Hemen hemen bütün spor sayfaları Avrupa Şampiyonası'ndaki rakimizle ilgili haberi aynı başlıklarla veriyor:
     Â
- Rakibimiz Serbest İrlanda...      Profesör
Rona Aybay bu başlıkları hayretle izlediğini söylüyor:
     Â
- Serbest İrlanda nereden çıktı? Böyle bir ülke yok. İrlanda'ya bizden başka Serbest İrlanda diyen de yok...      1922 yılında kurulan bir
"Ä°rish Free State" yani
"Serbest İrlanda Devleti" var. Bu devlet 1937 Anayasasıyla ortadan kalkmış... İrlandalıların deyimiyle
"Eire", diğer ülkelerin deyimiyle
"İrlanda Cumhuriyeti" kurulmuş... Bugün de adı
"Ä°rlanda" veya
"İrlanda Cumhuriyeti..." Spor basınındaki arkadaşların dikkatine sunuyoruz...
Tuluat ayıbı...
      Dün bu sütunda yer alan yazımızda
Mesut Yılmaz'ın
"tuluat" yaptığını yazmıştık.
      Bir tiyatrocu dostumuz itiraz etti:
     Â
- Tuluatçılık hem zeka hem hazırcevaplık isteyen bir sanat... Mesut Yılmaz'ın bu bağlamda tuluatla ne ilgisi olabilir?      Çok doğru... Basiretimiz bağlanmış demek...
Mehmet'imiz Scholl
     Â
- Sen ne biçim Türksün? sorularından bunalan Alman futbolcusu
Mehmet Scholl'un sonunda haklı olarak isyan edip adını
Hans olarak değiştirebileceğini yazmıştık.
      Okurumuz
Tuncel Mutlu şu kısa bilgiyi gönderdi:
     Â
- Ona kalsa şimdiye dek çoktaaan değiştirirdi, ne var ki Alman kanunlarına göre kişinin soyadını değiştirmesi mümkündür ama adını değiştirmesi mümkün değildir...      Alman yasalarına göre kişi adını ancak çevrede alay konusu olursa değiştirebilirmiş.
     Â
Mehmet'imiz keyfinden
Mehmet değil anlayacağınız... Ve
Mehmet olarak kalacak...
Paris'ten Ä°zmir'e...
      Fransız sanatçı
Daniel Colagrossi, bugün İzmir'deki Başak Sigorta Sanat Galerisi'nde Paris'te çektiği fotoğrafları sergilemeye başlıyor. Kimdir
D. Colagrossi?.. Sergi davetiyesinden okuyalım:
      "1958 yılında İtalyan ana babadan, Fransa'nın Thionville kentinde doğdu. Okulu hiç sevmedi ama yemek yemeyi pek sevdi ve kendisi de yapmaya karar verdi. 1976'da giydiği aşçıbaşı üniformasına ancak iki yıl dayanabildi ve 1978'den öteye Toulon, Valence ve Hyeres takımlarında
"rugbyman" olarak oynadı.
      1981'de Paris'e yerleşti.
Roland Topor başta olmak üzere,
Peter Bramsen'in litografi atölyesinde tanıdığı ressam ve sanatçılar yaşamını değiştirdi. Kendisini okumaya verdi. 1986 yılında ilk fotoğraflarını çekmeye başladı.
Robert Doisneau ile tanıştı, ancak ilginç bulmadı. Fransız başkentini objektifinin belleğine geçirmeyi sürdürdü ve sürdürüyor.
      İzmirli sanatseverler
Daniel'i ve fotoğraflarını tanımak istiyorlarsa bugünden saat 18:00'den itibaren Başak Sigorta Galerisi'ne uğrayabilirler.
Ordular yarıştı
      "Pakistan 4 - Türkiye 3
      Bütün çabamıza rağmen... Darbe yarışında mağlubuz"
      (Nazmi Kavasoğlu)
M.T. Öngören...
      Bundan 32 yıl önce... Bizler mesleğe ilk adımları Ankara Televizyonu'nda atarken O bizim hem müdürümüz, hem hocamızdı... Zarif bir yönetici, çok iyi bir televizyon programcısıydı... Yarım saatlik bir televizyon programını sadece 3 - 5 fotoğrafla sürdürebilir, seyirciyi ekrana esir edebilirdi. Onu daha önceleri Ankara Radyosu'ndaki
"Dünyaya Açılan Pencere" programıyla tanımıştık. Sonra yöneticimiz olarak bizzat tanıdık... Ama galiba birlikte çalıştığımız 4 yılın sonrasında daha iyi tanıdık... Aradan geçen yaklaşık 30 yılda ilkelerinden, düşüncelerinden, doğrultusundan taviz vermemesiyle, bir dürüst ve soylu çizgiyi her koşulda sürdürmesiyle tanıdık...
      O'nun döneminde Ankara Televizyonu en cesur, en ileri programları yaptı...
      Arkadaşımız
Varlık Özmenek'in anımsattığı gibi...
      Onun döneminde sadece birkaç yüz bin kişiye hitap eden Ankara Televizyonu'ndan çok rahatsız olan iktidar zaman zaman şu demagojiye sarılırdı:
     Â
- Televizyonun bu haliyle Türkiye'ye yayılması cinayettir. Ülke gerçeklerini yansıtıyoruz diye rejimin temeline dinamit koyuyorlar...      Mahmut Bey'in bu demagojiye canlı yayındaki yanıtı şu olurdu:
     Â
- Ülke gerçeklerini halka doğru biçimde yansıtmak rejimin temeline dinamit atmak ise buradan söylüyorum; bu dinamit bizde fazlasıyla vardır...      Mahmut Bey vücudundan daha büyük yüreğe sahip insandı.. Bir medeni cesaret, sorumluluk, yurtseverlik abidesiydi.
Atatürk'ü çok iyi yorumlar, Türkçe'yi çok iyi konuşur ve yazardı.
Mahmut Bey aslında satırlara sığmayacak bir insandı. Ne var ki yükselen değerlere sarılıp hiçliğe doğru yol alan ülkemiz o ve onun gibileri pek göremedi, takdir edemedi, yararlanamadı...
Mahmut Tali Öngören'i saygıyla anıyoruz...
Güvence verilsin!
      Liberal Parti Genel Sekreteri
Cem Toker yaptığı yazılı açıklamada hükümeti ve TBMM'yi Pakistan'daki darbeyi kınamaya çağırdı.
      İyi olur... Şık olur...
      Askerler bir darbede bunun hesabının sorulmayacağı yönünde güvence verirlerse TBMM'miz cesaretle alır böyle bir kararı... Önce güvence verilsin...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr