Meslektaşımız, geçen hafta Washington'da yapılan IMF - Dünya Bankası yıllık toplantısını izledi.
"Çok ilginç, o ölçüde düşündürücüydü" dediği olayı kendisinden dinliyoruz:
      - Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı
Recep Önal'ın başkanlığındaki heyetimizde Hazine'yi, Hazine Müsteşarı
Selçuk Demiralp temsil ediyordu. Banka sahibi pek çok holding de en seçkin elemanlarını bu toplantıyı izlemekle görevlendirmişti. Örneğin... Doğuş Grubu'nu
Mahfi EÄŸilmez, Toprak Holding'i
Yener Dinçmen, İktisat Bankası'nı da
Cüneyt Sel temsil ediyordu. Bilindiği gibi bu isimlerin ilk ikisi eski Hazine Müsteşarıydılar, üçüncü isim
Cüneyt Sel de bir süre bu müsteşarlığı vekaletle yürütmüştü.
      Toplantılardan birinde çay - kahve molası için ara verilmişti ve ben toplantının yapıldığı Marriot Wardman otelinin lobisinde oturuyordum. Gözüm birara zaman zaman Türkiye'ye gelen üst düzey bir IMF bürokratına ilişti. Adam az ilerisinde
Mahfi Eğilmez'i görünce önce başıyla selam verdi, sonra yanına giderek;
     Â
"Hoşgeldiniz sayın Müsteşar!" dedi.
      Ancak bilemediği birşey vardı,
Mahfi Bey artık Hazine Müsteşarı değildi.
Mahfi Bey bunu söyleyince adam özür dileyerek yanından ayrıldı. Ama biraz sonra
Yener Dinçmen'i görmesin mi? Bu kez onun yanına gitti. Tabii, aldığı yanıt yine aynı oldu:
     Â
"Ben artık Hazine Müsteşarı değilim. Benim yerime bir başka arkadaş geldi..."      Adam fena halde mahçup olmuştu ama daha başına gelecekler bitmemişti. Derken, bu kez de eski Hazine Müsteşar Vekili
Cüneyt Sel gözüne takılmasın mı?.. Ona da aynı hitap, ondan da aynı yanıt:
     Â
"Ben de artık Hazine Müsteşar vekili değilim, görevi bir başka arkadaşa devrettim..."      IMF bürokratının yüzündeki hayret ifadesi görülmeye değerdi. Uzatmayayım, adam yılmadı, sonunda şimdiki Hazine Müsteşarı
Selçuk Demiralp'i buldu.
Kibar Cavit!
      İnterbank'ı dolandırmaktan sanık Bursalı işadamı
Cavit Çağlar, "Beni Bursa'da yargılayın" demiş.
      Kibar adamın hali başka oluyor tabii... Beni falanca hakim yargılasın diye isim de verebilirdi...
Diyanet takvimi
      Diyanet Takvimi'nin 30 Ağustos tarihli yaprağının arkası tamamen 30 Ağustos zaferine ayrılmış.
      Ancak bir yaprak dolusu yazıda tek bir kez olsun
Atatürk'ün adı geçmiyor. Takvim yaprağını bize gönderen okurumuz soruyor:
     Â
- 30 Ağustos zaferini Said - i Nursi komutasındaki ordu mu kazanmıştı?..      *
Dünya Çocuk Günü'nü "Demirel'in görev süresi uzatılmalı mı?" tartışmalarıyla geçirerek çocuklarımıza nasıl bir yarın düşündüğümüzü göstermiş olduk!..Bir bardak su...
     Â
Caner Mustafa, Kıbrıslı dinamik genç bir işadamı. Londra'da
Ä°l Bordello ve
Lanterna adlı iki İtalyan lokantası işletiyor. Marmara depremi üzerine
Caner Mustafa ve İl Bordello çalışanları 1800 sterlin toplayarak İş Bankası yardım hesabına yatırıyorlar. Deprem bölgesinde içme suyu sıkıntısı bulunduğunu duyuyor
Caner Mustafa. Kendisinin İtalya'da bir su şirketinde yüzde 20 ortaklığı vardır. Türkiye'ye plastik kaplarda şişe suyu yollamaya karar veriyor. Önce THY'nin Londra şubesiyle temasa geçiyor. Bu suları Roma'dan İstanbul'a taşırlar mı? Konuştuğu yetkili,
"Elbette" diyor,
"THY Genel Müdürlüğü'nün her türlü yardım malzemesini ücretsiz taşıma" sözü var.
Caner Mustafa bunun üzerine Macerala kentindeki şişeleme fabrikasından 20 bin plastik şişe suyu (10 ton) TIR'a yükleyip 180 km. ötedeki Roma'ya yolluyor. THY ile temasa geçiliyor.
      Ancak Roma THY:
     Â
- Biz küçük paketler taşıyoruz, bu kadar yükü götüremiyoruz, diyor.
      - Hepsini birden götürmeyin, her seferde 300 - 500 kilo gönderin.
     Â
- Yapamayız.      Caner Mustafa bunun üzerine 10 ton suyu Londra'ya götürüyor. Sular halen Londra'da depoda.
Caner Mustafa THY'nin
"Her türlü yardımı ücretsiz taşırız" sözünü tutmasını bekliyor. Bu arada Konsolosluğa bir mektup yazarak durumu bildirmiş. Bir teşekkür mesajı bile almamış karşılığında.
      Bu da öyle bir yardım öyküsü işte...
Günün şiiri
      Bir dönemcik uzatmaktır süremi derdim
      Kendim için birşey istiyorsam namerdim.
Ar çatlağı!..
      Kanal D'den
Cem Kaçmaz arkadaşımız, birkaç ay önce Cihangir'de bir ev kiralamıştı. Emlakçılıkla geçinen ev sahibi geçenlerde gelip demiş ki:
     Â
- İzmit'teki kardeşimin evi depremde çöktü. Perişan halde. Kamyonu yüklemiş geliyor. Senin eve yerleştirmekten başka çare bulamadık...      Cem zorluk çıkarmadan, bir sürü de masraf edip başka eve geçiyor. İki gün sonra ev değiştirdiğini bilmeyen bir arkadaşı, boşalttığı evin kapısını çalıyor. Karşısında hiç tanımadığı, esmer - kara kuru bir delikanlı... Şaşırıyor tabii:
"Yanlış mı çaldım? Cem'in evi değil miydi burası?"
     ÂEsmer delikanlı yarı Ä°ngilizce - yarı Türkçe
"Pardon! Cem? Who is he?" deyince anlaşılıyor işin içyüzü... Deprem mağduriyeti bahanesiyle boşaltılan ev, okkalı bir bedel ve yeni komisyon karşılığı İranlı bir "ğrenciye kiralanmamış mı meğer...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr