Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


TRT’de pazartesi akşamları "Ekonomi Dosyası" programını hazırlayan Nazmi Kal, ekranı muhalefet liderlerine açmaya karar verdi. 2 Ağustos’ta her birine mektup yazarak soracağı ana soruyu kendilerine bildirdi:
"İktidar olduğunuz takdirde, bugünkü ekonomik tabloyu olumluya çevirmek ve ekonomiyi düzlüğe çıkarmak için projeleriniz ve programlarınız nelerdir?
Mektup Tansu Çiller, Recai Kutan, İsmail Cem ve Recep Tayyip Erdoğan’a gönderildi. Her birine canlı yayında 50 dakika konuşma imkânı tanınacaktı. Ancak hiçbiri davete yanıt vermedi. Nazmi Kal önceki akşam programında durumu açıkladı ve noktayı şu sözlerle koydu:
- Sayın liderlerin ekonomiyi düzeltmek için bir programlarının olmadığı sonucuna vardık...

Yakalandığı göğüs kanserinin tedavisi için Frankfurt’a giden hanım okurumuz dün telefonda anlattı:
- Frankfurt’ta hiç kimseyi tanımadığım için Frankfurt Başkonsolosluğu’nu aradım. Derdimi izah ettim. Konsoloslukta görevli Ateşe Ahmet Kılınç ve Durur Gök beyefendiler adeta seferber oldular. Fuar mevsimi olduğu halde otel ve diğer sorunlarımı saatlerce uğraşarak çözdüler. Kendilerine minnettarım...

Temiz bir vicdan kadar yumuşak bir yastık yoktur.


Bir arkadaş sordu:
- Murat Demirel hâlâ hapiste mi?
- Evet...
- O zaman bu çocuk masum?
- Nereden çıkardın?
- Hırsız olsa çoktan dışarı çıkıp yeniden iş tutmaya başlamıştı...

Fareyim.
Kediye oy verdim hep.
Pişman oldum;
ama akıllanmadım.
3 Kasım’da
yine kediye
oy vereceğim.



Aşkımız ve şampiyonumuz Süreyya Ayhan, "http://www.sporum.gov.tr" adresli sitede nasıl atlet olduğunu anlatıyor:
- 1992 yılında (14 yaşında) Çankırı’da yapılan genel seçmelere katıldım, dördüncü olabildim. İlk üçe girmek gerekiyordu ama fiziğimin iyi olduğunu görünce beni de aldılar. Böylece atletizme başlamış oldum.
Gelin de şimdi merak etmeyin... Acaba seçmelerde Süreyya’dan daha iyi koşan o üç genç kız ne oldu? Eğer ülkemizde spor örgütlenmesi olsa o üç kızı da bugün şampiyon olarak selamlıyor olmayacak mıydık? Kim bu soruya hayır diyebilir?

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, NTV’de Ali Kırca’nın kendisiyle yaptığı sohbette ağır sorunlara getireceği çözümleri açıkladı. Örneğin iç ve dış borç sorununu Belediye Başkanlığı dönemindeki gibi çözecekmiş... O zaman alacaklı müteahhitleri çağırmış "Benden 6 ay para istemeyin" demiş. Sorun çözülmüş. Anlaşılan 204 milyar dolarlık iç ve dış borcu da "Benden 6 ay para istemeyin" formülüyle tereyağından kıl çeker gibi çözmeyi planlıyor.
Peki bütçe gelirlerini nasıl artıracak? Onun da kolayını bulmuş Tayyip Bey... Programda açıkladı:
- Vergi gelirlerini artırmak için vergi sayısını azaltacak ve vergi oranlarını düşüreceğiz.
Gazi Üniversitesi’nden Doç. Aziz Konukman, bu formülün olabilirliğini anlatıyor:
- Bu teorinin mantığı şu; vergi oranları düşürülürse, bunun sonucunda sağlanacak sermaye birikimi yatırımlara gideceğinden genel vergi matrahı yükselecektir. Vergi matrahının yükselmesi de vergi gelirlerinin yükselmesi sonucunu doğuracaktır. Ancak, teorinin bu öngörüsü uygulamada tutmamıştır. İngiltere’de Thatcher, ABD’de Ronald Reagan, Türkiye’de de Turgut Özal bunu yapmışlar, fakat sonuç olumsuz olmuştur.
Örneğin Türkiye’de Kurumlar Vergisi yüzde 46 iken muafiyet ve istisnalarla fiilen yüzde 5 - 10’lar seviyesine indirilmiştir. Oran bu denli düşürülmüş olmasına karşın Türkiye’de Kurumlar Vergisi gelirinin artmadığı görülmüştür. Artmayınca borçlanma yoluna gidilmiş, vergi alınması gereken kesimlerden o para, hem de yüksek faizlerle borç olarak alınmıştır. Bugünkü ekonomik krizin sebeplerinden biri bu vergi teorisidir...

Erdal İnönü’nün çeşitli konuşma ve yazılarından oluşan "300 Yıllık Gecikme" adlı kitabı piyasaya çıktı.. Kitabın bir yerinde Erdal Bey, Türkiye’yi kurtaracak partinin ana ilkesini özetliyor:
- Yeni kurulacak bir partinin Türkiye’nin bilim ve teknolojide bir an önce çağdaş rekabet düzeyine getirilmesini öncelikli stratejik hedef olarak ilan etmesini öneririm...