Sabah gazetesi dün pahalı perdeleri eleştirirken, Cumhurbaşkanı Sezerin sağladığı tasarrufların dökümünü de vermiş...16 Mayıs 2000 tarihinde Cumhurbaşkanı olan Sezer, Çankaya Köşkü personelinde 220 kişilik indirim yaparak sayıyı 348e düşürmüş. 2001 yılı bütçesi 2000 bütçesine göre 3 trilyon 455 milyar lira daha düşük tutulmuş. Hazineye 1.5 trilyon lira iade edilmiş.Lojman bakımında yüzde 78, personel yolluklarında yüzde 63 tasarruf sağlamış.Benzinde 2 yılda yarı yarıya tasarruf sağlanmış... Malzeme alımları için verilen 1.8 trilyonluk ödeneğin 307 milyarlık kısmı Hazineye iade edilmiş...Telefon hatlarından 141i Telekoma iade edilmiş.Sezerin Köşke aldırdığı mobilya ve perdeler, eğer basında verilen rakamlar doğruysa 300 milyarı bile bulmuyor. Sağladığı tasarruf ise trilyonlarca lira.Eğer bu konularda kalem oynatanlar devletin parasını dert ediyorsa Sezere teşekkür edip ondan öncesini sorgulamak durumunda değil midir? Esas savurganlığın geçen dönemlerde yapıldığı çok açık değil mi? Ama açıkça anlaşılıyor ki mevzu o değil. Mevzu ve amaç Cumhurbaşkanı Sezeri canından usandırmak. Halkın gözünde yıpratmak... Önceleri neden elde file Migrostan alışveriş ediyor.. Koskoca Cumhurbaşkanına yakışır mı? Ne bu cimrilik? Kırmızı ışıkta duruyormuş, ne lüzum var... Gibisinden eleştiriye uğruyordu. Şimdi tam tersine.. 13 milyar liraya yatak odası takımı almış... 150 milyar liraya Çankaya Köşkünün perdelerini yeniletmiş. Ne bu savurganlık, tartışmaları başlatıldı. Süleyman Demirelin bıraktığı yatak odasında yaşamamak, perdeleri Migrostan ya da Mahmutpaşadan almamak suç oldu... Bergamalı kadın Bergamada yerin altında 240 milyon dolarlık altın var.Normandy şirketi bu altının peşinde. Sahne 2) Bergamalı bir köylü kadın geçen akşam Flash TVde isyan ediyor:"Bizim dağımızdan yağ akıyor, ovamızdan bal akıyor. Biz siyanürlü altın istemiyik. Bizim toprağımızın üstü altın. Biz ekin ekerik, tütün ekerik, patates ekerik, domates ekerik, bahçe yaparık. Ne eksek en güzeli biter. Bizim altına ihtiyacımız yok, bizim topraklarımız altın..."Sahne 3) Tarım Bakanı Yusuf Gökalp "Türkiye ve Siyaset Dergisi" ne bir yazı yazmış. Diyor ki:- "Tarımda kendine yeten yedi ülkeden biriyiz" övünmeleri yerini hüsrana terk etti. Artık sattığımızdan çok tarım ürünü alıyoruz. En son Kanada, ABD ve Avustralyadan kırmızı mercimek; Arjantin, Çin, İran, Bulgaristandan kuru fasulye; Çin, İran ve Azerbaycandan 25 bin ton barbunya; Meksikadan 30-40 bin ton nohut; ABDden bakla; Ukrayna ve Bulgaristandan ayçiçeği; Hindistandan susam; İrandan ceviz ithal ettik..."Son 20 yılda bu ülkeyi yönetenlerin o Bergamalı kadın kadar aklı, vicdanı, yurtseverliği olsa... Bugün yerin üstünü bırakıp altıyla uğraşır mıydık? Hükümet, Bergamada siyanürle altın işletilmesini durduran ve kesinleşen mahkeme kararlarını aşmak için çareler araştırıyor. "Çevrelerine uymak için kendilerini yontanlar, sonunda tükenip giderler." En önemli kelimeler İnsani ilişkilerde en önemli 6 kelime: "Evet ben hata yaptığımı kabul ediyorum." En önemli 5 kelime: "Aferin, iyi bir iş yaptınız"... En önemli 4 kelime: "Bu konuda düşünceniz nedir?"... En önemli 3 kelime: "Eğer izin verirseniz"... En önemli 2 kelime: "Teşekkür ederim"... En önemli 1 kelime: "Biz"... En önemsiz kelime: "Ben" (İpek Koça teşekkürle) Koalisyon kuruldu! m.asik@milliyet.com.tr İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek dün yaptığı açıklamada "Cumhurbaşkanını yıpratma kampanyasını MİT yürütüyor" gibi bir iddiada bulundu. Medyanın bir bölümünün bu amaçla kullanıldığını söyledikten sonra "Kampanya, Cumhurbaşkanına saygısızlığı normalleştiren bir psikolojik savaş boyutunda yürütülüyor" diye ekledi. Bunlar elbet iddiadır. Ancak Cumhurbaşkanından rahatsız olanların çokluğu kesin... İktidar partileri, Meclis, dinci çevreler, ABD, banka boşaltan işadamları derken zengin bir koalisyon oluştu Sezere karşı. Ne zor halktan, hukuktan yana olmak.