40 yıllık avcı... Bunun etkisiyle olacak, bir miktar (tatlı) palavracı... İki dönem ANAP Tokat milletvekili, bir yıl kadar da Bakan... Şimdi Meclis dışında, önümüzdeki dönem yeniden Ankara’ya gelmeye hazırlanıyor, bu nedenle de aday. Ama bu kez partisi ANAP’tan değil, bağımsız aday olarak... Metin Gürdere ile arkadaşımız Fahrettin Fidan konuştu.
- Bağımsız aday olarak kazanabileceğinize gerçekten inanıyor musunuz?
- Cumhuriyet tarihimizde bağımsız adayların en şanslı olduğu bir seçime gidiyoruz. Aziz Nesin, Türk halkının yüzde 60’ı aptaldır, demişti. Eğer bu halkın yüzde 60’ı mazoşist de değilse, iktidarıyla muhalefetiyle kendisine bu sıkıntıları çektiren siyasi partilerin hiçbirine oy vermez. Zaten benim gördüğüm seçmen suyu ısıtmış politikacıları bekliyor.
- Bu son söylediğinizi anlayamadım.
- Adam vakitsiz bir saatte evine gelmiş. Hizmetçi, hanımın yan komşularda olduğunu söyleyince, git hemen eve gelmesini söyle, demiş. Konken masasında oyun oynamakta olan hanım, ne yapacakmış bu saatte beni, diye sorunca hizmetçi;
- Valla demiş, hemen banyoya gidip su ısıtmaya başladığına bakılırsa ne yapacağı belli.
Kusursuz olsaydık başkalarının kusurlarını bulup çıkarmaya bu kadar meraklı olmazdık.
Sizce işyerinde motivasyonu en çok hangisi artırır? Yukardaki soruyu "www.yenibir.com" sitesi bir anket konusu yapmış... Alınan yanıtlar şöyle sıralanıyor:
Hafif müzik yayını (yüzde 31.5) Öğle aralarında spor yapmak (yüzde 14.7) Ücretsiz içecek imkânı (yüzde 14) Ücretsiz tatlı imkânı (Yüzde 6.2) Günde yarım saat şekerleme izni (yüzde 33.6)...
YTP’nin amblemi dikensiz bir gül olacakmış.
Sol’suz bir meclisin IMF için dikensiz gül bahçesi olması gibi...
Sendika başkanları Meclis’e yürümüşler. Ancak polis kendilerini TBMM’ye 500 metreden fazla yaklaşmanın suç olduğunu bildirerek yarım kilometre mesafede durdurmuş.
Birkaç ay önce Almanya’da Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Meclis’ini ziyaret etmiştik. Meclis binasının dış duvarı yoktu. Ve her isteyen yürüyerek Meclis binasının kapısına kadar gelebiliyordu. Koruma olarak kapıda tek bir polis otosu vardı. Meclis Başkanı bu düzenlemeyi bilinçli yaptıklarını söylemişti. Orası bir Halk Meclisi idi.
Bizimki ne meclisi dersiniz?
OECD yönetiminde görevli Mehmet Öğütçü Türkiye’ye Paris’ten bakınca görünen manzarayı yazıyor bize... Öğütçü ülkeyi yönetmeye talip olanların yalnızca iktidar hesapları yapmasına... Ağır sorunları unutmasına şaşırmış görünüyor... Bakınız gönderdiği notta ne diyor:
... Sanki şahsi borcummuş gibi, iç ve dış borç stokunun altından nasıl kalkacağım diye uykularım kaçıyor. IMF dışında dışarıdan borçlanmak son derecede güçleştiğine göre önümüzdeki yıl 12 milyar dolarlık dış borç servisini yaparken aynı zamanda üretimi nasıl artıracağımızı, yeni teknolojilere ve eğitime nasıl yatırım yapacağımızı düşünüyorum. İşin içinden çıkamıyorum.
Kişi başına borcumuzun 3 bin dolar olduğu ve kişi başına ortalama gelirimizin 2 bin 300 dolar düzeyine geriledigi dikkate alınınca her Türk vatandaşının gelirinden 700 dolar daha fazla borçlu olduğu ortaya çıkıyor.
Faturası sonuçta bana çıkan bu borcu kimler aldı, nerelerde kullanıldı, nasıl geri ödenecek? Bu konularda iktidara "yeni" talip olanlar ne yapmayı düşünüyorlar? Merak ediyorum ama yanıt bulamıyorum.
Tarım sübvansiyonlarının kesilmesi ile nüfusun neredeyse üçte biri bu yıldan itibaren ciddi bir istihdam sorunu yaşamaya başlayacak, mali sektördeki beyaz yakalı işsizlere katılacaklar. Bu insanlar için ne gibi önlemler, projeler düşünülüyor?
Üniversite mezunu gençleri müteşebbis olarak ekonomiye nasıl kazandırabiliriz? Hangi sektörlerde ileri teknolojiye ağırlık vermek lazım?
Bunlar yeni gelecek iktidarın yanıtlaması gereken sorular.
Adeta kutsal kitap gibi herkes IMF programına sarılıyor. Oysa, o program mali istikrarı sağlamaya yonelik. Şayet işlerse faizler ve enflasyon düşecek... Oysa, bizim ekonominin tüm dengeleri gözeten, büyüme, istihdam, verimlilik, dış ticaret / yatırım ve rekabet gücü hedeflerini ihmal etmeyen kapsamlı bir yaklaşıma ihtiyacı var.
Mesut Yılmaz, seçimlerden sonra partide olası bir depreme karşı şimdiden önlem alıyor...