Sevgili Barış'la yıllarca komşu oturduk Moda'da... O pozitif enerji yüklü kişiliğinden, dostluğundan, zarafetinden ilham aldık. Ne kadar sevildiğini yakından izledik. Herkesle barışık, herkesle dosttu o... Özellikle çocuklar ve gençlerle... Çuval çuval mektubu gelirdi. Her sabah kapıdan çıktığında karşımızdaki Kadıköy Kız Lisesi'nin pencerelerinden öğrenciler salkım salkım sarkarak çığlıklar atardı.
      Bir gece yarısı taksiyle eve dönüyoruz. Teypte Barış'ın şarkıları çalıyor. Ama daha önce hiç duymadığımız şarkılar. Şoförle söyleştik:
      - Söyleyen Barış değil mi?
     Â- Evet abi...
      - Bu şarkıları daha önce hiç duymamıştım...
     Â- Abi bunlar Barış'ın ilk ÅŸarkıları...
      - Sende ne arıyor bunlar?
     Â- Ben Barış'ın hastasıyım abi.. Onun ilk ÅŸarkılarından son ÅŸarkısına bütün ÅŸarkıları bulunur bende..
      - Peki tanışır mısın Barış'la...
     Â- Hiç tanışmadım abi...
      Sustuk. Eve geldik. "Gel benimle" dedim şoföre... Kuşkulu kuşkulu bakarak peşime takıldı. Barış'ların katına çıktık. Kapıyı çaldım. Barış açtı. Şoför karşısında Barış Manço'yu görünce:
     Â- Aaa Barış Abi, diyebildi... Bayılacak gibi oldu...
      Son kez bu yaz Feneryolu'nda bir lokantanın kaldırıma koyduğu masalarda oturup sohbet etmiştik. Gelen geçen duruyor; Barış'la bir çift laf etmek istiyor.. Barış onlara laf yetiştirmekten başını alamıyor:
      - Bu ilginin seni sıktığı oluyor mu Barış, diye sordum..
     Â- Yooo, demiÅŸti, seviyorum ben bu konuÅŸmaları. Ayrıca bu ilgiyi biz istedik, sıkılmaya hakkımız olabilir mi?
     ÂHer sanatçının bu kadar çok sevgiliye sahip olması, kalplerde böylesine hoÅŸ anılar bırakması dileÄŸiyle... Barış'a güle güle diyoruz. Her ÅŸarkısında anacağız O'nu...
     ÂSeçim dört tur olsa, insan yine de "kararsız" kalır bu partiler karşısında!..
      İngiliz Daily Telegraph gazetesinde iri bir haber başlığı:
     Â"Irak füzeyi ateÅŸleyince Ä°ngiliz hava üssünde Scud alarmı verildi..."
      Acaba hangi İngiliz hava üssünden söz ediyor gazete diye şöyle bir bakıyoruz...
      Meğer bizim "İncirlik"ten söz edermiş..
      Hani üzerinde Türk bayrağı dalgalandığı söylenen... Asker sivil Türk yetkililerin laf açıldığında:
     Â"Bizim komutamızda" dedikleri... Ancak Amerikalıların kendi topraklarıymış gibi kullandıkları Ä°ncirlik üssü var ya... O aynı zamanda "Ä°ngiliz üssü"ymüş Ä°ngilizlere göre. Çünkü Ä°ngiliz uçakları da inip kalkıyor bu üsse... Birlikte Irak'a saldırıyorlar.
      İncirlik bizden başka herkesin galiba...
     ÂAbdi Ä°pekçi'leri özlüyoruz... Çünkü artık "gazeteci" bulmak hiç de kolay deÄŸil!..
      İşadamı Adnan Polat'ı İstanbul Belediye Başkanlığına aday gösteren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal:
      - Adayımızı İstanbul'un ve Türkiye'nin önüne iftiharla koyuyoruz... Artık İstanbul Belediye Başkanlığına yönelik tartışmanın da anlamı kalmamıştır, diyor.
      Oysa tartışma yeni anlamlar kazanarak büyüyeceğe benziyor.
     ÂPolat'lar Erzurum'dan gelmiÅŸ, Ä°stanbul'un rantını devÅŸirerek büyümüş bir aile... Ä°stanbul'un imar yasalarıyla kavga etmiÅŸ, kendi lehine yaptıkları deÄŸiÅŸikliklerle kenti hırpalamak uÄŸruna palazlanmışlar.
      Son olarak Şişli'deki kavgayı anımsıyoruz.
      Fulya'daki arsalarına imar planında izin verilenden 3 - 4 kat fazla yapı kondurmak isteyen Polat Holding, CHP'li Fatma Girik yönetimiyle yıllarca itişmiş, Belediye Meclisi'nin direnmesi sonucu amacına varamamış, ancak daha sonra işbaşına gelen Gülay Atığ yönetiminden istediği izni (ne karşılığında olduğunu anlatmaya gerek yok) koparmıştı...
     ÂAdnan Polat, kendi soyadını taşıyan Holding'in yetkili isimleri arasında yer alıyor.
      Belediyelerle imar savaşına girişmiş bir ailenin önde gelen ismini İstanbul'a belediye başkan adayı yapmak Deniz Bey'i hayli sıkıntıya sokacaktır.
      Üstelik Adnan Bey'in sosyal demokratlıkla ve CHP'yle ilgisi olmadığı gibi İstanbul'la ilgili bir düşüncesi veya projesi olduğuna ilişkin bir duyumumuz da yok.
      Mesleği gereği İstanbul'u değerli bir arsa olarak gördüğü söylenebilir sadece...
     ÂDeniz Bey çok riskli bir seçim yaptı.
      İstanbul Belediye yönetimi, Florya'ya hayat veren Atatürk Ormanı'nı tel örgülerle ikiye bölüp kiraya vermiş... Ormanı kiralayan işletmeci de "daha hoş" bir görüntü elde edebilmek amacıyla ağaç gövdelerinin "kabuklarını soyarak" işe başlamış. Florya sakinleri merakla soruyorlar:
      İstanbul'u "ağaçlandırma" projesiyle bu alanda bir dünya rekoruna imza attığını savlayan İstanbul Belediye yönetimi, "2 milyar" liralık komik kira bedeli karşılığında kentin en eski ve güzel ormanlarından birinin katledilmesine neden göz yumuyor? Yoksa Florya çamlığını yok edip yerine başka türlerin dikilmesini sağlayacak yeni bir "ağaçlandırma!" kampanyası mı söz konusu?..
      Belediye yönetimi, lutfedip bir açıklama geçer umarız...
     Â
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr