"İsmet Paşa Savaştepeye gelmişti. Kendisini tuğla ocağına götürüyorduk. Yolda giderken tepeden, şimdi anımsıyorum, Pamukçudan Hatice Kolukısa o gün galiba kümes nöbetindeydi, onu çağırdı; geldi. "Ne var torbanda?" dedi. O da, "Torbamba peynirim, ekmeğim var, köftem var" dedi. "Başka neyin var, göster bakayım!" dedi. Torbadan bir de Sophoklesin Antigone kitabı çıktı. Antigoneu görür görmez İsmet Paşanın gözleri yaşardı. Yanındaki Genelkurmay Başkanı Abdurrahman (Nafiz Gürman) Paşaya, "Paşam görüyor musunuz, bu klasikler daha yeni çıktı. Ankarada bile okunmuyor. Benim çocuklarım okuyor. Köylümüz, şehirlimiz, erimiz, generalimiz ne zaman kitabı da kumanyasına ekleyecek duruma gelirse o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş olur" dedi..***Ne yazık ki Türkiye kitabı kumanyaya ekleyemedi. Hâlâ teröristlerin evinde ve üzerinde ele geçirilen silahlardan biri olarak sergileniyor kitap. Köy Enstitülerinin kuruluşunun 62nci yıldönümüydü dün... Anadolunun aydınlanması için yakılan ama kısa süre sonra telaşla söndürülen meşalenin ışığında anılar canlandı. M. Asaf Aktan, "Canlandırıcı Eğitim Yolunda" adlı kitapta Savaştepe Köy Enstitüsündeki bir anısını şöyle aktarır: Şöhreti kötü insanların sevgileri, nefretlerinden daha tehlikelidir. Soykırım dersi Günaşırı bir ülke parlamentosu bizi soykırımla suçlar. Soykırım anıtı diker. Soykırım filmi çeker. Soykırım haftası düzenler. 1915te olup bitmiş olaylar için bugünün kuşaklarını suçlar. Ve Türkiyeden hiç ses çıkmaz. Soykırımın tepkiyi gerektiren ağır bir suçlama olduğunu nihayet anlayabiliyor muyuz? Bir kez soykırım dedi, hayatı değişti... Sayın Ecevit her gün ya düzeltme ya açıklama yapıyor. Kâh Musevi lobilerinden kâh İsrailden özür diliyor. Ancak karşı tarafın öfkesi ve tepkisi bir türlü dinmiyor. Acaba buradan kendimize bir ders çıkartıyor muyuz? Uzun evlilik - Nasıl geçti 50 yıl?- 5 dakika gibi, diyor yaşlı adam. Su altındaki 5 dakika gibi... Hostes uçak yolcuları arasında yer alan bir çiftin 50inci evlilik yıldönümlerini kutlamakta olduğunu öğreniyor. Onlara birer dilim pasta ikram ediyor. O arada adama dönüp soruyor: İrlandadan "Komple Encyclopedia Britannica seti... 45 cilt.... Mükemmel durumda... 1000 sterlin ya da daha iyi bir teklifle satılık. Artık gerekmiyor. Çünkü geçen hafta sonu evlendim, aslan karım her şeyi biliyor." İrlandada bir gazetenin küçük ilan sayfasından: Yağma Hasan - Milletvekillerini biliyoruz...Peki, Meclis personeli ve yakınları da tedavilerini Bayındır, International gibi istedikleri lüks hastanelerde yaptırabiliyorlar mı? - Evet. Bu açıdan milletvekili ile herhangi bir personelimiz arasında hiçbir fark yoktur.- Meclisin sağlık merkezi ve bir sürü de doktoru var. Onlar ne iş yapıyor? - Orası da ful çalışıyor. Örneğin 2001de tam 113 bin poliklinik hizmeti vermiş.- O zaman 17 trilyonluk sağlık faturasını nasıl izah edersiniz? - Bu faturanın tümünü milletvekillerine bağlamak yanlış. Örneğin geçen gün bir bayan personelimiz 5.5 milyar liralık fatura getirdi, tekrar incelenmesi için geri gönderdim. Bazen hastaneler yüksek fatura çıkarıyor. Örneğin en fazla 4 - 5 tahlil yapılması gereken birine 10 - 15 tahlil yapılmış gibi gösteriyorlar...-Adam, parasını nasıl olsa devlet ödeyecek diye faturayı kontrol etmiyor. Fatura bedelinin, örneğin yüzde 10unu hasta öder gibi bir uygulama başlatsanız... Ya da fatura şişiren hastaneleri boykot etseniz...- Bunların hepsini düşünüyoruz. Ama özel hastanelerin hemen hepsi fatura şişiriyor. Bunu yapanlarla anlaşmamızı iptal etmeye kalksak gidecek hastane bulamayız... m.asik@milliyet.com.tr Biz, sayıyı 550 olarak biliyorduk, meğerse 22 bin kişi imişler! TBMMnin sağlık işlerinden sorumlu İdare Amiri Mehmet Elkatmış dün düzenlediği basın toplantısında açıkladı rakamı... Tam 22 bin kişi milletvekillerine tanınan "kıyak sağlık hizmetleri"nden aynen yararlanıyormuş. Kimi halen milletvekili, kimi eski milletvekili, kimi Mecliste çalışan personel ve de onların bakmakla yükümlü oldukları kişiler bunlar. Dolayısıyla çıkan yıllık fatura da müthiş; 17 trilyon lira... Yani kişi başına neredeyse bir milyar lira. Arkadaşımız Fahrettin Fidan, Elkatmışa soruyor: