Cumhuriyetin 10. yılında mutluyduk, umutluyduk, coşkuluyduk... "On yılda açık alınla çıkmıştık her savaştan, onbeş milyon genç yaratmıştık her yaştan..." Başımızda bütün dünyanın saydığı başkumandan vardı, demir ağlarla örmüştük ana yurdu dört baştan...
      Gururla haykırıyorduk; "Türküz; Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi... Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri."
      Cumhuriyetin 77. yılında mutsuz, umutsuz, coşkusuz bir toplumuz. Başımıza geçen (ya da geçirdiğimiz) hırsız, arsız, işbirlikçi yöneticiler umutlarımızı, coşkularımızı, yarınlarımızı çaldı... Kişi başına milli gelirimiz, bağımsızlıklarını dün kazanmış Afrika ülkeleriyle aynı düzeyde... Gelir dağılımında dünyanın en kötü 10 ülkesinden biriyiz, yolsuzlukta, rüşvette ise ilk üçte... Son nüfus sayımına göre 5 milyon hayali vatandaş yaratmışız her yaştan... Başımızda, dünyanın adam yerine koymadığı "adam"lar, lebalep insan dolu "dam"lar... Neredeyse örümcek ağı tutmaya yüz tutmuş demir ağlar, günde ortalama 15 - 20 insanımızın can verdiği yollar... Din okuyor adı altında Cumhuriyet'e düşman olarak yetiştirilmeye çalışılan genç kuşaklar... Cumhuriyetin ilk yıllarında yaratılan fabrikaları, sanayi tesislerini, "özelleştirme" adı altında yabancılara peşkeş çeken bürokrasiyi ele geçirmiş, kimi tek - kimi çifte pasaportlu "uşak"lar.
      Vaziyet vahim... Ama hepten de umutsuz değil... Çetelere, hırsızlara, talancılara bugün teslim olmuş görünüyorsak da... Ülkenin kaynaklarını iç ve dış sermayeye peşkeş çekmeleri için koltuğa oturtulan yöneticiler tarafından yönetiliyorsak da... Yarınları değiştirecek 65 milyon insanımız... Onurlu geçmişimiz... Aklımız, mantığımız, sağduyumuz hala vardır...
      Yarınları yeniden ya kuracağız.. Ya kuracağız... Başka çaremiz yoktur.
Tanım...
      Atatürk 1925 yılında Cumhuriyet'i şöyle tanımlıyor:
      "...Cumhuriyet nedir? Ve sultanlıktan ne gibi ayrılığı vardır? Cumhuriyet ahlak erdemlerine dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet erdemdir. Sultanlık korku ve yıldırmaya dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet yönetimi erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, yıldırmaya dayandığı için korkak, alçak, sefil, utanmaz kimseler yetiştirir. Aradaki ayrılık işte bu kadardır..."
      Eğer Cumhuriyet ruhuna uygun bir nesil yetiştirebilseydik. Bugün "hırsızlar cumhuriyeti" olur muyduk?
Farzdır hepimize
      Gölköy adında bir yer varmış Gelibolu'da
      Televizyonda gösterdiler geçen gün.
      Gelenek edinmiş köy halkı,
      "Ben kendimi bildim bileli bu böyledir"
      Diyor muhtar:
      29 Ekim'de toptan sünnet ederlermiş
      Çocuklarını...
      Derken ekranda entarili bir çocuk belirdi
      Kirvesi tutmuş kolundan
      Yatırdılar bir kamp yatağına,
      Ardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi
      Elinde bıçağıyla,
      Çocuk kaldırdı başını, bağırdı:
      "Yaşasın Cumhuriyet" diye
      Bunun üzerine de ekran karardı
      Korkarım bu, sade Gölköylülerin değil
      Umumumuzun,
      Sade küçüklerimizin değil, büyüklerimizin de
      Düştüğü bir tarihsel yanılgı
      Çünkü sünnet değil, farzdır Cumhuriyet
      Can Yücel
Bizim Cotta!
      Ankara'nın Siteler semtinde esnaflık yapan
Ramazan Gezer telefonla arıyor:
     Â
- Bizim buradaki esnafın iliğini - kemiğini sömüren meşhur bir tefeci var, onu size haber vermek istiyorum...      - Adı nedir?
     Â
- Adını verirsem, hakaret davası açar, beni duman eder. Ama isterseniz lakabını söyleyeyim, kim olduğunu başta kendisi, herkes şıp diye anlar.      - Nedir lakabı?
     Â
- Cottarelli! 60 yıl önce...
Yıl 1940... Güzel Sanatlar Akademisi öğrencileri canlı model üzerinden heykel çalışmaları yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti çağdaş dünya ile bütünleşmekte kararlıdır. Çünkü Cumhuriyet bir uygarlık projesidir. Her alanda kollar sıvanmışır...
      Ve yıl 2000... Dünkü Cumhuriyet gazetesinde haber: "Gazi Üniversitesinde çıplak modelle resim çalışması yapılan atölyeyi basan Türk - İslam sentezci öğrenciler öğretmen ve öğrencileri dışarı çıkardılar..."
      Bazılarına Cumhuriyet bol geldi... Olay bu...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr