Kemal Kılıçdaroğlu 6. kez kurultay kazanarak CHP’nin genel başkanı sıfatını korudu.
Bu açıdan dünyanın en başarılı genel başkanlarından biri sayılabilir.
Dünyada ve tarihte 10 yılda 9 seçim kaybettiği halde genel başkanlığını sürdüren bir başka parti liderini biz duymadık. Tarih de kaydetmemiş olmalı.
CHP Genel Merkezince belirlenmiş delege heyeti Kemal Kılıçdaroğlu’nu 10. denemede partisini iktidar yapacağı umuduyla tekrar genel başkan yaptı.
Kemal Bey seçimde rakipsizdi. Kendi kendiyle yarıştı, birinci oldu. Rakibi İlhan Cihaner aday olmak için gerekli imzayı topladığını ancak birçok delegenin sonradan imzasını geri çektiğini anlattı. Delegeler hangi vaatlerle fikir değiştirmişti? Öğrenemedik.
Parti Meclisi seçiminde her il için ayrı sandık hazırlanmıştı. Sandıkların başında il başkanları uyarı nöbetindeydi. Hangi ilin sandığından boş oy çıkarsa o il için iyi olmayacaktı. Delegeler oylarını bu gerçeği göz önünde tutarak kullandılar.
Kurultay “İktidara Yürüyüş” kurultayı idi ama tek başına iktidar iddiası yoktu. Kemal Bey “dostlarla” birlikte iktidar olacaklarını söylüyordu. Peki, o ittifak garanti mi? Aytuğ Atıcı anımsattı:
- İktidar bir yasa değişikliğ iyle seçim barajını mesela yüzde 5’e indirirse HDP ve İyi Parti ittifak yapmayacağına göre sizin iktidar planınız ne olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu, “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” başlıklı hayallerle dolu bir metin hazırlamıştı. Kurultayda bunu okudu. 5 ana sorun ile 13 çözüm maddesi içeren bu metni delegelerin oylarına sundu. Kabul edenler, etmeyenler. Metin kabul edildi. Böylece Genel Başkan’ın fikirleri kurultay kararı oluverdi!
Oysa bir komisyon kurulması, oluşacak metnin kurultayda tartışılması, lehte aleyhte konuşmaların yapılması, metnin tekrar gözden geçirilmesi ve kurultayın oyuna sunulması gerekirdi. Demokrasilerde öyle oluyor. Burada böyle oluyor.
Son söz... CHP Türkiye’de demokrasinin temel direklerinden biridir.
Türkiye’nin esenliği için CHP’nin kendini hiç etmemesi şarttır.
FIKRALARLA CHP
Bu fıkra CHP’nin iktidarda olmadığını hatırlatan, haksız yere eleştirildiğini söyleyen CHP’liler içindir.
Maç bitmiş, takım 6-0 yenilmiş.
Soyunma odasında kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Derken antrenör içeri girmiş, doğru yedek kalecinin üzerine yürümüş, tekme tokat dövmeye başlamış.
Yedek kaleci şaşkın:
- Yahu hoca, bana neden vuruyorsun, golleri ben yemedim ki...
Demesine kalmamış hoca isyan etmiş:
- Ulan sen form tutup kaleye geçseydin biz bu golleri yer miydik...
***
Şu fıkra da 10 yılda 9 seçim kaybeden Kılıçdaroğlu’nun önümüzdeki seçimi kazanıp partiyi iktidar yapacağını uman CHP’lilere ithaf olunur.
Karadenizli aynı video görüntüsünü üst üste seyrediyormuş. Videoda bir otomobil hızla geliyor, bir duvara toslayıp yamyassı oluyor. Arkadaşı merak edip sormuş:
- Yahu sonunu biliyorsun da bu videoyu neden üst üste seyrediyorsun?
- Merak edeyrum, demiş Karadenizli.
- Neyi merak ediyorsun?
- Haçan bakayım, araba bu defa da duvara toslayacak mı?
ÜSLUP
Gazeteci Nalan Koçak mesaj atmış:
“Haberlerde, paylaşımlarda, faillerden bahsedilirken kullanılan ‘tecavüzcüsü’, ‘tacizcisi’ ifadeleri bir tek beni mi delirtiyor?
O adamlar, o kadınların hiçbir şeyi olamaz.
Sahiplik anlamı çıkabilecek her türlü ifadeyi kullanmak yanlış.”
Genç gazeteci arkadaşımız haklı. Kadının berberi, manikürcüsü, yardımcısı, tedakiçisi, der gibi tecavüz suçlusunu “tecavüzcüsü” diye adlandırmak arada meşru bir ilişki varmış havası uyandırıyor.
Haberleri yazarken bu hatayı yapmayalım.
HARF
Son günlerin tartışma konularından biri de şu: “İlkokulda alfabemizden dolayı geri kaldığımız bize anlatıldı. Ama Yunanistan, Çin, Japonya gibi ülkeler alfabesini değiştirmediği halde kalkınmışlar. Demek ki gelişmenin alfabeyle alakası yokmuş.”
Sözcü yazarı, tarihçi Sinan Meydan konuya şu açıklamayı getirdi:
“Yunan alfabesi Yunan diline, Çin harf sistemi Çin diline uygundu; Osmanlı’nın kullandığı Arap-Fars harfleri ise Türk diline uygun değildi. O yüzden harf devrimi yapılırken Türkiye’de okuryazar oranı yüzde 10 bile değildi. Osmanlı aydınları 1850’lerden beri alfabe değişimini tartışmaktaydı.”
TURİST
Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi yalnızca Sultanahmet turizmini değil ülke çapındaki durumu da olumsuz etkileyebilir, diyor turizmci dostumuz. Sebebine gelince: “Yabancı ülkelerin lider ve yöneticileriyle girişilen kavgalar o ülkelerin halkını fazla etkilemez, ancak doğrudan halkı incitecek söz ve tavırlar dostluğu soğutur, turizmi etkiler. Ayasofya kararı Ortodoks ve Hıristiyan inancına sahip yabancılarda tepkisel duygular yaratabilir, bu da iyi sonuç vermez.”
TUVALET
Kahvesi güzel... Yeri de çok güzel... Kadıköy Bahariye Caddesi’nde hem kahvenizi içiyor hem gelen geçeni seyrediyorsunuz. Öyle böyle değil. Tam 5 katlı bir kafe. Şehirde 5 şubesi daha varmış.
Biz giriş katında oturduk. Kahvemizi yudumladık. Böyle güzel bir kafe oluşturdukları için sahiplerini tebrik ettik. Tam kalkacağız... Tuvalet ihtiyacı hasıl oldu. Garsonu çağırdık:
- Evladım tuvalet nerede, alt katta mı?
- Hayır, beşinci katta efendim.
- Asansör nerede peki?
- Asansör yok efendim.
- Yani 5 katı yürüyerek mi çıkacağız?
- Evet efendim...
İnsaf be patron... Bari oraya bir tabela assaydınız:
- Tuvaletinizi yapmadan kafemize gelmeyin, falan deseydiniz mesela...