi alınca parayı uzatır...
      Eczacı paraya bakar:
      - Maalesef hanımefendi, der, bu para sahte!
      Kadın
"aaaah!" diye bir çığlık atar.
      - Hayrola hanımefendi niye bu kadar üzüldünüz?
     Â
- Demek bana tecavüz ettiler...     Â
Meslekte yükselirken rastladıklarınıza iyi davranın. Ä°niÅŸte onlara tekrar rastlayacaksınız     Â
Oscar WildeYazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr