Avukat Sibel Dursun’un seçmen analizi ilginç göründü bize:
“Bizim ülke seçmeni, ister muhalif, ister iktidar kanadından olsun, kendisinin önce ve önde gelen kimliğinin bu ülke vatandaşlığı olduğunu unutmuş, futbol taraftarı gibiler; olgulara ve olaylara sadece kendi tuttukları parti ya da tarafın gözüyle bakıyor, empati yapamıyor, karşı tarafı akılsız sanıyorlar. Algılayamadığını anlayamıyor, anlamlandıramıyor ya da yanlış anlamlandırıyor, anlayamadıkları üzerinden sonuçlar çıkarıyor, anlamak ile anladığını kabul etmek ya da etmemenin farklı olduğunu anlayamıyor, kendi anladığının mutlak doğru olduğunu zannedip, hatta herkes için doğru olduğunu zannedip ona göre çözüm üretiyor.
Oysa hayat tüm gerçekliğiyle ortada durur. Zamanı, koşulları, değişkenleri nazara alarak olgu ve olayları değerlendirebilenler doğru analiz yapabilirler, bulunduğu yere ve menfaatine göre sonuç çıkarabilirler.
Halkımız tek lidere güvenme rahatlığını aşamıyor. Riske girmiyor. Birisi beni kurtarsın diye bakıyor.
O birisinin kendisine yükleyeceği bir maliyet olduğunu düşünmüyor.
Vatandaş olmanın kazandırdığı hukuk gibi silahları kendini savunmak için dahi kullanmıyor, işleri sürekli Allah’a havale ediyor, özgürlük için mücadele etmek yerine tebaa olmak kolayına geliyor.”
Bu tespitte elbet gerçek payı var. Ancak bütün seçmenleri bu kalıba sokamayız. Bunlara “Bir kısım seçmen” diyebiliriz.
TCG ANADOLU
Bir kafede otururken yanımdaki masaya gelen bir baba ve iki çocuğuyla sohbete giriştik. Birlikte Eminönü’ne TCG Anadolu’yu gezmeye gitmişler ama ziyaretçi kuyruğu çok uzun olduğu için bekleyememiş geri dönmüşler. Pazar günü tekrar gitmeyi düşünüyorlardı.
Savaş gemileri her zaman sivil halkın ilgisini çeker.
Filmlerde savaşırken gördüğümüz o çelik canavarların içinde neler olup bittiğini insanlar doğal olarak merak eder.
Yıllar önce Londra’da Thames Nehri’ne demirli müze gemiler, HMS Belfast muhribi ile yanındaki denizaltıyı gezmiştik. Muhribin ateş kumanda odasının alt katta olması, ateş emri verenlerin güverteden gelen bilgiler üzerine hedefi görmeden tetiğe basmaları çok ilgimizi çekmiş, denizaltının içinde yaşamanın hatta hareket etmenin ne büyük eziyet olduğunu içini gezerken anlamıştık.
Yunanistan’ın ünlü Averof zırhlısı Atina yakınında, Rusya’nın Aurora zırhlısı St. Petersburg’da kıyıya bağlanmış, halk tarafından birer müze gemi olarak yıllardır ziyaret edilmektedir.
İstanbul’da da pekâlâ emekliye sevk edilmiş bir savaş gemisi rıhtıma bağlanarak ziyarete açılabilir. Çoluk, çocuk, küçük büyük herkes bir savaş gemisinin içinde olmanın neye benzediğini, geminin bir savaşta nasıl hareket ettiğini öğrenir, bilgi sahibi olur.
İzmir’de Balçova’da kıyıya bağlanmış böyle ziyarete açık bir muhrip ve denizaltı (TCG Ege ve Piri Reis) var. Çok da ilgi görüyor. İstanbul’da neden olmasın? Kadro dışı gemileri jilet yapacağımıza müze yapalım!
TİP
Türkiye İşçi Partisi (TİP) 1915 olaylarının yıl dönümünde yaptığı açıklamada 24 Nisan olayları için ABD başkanlarının geçmişteki diliyle “Büyük Felaket” dedi. Asılan afişte de “1915’i unutmayacağız” denildi.
TİP, Finlandiya’nın NATO’ya alınması sırasında Meclis’te sessiz kaldığı için eleştiriliyordu. 1915’le ilgili tavrı da eleştiri topladı.
Tartışmalı bir konuda ayrıntılı görüş açıklamadan böyle bir pozisyon almanın:
Getirisi: AB ve ABD’den özellikle Ermeni diyasporasından alkış.
Götürüsü: Kendilerine Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine saygılı bir parti arayanlara ‘Biz pek o parti değiliz’ mesajı.
TAŞNAK
1923’te göreve gelen Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ohannes Kaçaznuni, aynı yıl Bükreş’te Taşnak Parti Konferansı’na bir rapor sunmuş, buradaki konuşmasında,
“İtilaf devletleri bizi hep Anadolu’da bir Ermenistan hayaliyle kandırdı. Bu boş hayale kapılarak Taşnak çeteleri kurup, yedi cephede savaşan Osmanlı ordularına silah ve mühimmat götüren birliklere saldırdık. Sonuçta İtilaf devletleri verdiği sözü tutmadı. Biz de Osmanlı’ya ihanetimizin bedelini tehcirle ödedik. Böyle yapmasaydık belki de bu tehcir olayı başımıza gelmezdi” demiştir.
Türkiye’yi yöneten veya yönetmeye talip olan liderler, THK tarafından bastırılmış olan 128 sayfalık bu raporu mutlaka okumalılar. Ermenistan’da yasaklanmış, Batı ülkeleri kütüphanelerinin çoğundan kaldırılmış olan bu rapor, ülkemizde kolayca temin edilebilir.
ORTAK
Halkların Demokratik Partisi (HDP) yıllardan beri 24 Nisan 1915 tarihini “Büyük Felaket” olarak tanımlıyor, “Acıları ve yası paylaşıyoruz”, “Ermeni soykırımı utancıyla yüzleşin” gibi açıklamalar yapıyor. Geçen yıl da parti üyesi Garo Paylan ‘Ermeni Soykırımı’nın Tanınması’ hakkında kanun teklifi vermişti Meclis’e. Bu yıl da Ankara’da bir toplantı düzenlemek istemişler ama valilik izin vermemiş.
Acaba HDP, tehcir sırasında Ermenilere yönelik yağma ve öldürme olaylarında Kürt aşiretlerinin ve çetelerinin rolü hakkında bir toplantı düzenlemeyi de düşünür mü? Soykırım diye adlandırdıkları olayların geçmişteki ortağı olarak bir söyleyecekleri mutlaka olmalıdır.