Düşünce düzeyinde yaklaşımlar uzmanı Edward de Bono'nun adresli internet sitesinde, "işlerini kaybeden deprem bölgesindeki insanlara yeniden iş ortamı yaratılması için" dünyanın dört bir yanındaki yaratıcı, yapıcı ve tasarımcı insanlardan "düşünce yardımı" isteniyor. Bu konudaki fikir ve önerilerin "The Turkey Project" başlığıyla edwdebono@msn.com veya reyata@intuitionpublishing.com adresine gönderilmeleri rica ediliyor. Mesajın yayınlanmasından hemen sonra Kanada ve Avustralya'dan çok ilginç mesajlar gelmiş. Türk olarak kendimizi daha iyi tanıdığımızdan, bizlerin de basit ve uygulanabilecek önerilerimiz olmalı. Kendinizi depremzedelerin yerine koyup "işsiz kalsaydım ne yapardım, ne yapılmasını talep ederdim?" diye düşündüğünüzde aklınıza değişik bir fikir veya proje geliyorsa... Önerinizi yukardaki adreslere postalayınız. Aracı adres olarak 0212 257 67 11 faksa da gönderebilirsiniz.
Babuna'nın keşfi...
Dr. Oktar Babuna'nın depremle ilgili mucizevi keşfini önceki gün bu sütunda yayımladık. Dr. Babuna, Kur'an'da Zelzele suresinin 99'uncu sırada olmasının 99 yılını, surenin 8 ayetten oluşmasının 8'inci ayı, 1'inci ayette geçen bir cümlenin 17 harften oluşmasının 17'inci günü gösterdiğini... Son depremin 17 Ağustos 1999 günü meydana geleceğini Kur'an'ın yılı, ayı, günü hatta saatiyle bildirdiğini iddia ediyor... Bu iddiasını bizlere gönderdiği faks mesajlarında kanıtlamaya çalışıyor. Dr Babuna'ya:
- Neden şu müthiş keşfi zelzeleden önce yapıp binlerce insanı ölümden kurtarmadınız? diye sitemli sormuştuk... Bir başka soruyu da okurumuz Sinan Özlü sormakta:
- Kur'an'ın, zelzelenin tarihini Hicri takvimle değil de Miladi takvimle bildirmesi biraz garip değil mi!?
Biraz garip! Noktayı koyarken şu lösemi kampanyasının altından ne çıkacağını giderek daha çok merak ettiğimizi ekleyelim...
Parlak fikir...
- Hafta sonu aklıma parlak bir fikir geldi, diye söze başlamış notunda değerli okurumuz Mine Hanım... Sonra fikrini açmış. Diyor ki:
- Madem asker kaçaklarına para karşılığında af getiriyorlar. O zaman ben derim ki, hapisteki katil, hırsız, çeteci, işkencecileri de bedava affetmesinler. Mahkum, affedildiği gün başına belli bir para ödesin. Burada hapishaneyle askerlik hizmeti arasında paralellik kuruyor değilim. Sadece depremzedelere kaynak düşünüyorum. Mahkumları para karşılığı affetmek bu bağlamda bana mantıklı görünüyor. Parası olan erken çıkar. Parası olmayan içerde kalır. Eğer bu fikrimi eşitlik açısından sakıncalı görüyorsanız... Parası olmayanların artık eşitlik gibi haklar talep etmemeyi öğrendiklerini düşünüyorum..!
Zaman usta...
Yaşamanı akla uydurman gerek
Ama bilmezsin akla uygun olan nedir
Bereket eli çabuktur Zaman Usta'nın,
Başına vura vura sana da öğretir
Ömer Hayyam
Doğrusu
Mülkiyeli dostumuz Ömer Akan, Yalova Yüksel Sitesi'nde ölen kayınvalidesinin nüfus kağıdını almaya gittiğinde Çiftlikköy Karakolu'na herhangi bir ziynet eşyası bulunup bulunmadığını da sormuş... "Hiçbirşey bulunmadığı" yanıtını almıştı.
Yalova Jandarma Alay Komutanı Ömer Tüzün, yazımız üzerine konuyu araştırdıklarını, Yüksel Sitesi'nden çıkarılan sahibi belli 43, sahibi belli olmayan 41 ziynet eşyasının emanet altında olduğunu bildirdi. Anlaşıldığı kadarıyla Ömer Akan'a yapılan bildirim sırasında bir yanlış anlatım veya yanlış anlama meydana gelmiş. Düzeltiyoruz...
*Çocuk babasına karnesini gösterirken diyor ki:
- Kuzey Anadolu fay kırıklarının yanında bunların lafı mı olur baba?
Okullar sağlam...
Son depremde okul binalarının, özellikle yeni yaptırılan binaların önceki depremlere oranla daha az hasar görmesi dikkati çekti. Bu konuda bir soru üzerine Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu ilginç bilgiler verdi... Bakınız ne dedi:
-Depreme maruz kalan illerde yüzlerce okulumuz var. Ama Gölcük hariç hiçbir ilçede ve il merkezindeki okullarda can kaybı ve ağır hasar söz konusu değil. En büyük hasar birkaç okulumuzda duvarların çatlaması ve sıvaların dökülmesi şeklinde oldu.
- Oysa eskiden en başta kamu binaları ve bunlar arasında da okullar yıkılırdı.
- Önemli bir değişiklik yaptık. İhale sistemini değiştirdik. Milli Eğitim Bakanlığı olarak son birkaç yıldır ihaleleri artık Bayındırlık Bakanlığı aracılığıyla yapmıyoruz. İnşaat işini ihaleyle müteahhite veriyoruz. Ama aynı zamanda kontrol işini de bir müşavirlik firmasına havale ediyoruz. Müşavirlik firması, inşaatın kontrol işini benim adıma, yani bakanlığımız adına yapıyor ve inşaatın kalitesinden müteahhit kadar sorumlu... Sistem bu olunca müşavirlik firması en küçük bir malzeme hırsızlığına bile göz yummuyor.
- Ama biten inşaatların geçici kabulünü bakanlığınız bürokratları yapıyor. Orada herhangi bir rüşvet dönerse?
- Geçici kabulleri, endüstri meslek liseleri ile teknik liselerin uzman öğretmenlerinden oluşturduğumuz dört kişilik ekiplere yaptırıyoruz. Bu ekipler, kesinlikle birbirlerini tanımayan kişilerden oluşturuluyor ve aynı ekip asla bir daha birbiriyle aynı işte görev yapmıyor. Bu sistem, yolsuzluğu ve inşaat hırsızlığını büyük ölçüde azalttı...
Milli Eğitim Bakanlığı iyi bir sistem bulmuş... Neden tüm devlet kuruluşları aynı sistemi uygulamıyor? Gelin de sormayın...
Romanya'ya bak...
Mustafa Denizli milli takımı İrlanda maçına 6 Fenerbahçeli 3 Galatasaraylı ile çıkardı. GS'lılar tabii biraz buruldular. Neyse ki teselliyi de çabuk buldular:
- Abi sen Romanya milli takımına bak... 4 Galatasaraylı (Hagi, Popescu, İlie, Filipescu) 1 Fenerbahçeli (Moldovan) ile sahaya çıkıyor. Grup birincisi...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr