Uygulanmakta olan ekonomik politikanın bilinçli bir programın parçası olduğu en yüksek ağızlardan açıklandı.
Dediler ki... “Düşük faizle yatırımları teşvik edeceğiz. Karşılığında artan kurlar ihracatı arttırıp ithalatı azaltacağı için cari dengemizi olumlu yönde etkileyecek, istihdam ve yatırım artışı olarak fayda sağlayacak. Böylece işsizlik, enflasyon, cari açık gibi sorunlardan kalıcı olarak kurtulacağız.”
Bu politika malum: “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” inancına dayanıyor. Ne var ki faiz düşünce kurlar yükseliyor ve enflasyonu ardından faizi yükselmeye zorluyor.
Ne yapmalı? Faizi düşürünce kurları yükseltmeyecek bir formül bulmalı. Prof. Korkut Boratav, Turgut Özal döneminde bunun gerçekleştiğini anlattı ve ekledi:
- Ancak o dönemde bankalarda döviz mevduat hesabı yoktu. Yurt dışına para çıkışı ve girişi serbest değildi. Dövizin yükselmesi bu şekilde önlenmişti.
HEYECAN
Hollanda’daki arkadaşımla telefonlaşıyoruz.
- Ne var ne yok Amsterdam’da?
- Hiç bir şey yok valla.
- Nasıl hiçbir şey yok?
- Euro’nun değerinde haftalardır milim kıpırdama yok.
- Ee?
- Faizler de sıfır. Hiç değişiklik olmadı.
- Ee?
- Altın fiyatları da pek değişmiyor.
- Ee?
- Enflasyon yok gibi bir şey. Yıllık enflasyon yüzde 3 oldu diye neredeyse hükümet devrilecek.
- Sonuç?
- Dünya durmuş gibi burada. Sıkıntıdan patlıyoruz.
- Demek boşuna esrarı serbest bırakmamış adamlar. Halk içsin de sıkıntısını unutsun diye belki.
- Onu bilmem ama Türkiye’yi çok özlüyorum.
- Neden?
- Nasıl da hareketli bir hayat var orada. Avrupa’da bir yılda bile olmayan olaylar sizde bir saatte oluyor. Kıymetini bilin memleketin.
- Haklısın, bizim burada her anımız heyecan. Hiç canımız sıkılmıyor. Sosyal medyada herkes mizah yapıyor.
- He valla... Çok şanslısınız, bunun farkına varın!
TAMİRCİ
Fıkrayı Süleyman Demirel anlatırdı.
Bir köyde tek bir saat kulesi varmış. Başka kimsede saat yokmuş. Günün birinde kuledeki saat bozulmuş. Köylü ezan ve namaz vakitlerini bilemez olmuş. Kasabaya inip bir saat tamircisi aramışlar. Sonunda birini bulup köye getirmişler. Gençten biriymiş. Önce saati aşağı indirmiş, sonra parçalara ayırıp her bir parçayı özenle temizlemiş. Temizlenen parçalar geniş bir alana yayılmış. Sıra gelmiş parçaların yeniden monte edilmesine. Tamirci de başlamış kara kara düşünmeye. Köylü bakmış saatin tamiri bitmiyor, tamircinin başına toplanmış:
- Ne zaman bitecek tamirat aga, neden çalışmıyorsun?
Tamirci:
- Ben bunun nasıl toplanacağını bilmiyorum demiş.
- Sen tamirci değil misin?
- Tamirciyim ama hiç böyle bir saat tamir etmemiştim. Bu öteki saatlere hiç benzemiyor. Sonra da saati öylece bırakıp gitmiş. Kıssadan hisse mi?
Yani “Ben bu işten anlarım” diyen her adama inanmayacaksın.
Bozuk mekanizmayı düzelteceğim diye gelir daha fazla bozar ve gider. Fıkrayı rakipleri için anlatır, sonra da gevrek gevrek gülerdi Demirel.
İSTİKBAL
Piyasada pek çok anket şirketi var. Bunların neredeyse tamamı siyasallaşmış durumda. Kimi iktidardan yana, kimi muhalefete çalışıyor. Şirketin siyasi görüşü neyse, çıkardığı sonuçlar o görüşe uygun oluyor. Ancak bu anketlerde bir ortak yan var. Hemen tümünde AKP en büyük parti çıkıyor. Yaklaşık yüzde 30 oy alacağı hesaplanıyor. CHP en çok yüzde 25 oyla ikinci parti konumunda kalıyor. Demek ki... Cumhurbaşkanlığı seçimini bugünkü muhalefetin adayı da kazansa... Meclis’ten yasa geçirmekte zorlanacak. Bu arada parlamenter sisteme dönülürse yeni başbakanın AKP’den birinin olması da gündeme gelebilecek. Özetle... Cumhurbaşkanı seçimini kazanmak sorunları çözmüyor. Meclis’i kazanmak da bir o kadar önem taşıyor. Ancak muhalefet nedense bunun farkında değilmiş gibi davranıyor.
GÜNEŞ
Değerli bir siyasetçiyi, İçişleri eski bakanlarından Hasan Fehmi Güneş’i önceki gün kaybettik.
Güneş, 1979 yılının ocak ayında göreve başladı, şubat başında Abdi İpekçi cinayeti işlendi, Güneş bir anda çok karmaşık bir olayın tam ortasında kaldı. Bu arada sanatçı Aynur Aydan’la ilişkisi ortaya çıkınca hiç tereddüt etmeden istifasını verdi. Bakanlığı topu topu dokuz ay sürmüştü.
Aklımızda kalan bir anısı...
1980 sonrası partisi adına İçişleri Bakanlığı bütçesini kürsüden eleştirirken bir milletvekili:
- Aynur Aydan’dan bahset, Aynur Aydan’dan diye laf atmaya başladı.
Hasan Bey hayli sabrettikten sonra bu vekile döndü, dedi ki:
- Beyefendi, Aynur Aydan konusunda benden iki kişi hesap sorabilir. Biri, sevgili eşim. Diğeri, varsa metresim. Siz benden hangi sıfatla hesap soruyorsunuz?
Laf atan milletvekili susmuştu.