Anadolu Efes basketbol takımının muhterem ve muhteşem bir oyuncusu var: Shane Larkin. Beş yıl öce Efes’e geldiğinde göze batan bir oyuncu değildi. Geçen sürede kendini geliştirdi, Avrupa’nın en iyi iki üç guard oyuncusundan biri oldu. Bir maçta attığı 49 sayıyla Avrupa’nın sayı rekortmeni olmaya devam ediyor. Aynı zamanda Türk uyruğuna geçti, Milli Takım’da oynuyor. Sahadaki mütevazı kişiliğiyle dikkati çekiyor.
Bir röportajında:
“Türkiye’ye olan bağım basketbolun çok daha ötesinde. Beni bu ülkeye getiren şey basketboldu. Buraya geldiğimden beri yaşadıklarım bakış açımı değiştirdi. İnsan olarak beni daha iyi biri yaptı. Bu ülkeye içten bir sevgi duyuyorum ve her zaman buraya bir şekilde bağlı kalacağım” diyor.
Bir de vakıf kuruluşuna öncülük etmiş Larkin. Anlatıyor:
“İlk etkinlik olarak çocuk esirgeme kurumlarına gittik. Onlara hediyeler vererek birlikte eğlenceli vakit geçirdik. Birkaç ay sonra deprem oldu ve biz yardımları ona göre ayarladık. Sosyal medyadan da tüm dünyaya bu trajik olayla ilgili çağrı yaparak, yüzlerce insandan yardım topladık. Oradaki hayatları yıkılmış olan birçok çocuğa tekrar eski özgür yaşamlarını sağlayabilmek adına kendilerini iyi hissedecekleri alanlar yarattık. Çalışmalarımıza devam ediyoruz. Daha etkili işler yapmak istiyoruz.”
Ne dersiniz? Gerçekten muhterem ve muhteşem bir adam değil mi?
MAHİLER
Son bir ay içinde deniz, göl, gölet, su kanalı gibi yerlerde boğulanların sayısı 55’i geçmiş.
Ünlü dizedir:
“Ol mahiler ki deryadadır deryayı bilmezler.”
Yani:
“O balıklar ki denizdedir denizi bilmezler”
Benzer bir dizeyle
O insanlar ki. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşarlar. Ama yüzme bilmezler. Çocuklarına yüzme öğretmezler. Denize sadece bakar ama içine girmezler. Deniz ulaşımına ilgi duymazlar. Limanları arasında işleyen tek bir gemileri yoktur. Balık tutmasını bilmezler. O yüzden denizlerde balık kalmamıştır. Halk palamut diye Norveç’ten gelen donmuş uskumruyu yer. Kürek, yelken, sörf gibi deniz sporlarına ilgi göstermezler. Deniz kenarında ama denize uzak yaşarlar.
Aslında her şey kültürle ilgilidir. Batılı insan doğaya hâkim olma çabasındadır. Doğayla savaşı öğrenir. Doğu insanı ise geleceğini kadere ve ecel inancına bağlamıştır. Doğayla savaşmayı bilmez ve öğrenmez. O yüzden sık sık kadere, daha doğrusu cehalete yakalanır!
YELKEN
İBB’ye ait tesislerde çocuk ve gençlere yönelik sporlar internet sitesinde şöyle sıralanıyor:
“Futbol, voleybol, basketbol, tenis, fitness, yüzme, step aerobik, pilates, karate, jimnastik, judo, taekwon-do, masa tenisi, buz pateni, fonksiyonel antrenman, spinning, aero dans, bosu, kick boks, kungfu wushu, okçuluk, badminton, atletizm, güreş, savunma sporları, sqush, kapoera.”
Bakınız burada şu sporlar eksik: Yelken, kürek, su kayağı, sörf ve su topu.
Neredeyse denizin ortasına yerleşmiş bir şehirde su sporlarına bu ilgisizlik çarpıcı değil mi?
KILIÇLAR ÇEKİLDİ
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu parti içi muhalefet hareketini bir internet sitesi kurarak resmen başlattı. Google’a “iktidaricindegisim.org” diye girerseniz karşınıza buğday tarlaları üzerinden doğan bir güneş ve ‘İktidar İçin Değişim’ sloganı çıkıyor. Site içinde bir ‘görüş bildir’ köşesi de var. Değişim için halktan da fikir bekleniyor. Belli ki site hararetli tartışmalara ve Genel Başkan’a yönelik salvolara da sahne olacak.
İmamoğlu’nun kaleminden çıkan giriş yazısında değişime güçlü vurgular var ama değişimin altyapısı ve izlenecek ideoloji hakkında ipucu yok. Hangi alanlarda, ne yönde bir değişim? Ekrem İmamoğlu siyasi yelpazenin neresinde duruyor. Bunlar dün olduğu gibi bugün de sır.
Kemal Bey cephesinde ilginç bir gelişme ise atadığı yeni danışmanın kimliği. Yeni danışman Gökşen Anıl Ulukuş, Zafer Partisi’nin gençlik hareketi olarak bilinen Ayyıldız Hareketi’nin eski başkanı. Atamayı Zafer Partisi ile politik bir yakınlaşmanın işareti olarak da yorumlayanlar var.
HELAL
Sosyal medyada bir video dolaşıyor. Müslüman Arapların katıldığı bir toplantıda kürsüdeki vaiz, bazı varlıklı kişilerin “helal” gıdaya duyarlığını anlatıyor:
- Bu Müslüman ince ince soruyor; Bu tavuk nerede kesildi, kim kesti, helal sertifikası var mı, sertifikayı kim imzaladı, imzalayanın abdesti var mıydı, abdest aldığı su temiz miydi, vs… vs…
Kürsüdeki vaiz devam ediyor.
- Gelin görün ki bu adam öte yanda vergi kaçırıyor, yolsuzluk yapıyor, fakir fukaranın hakkını yiyor. Yani haram para kazanıyor.
Vaiz sözü şöyle bağlıyor:
- Bu adamın haram parayla aldığı tavuk helal kesilmiş olsa da ona helal olmaz.
Haram parayla alınan tavuk helal kesim de olsa yine haramdır dostlar.