Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Devlet hazinesini yıllar yılı yandaşlarına peşkeş çektiler... Devlet kuruluşlarını yok pahasına satıp savurdular. Bankaların soyulmasına seyirci kaldılar. İşçinin, memurun biriken fonlarını sıfır faizle erittiler. Sonunda deniz bitti. Şimdi "reform" adı altında emekçinin son haklarını okka altı etme çabasındalar. "Sosyal Güvenlik Reformu" adı altında çalışanların emeklilik hakkı çalınıyor. Bu süreçte... Üzerinde pek durulmayan bir noktaya da Avukat Emcet Olcaytu dikkat çekiyor:
- TBMM'ye sevkedilen tasarıda emeklilik yaşı 58 - 60 ve prim ödeme gün sayısı da 8300 gün olarak kabul ediliyor. Buna göre... 18 yaşında sigortalı olan bir kişi, 22 yıl 9 ay (8300 gün) prim ödeyip ortalama 42 - 43 yaşında emekliliğe hak kazanacak... Ama kadın 58 yaşına kadar (15 - 16 yıl), erkek ise 60 yaşına kadar (17 - 18 yıl) emekli maaşı alamayacak... Bunun nedeni halen uygulanan emeklilik prosedüründe mevcut "kadınlar 20, erkekler 25 yıldan beri sigortalı ise en az beşbin gün prim ödemiş olmaları halinde emekli olabilirler" hükmüne benzer bir sürenin yeni tasarıda bulunmamasıdır. Nedense işçi temsilcileri de dahil olmak üzere bu nokta üzerinde duran hiç kimse yok. Bu eksikliğin pratik sonucu şudur: 8300 gün prim, bugünkü rakamlarla 8300 gün x 1 milyon lira = 8 milyar 300 milyon liradır. Yeni tasarı kanunlaşırsa; bu kadar parayı, prim olarak ödeyen emekçi bu parasını 15 - 18 yıl süre ile SSK'ya "faizsiz kredi" olarak verip 15 - 18 yıl sonra (yine bugünkü raramlarla) 100 milyon lira civarında aylık alacaktır.
Öte yandan...
Devlete (hazine bonosu karşılığı) 8 milyar lira borç veren kişi ise hiç beklemeden her yıl 8 milyar lira (ayda 600 - 650 milyon TL) faiz almaktadır.
Haksızlığın boyutunu görebiliyor musunuz?

Laforizma

Mevsimler yine sapıttı...
Atina'yla "bahar" yaşarken, Tahran'la "kış" yaşıyoruz...
Cihan Demirci

Tahkimin adaleti

Arkadaş sizi fakirleştirip dize getirdik. Devlet mallarını ucuz pahalı satmaya mecbur bıraktık. Siyasetçileriniz paşa paşa satıyor. Bürokratlarınız onlara uyuyor. Fakat kanunlarınız fazla yurtsever! Danıştay'ınız işgüzar! Çıkan anlaşmazlıklarda hep kendi ülkesini kolluyor. Gel senin hukuk sistemini, yargı organlarını devreden çıkaralım; ileride aramızda doğacak hukuki anlaşmazlıklarda çözümü uluslararası hakem kuruluşlarına bırakalım. Adaleti daha iyi sağlayalım..."
***
İktidar partileri, uluslararası açıkgözlerin yukardaki isteklerini kabul etti. Tahkime izin veren anayasal değişiklik TBMM'de adım adım gerçekleştiriliyor. Peki... İlerde taraf olacağımız anlaşmazlıklar "Tahkim" sayesinde daha adil çözülür mü?
Bu yol daha hakkaniyetli ve sağlıklı mıdır?
Acaba "Uluslararası Hakem" ne kadar adildir?
Soruya yanıtı DPT'nin Haziran 1999'da yayımladığı "Uluslararası Ticarette Tahkim Prosedürü" adlı kitapta buluyoruz. Bakınız kitap, tahkimin sakınca ve tehlikeleri konusunda neler yazıyor:
"Hakem kararları her zaman için kısa sürede alınamamaktadır.
Tahkim masraflı bir mekanizmadır.
Tahkim davasında hakem kararları her zaman adil olmayabilir. Uluslarüstü şirketler, hem nicelik hem de nitelik olarak uluslararası tahkim konusunda daha fazla uzmanlığa ve uzman personele sahiptir. Bu uzmanların bilgi ve deneyimleri, özellikle gelişmekte olan ülkelerin hakem kararları üzerinde oldukça etkili olabilmektedir. Böylece, gelişmekte olan bir ülkenin şirketi, haklı olduğu bir davayı bile uluslararası hukuk sistemi içinde gerektiği kadar savunamamaktadır. Uluslararası tahkime daha sık taraf olan bir şirket ile daha az taraf olanın, bir sonraki davada hakemler üzerinde potansiyel veto tehditleri farklı olmaktadır. En azından bu nedenle hakemlerin... uluslarüstü şirketlerin veto tehditleri karşısında takdir haklarını bu şirketler için kullanabilmeleri mümkün olmaktadır."
***
Yukardaki satırlar bizi bekleyen tehlikenin bir bölümüne işaret ediyor.

Ecevit, "60 yaş dışındaki her konuda uzlaşmaya hazırız" demiş.
Boğulan adama "Can simidi dışında ne istersen veririz" der gibi...
Kenan Tunç

Temel...

Trabzon Nüfus Müdürlüğü, "Temel" ve "Fadime" isimleriyle ilgili istatistik açıklamalar yapmayı gelenek haline getirdi... Nüfus Müdürü Muhittin Satılmış'ın Trabzon merkez ilçede son 2,5 yıl içinde doğan bebeklere verilen isimleri ölçü alarak yaptığı son açıklama, bir zamanlar Karadeniz'de neredeyse üç bebekten ikisine verilen "Temel" ve "Fadime" adlarının (çocukları fıkra kahramanı yapmamak için) artık hepten terkedildiğini gösteriyor... "Temel" ve "Fadime"nin önlenemeyen tükenişini (yıllara göre) gösterir tablo şöyle:
1997... 2 bin 315 doğum... 5 Temel... 7 Fadime
1998... 3 bin 245 doğum... 3 Temel, 4 Fadime
1999 (İlk 6 ay)... 1 bin 700 doğum... 0 Temel... 0 Fadime...

Yönetim uyuyor mu?

Son Fenerbahçe - Galatasaray maçında 22 futbolcu birbirine girdi. Aralarından sadece Fatih Akyel'e ceza veriliyor. Galatasaray'ı masa başında dize getirme tezgahı işliyor. GS'ın monşer yönetimi uykuda. Seyircinin ilgisine.


Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr