Bizler 50’li yıllarda Saint Benoit lisesinde Türk, Ermeni, Rum, Musevi öğrenciler birlikte okuduk. Ermeni hocamız oldu (Mösyö Papazyan)... Arkadaşlarımız oldu (Vahram Elmacıyan, Berç Koryan, ...) Yıllar yılı aramızda hiç 1915’in adı geçmedi. Bunun sebebini birkaç yıl önce Serdar Korucu ve Aris Nalcı’nın yazdığı “1965” adlı kitaptan öğrendik.
Dünyada 1965 yılına kadar kitlesel bir anma yapılmamıştı.
İlk büyük gösteri 24 Nisan 1965’te Sovyetler Birliği’nde Ermenistan’ın başkenti Erivan’da yapılıyor. 100 bin kişilik bir kitle, Opera Meydanı’nda toplanarak yürüyüşe geçiyor ve Ermeni tehcirini sembolize eden anıta karanfiller bırakıyor.
Türkiye şaşkın. Bizim gazeteler bu kampanyanın arkasında genellikle Yunanistan’ı görüyor. Aziz Nesin ise ‘Parmak’ başlıklı yazısında “Ermenileri Amerikalılar kışkırttı” diyor.
Yorum gerçekçi. Çünkü ABD ile Sovyetler arasında 1962 yılında patlak veren Küba füze krizinin ardından ABD Rusya’yı ayrıştıracak yollar aramaya başlamıştır.
Neden 1915 olayı 50 yıl boyunca gösteriyle anılmamıştır?
Neden tehciri bire bir yaşamış insanlar, acılar tazeyken en azından Fransa ve ABD’de kitaplar yazmamış, gösteriler düzenlenmemiştir?
Sebepler şunlar olabilir:
1. Ermeniler tehciri tek taraflı bir katliam ya da soykırım değil, savaş koşullarında karşılıklı vuruşmanın acı bir sonucu olarak kabullenmiştir.
2. Cumhuriyet Türkiye’sini kendisinden önceki olaylardan sorumlu tutmamışlardır.
3. ABD kışkırtma hareketine başlamamıştır.
HDP 2
HDP 24 Nisan günü ABD Başkanı Joe Biden’ı bile sollayıp 1915’i soykırım ilan eden ağır bir bildiri yayımladı. Biden’ın 24 Nisan açıklaması Osmanlı’ya yönelikti. HDP’nin internet sitesinde yayımlanan “Ermeni soykırımı utancıyla yüzleşin” başlıklı MYK bildirisi ise bugünkü Türkiye’yi hedef alıyordu. HDP’nin tepeden bakan, kendini mağdur gösteren bildirisini eleştirmiş, aynaya bakmalarını tavsiye etmiştik.
Saygın ve akil Kürt siyasetçilerden Ahmet Türk, 2014 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de bir toplantıda konuşmuş, oradaki sözleri, ülkemizde Ermenice yayımlanan Agos’un 16 Aralık 2014 günkü sayısında şöyle yer almıştı:
“(Ahmet Türk) Soykırım sırasında bazı Kürt aşiretlerinin soykırım suçuna ortak olmalarından dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirip Süryani, Ermeni ve Ezidilerden özür diledi.”
Bazılarının aynayla yüzleşmesinin zamanıdır.
Talihimiz kapalı!
Yarın akşam uygulamaya girecek olan ‘tam kapanma’ pek kimseyi ikna etmedi. O kadar çok kapanmadan muaf olan var ki... Yayımlanan 40 küsur maddeden birini herkes kendine uydurup dışarı çıkabilir. Kimse evde kalmayabilir.
Örneğin genelgede olmasa da İçişleri Bakanı açıklama yaptı:
“İnsanlar mahallelerinde camiye gidebilirler” dedi.
Böylece özellikle 65 yaş üstü günde beş vakit evinde çıkıp caminin oralara kadar uzanıp geri dönebilir. Bu arada teravih kısıtlaması kalktı mı? O konuda da açıklık yok.
Toplu taşımada yüzde 50 doluluk olacak. Ama uçaklarda böyle kısıtlama yok. Bir başka tuhaflık da bu.
En ilginci ise alkol yasağı. Bilim Kurulu üyesi Serap Şimşek Yavuz bile isyan etti bu yasağa:
“Hiçbir akılcı tarafı olmayan bir uygulama. İnsanların evinde alkol almasının ne sakıncası var? Salgını önlemek adına yapılıyorsa bunun hiçbir akılcı yanı yok. Tam tersine, alkolün ağızda dezenfektan etkisinden söz ediliyor” dedi.
Bu arada eller kollar sabahtan akşama dek alkollü kolonya ve dezenfektanla temizlenirken içkinin yasaklanması. Tam çelişki...
En vahim olay, kapanma sırasında çalışamayacak olan yüz binlerce insanın maddi destek görmemesi olacak.
Daha da vahimi, bu çeyrek kapanmanın işe yaramaması ve mayıs ayında yeni bir kapanmanın gündeme gelmesi olur.
ÖFKE
ABD’ye tepki önerileri birbirini izliyor.
NATO’dan çıkalım, İncirlik’i kapatalım, Kürecik’i yok edelim, vs.
Aslında bunlara hiç gerek yok. Neden mi?
ABD bizi F-35 projesinden çıkardı. Parası ödenmiş altı uçağımızı gasp etti.
Biz buna karşılık ne mi yaptık?
F-35 uçaklarına verdiğimiz 139 parçayı 2022 yılına kadar tedarik etmeyi taahhüt ettik. Pentagon’un bu açıklaması 1 Temmuz 2020 tarihinde TRT dâhil tüm haber kanallarında yayımlandı.
Aksi yönde bir habere bugüne dek rastlamadık.
Anlaşılan o ki biz sahadan atıldığımız halde ABD’nin F-35 projesine desteği hâlâ sürdürüyoruz.
Biraz daha zararı göze alalım, durduralım ihracatı.
Öyle üs kapatmaya falan gerek yok.
İşte haklı ve etkili bir misilleme fırsatı.
NOT: Bu arada İncirlik üssünün Türk üssü olduğunu belirtelim.
Sadece ABD’ye bazı kullanım imkânları tanınmış o kadar.
ANTİKOR
Bendeniz merak ettim, iki aşıdan sonra 25 gün bekledim ve antikor testi yaptırdım. Çok az antikor birikmiş. Neredeyse sıfıra yakın bir rakam. Acaba bu ne ifade ediyor?
Değerli hekim Osman Müftüoğlu, Hürriyet’teki yazısında bu konudaki endişelere değiniyor ve diyor ki:
“Antikor üretememiş olsanız da sakın üzülmeyin. Zira T lenfositleriniz sayesinde kazandığınız hücresel bağışıklığın kıymeti ve gücü, B lenfositlerinizle ürettiğiniz antikorlarınız sayesinde kazandığınız güçten çok daha kıymetli ve değerlidir.”
Müftüoğlu benim güvendiğim bir bilim adamı. Onun “üzülmeyin” uyarısına inanıyorum. Ama bir yandan da kuşku peşimi bırakmıyor! O yüzden yine soruyorum:
- Benim T lenfositlerimin çoğaldığı ne malum hocam? Onu anlamak için de bir test gerekir mi? Nerede yaptırabilirim?
Şaka bir yana, takılmayalım antikora falan, tedbire devam.